26 Ocak 2025 11:23

Ritim ve savunma-hücum birlikteliği

GS KNY maçı

Fotoğraf: Adem Kutucu/AA

Paylaş

Maçı üç konu üzerinden analiz etmeye çalışacağım.

İlki Manchester City’nin teknik direktörü Pep Guardiola’nın günümüzdeki modern futbol hakkındaki yorumu üzerinden. İkincisi Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk’un maç sonu basın toplantısında vurgulamaya çalıştığı konu üzerinden. Üçüncüsü de Konyaspor’un taktik anlayışı üzerinden.

RİTİM: MODERN FUTBOLUN KİLİT KAVRAMI

Hafta içinde Guardiola TNT Sports’a günümüzde modern futbolun ne olduğuna ve kimin oynadığına ilişkin bir açıklama yaptı. TNT Sports’un son zamanlarda takımı Manchester City’nin yeterince savaşıp savaşmadığına ilişkin sorusu üzerine Guardiola aynen şunu dedi: “Evet uygun biçimde savaşmadık, çünkü oynamak istediğimiz seviyede bir ritme sahip değiliz. Bugün modern futbolu Bournemouth, Newcastle United, Brighton, Liverpool oynuyor. Günümüzde modern futbol artık eskisi gibi pozisyonel futbol değil. Artık ritmi artırmanız gerekiyor ve biz bunu yapamıyoruz.”

Katalan Guardiola’nın bu açıklamasının ardından, onun övdüğü Bournemouth’un Basklı teknik direktörü Andoli Iraola’dan da bir söyleşi geldi. Bu söyleşide pozisyonel ve yeni futbola ilişkin bir farka dikkat çekti Iraola. “Setler hazırlamalıyız, ama önceliği buna veremeyiz. Eğer ileride hiçbir takım arkadaşınızı göremiyorsanız seti unutun. Sadece topu sürün ve bir şeyler yaratmak için oyunu zorlayın. Hücumda ilk görmek istediğim şey bu.”

Guardiola konuşmasındaki anahtar kelime “ritim” idi. Her ne kadar Iraola bu kelimeyi kullanmasa da onun da kastettiği şeyin ritim olduğu çok açık. Bu iki teknik adam görüşünü üst üste koyunca bizi bir güncellemenin beklediğini hemen kavrıyoruz: Günümüzde modern futbol artık ritme dayalı futboldur.

OKAN BURUK’UN ÖNCELİĞİ: HÜCUM

Buradan Okan Buruk’un iki buçuk sezondur Galatasaray’a oynatmaya çalıştığı futbola geçiyorum. Aslında Buruk’un da Galatasaray’a tam anlamıyla ritme dayalı bir futbol oynatmaya çalıştığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Buruk Galatasaray’a, ön alan baskısı etrafında şekillenen ve rakip kaleye en hızlı biçimde gitmeyi amaçlayan bir futbol oynattı hep.

Ancak son sezon Türkiye’de spor kamuoyu bu futboldan çok Galatasaray’ın çok gol yemesine odaklanmış durumda. Okan Buruk da maç sonundaki basın toplantısında Maçkolik’in Kaan Ayhan-Lucas Torreira ikilisi varken Galatasaray’ın az gol yediği istatistiği üzerinden sorduğu soruya şu yanıtı verdi:

“Biz tabii ki büyük bir takımız, kazanmak için oynayan bir takımız. İlk önceliğimiz burada defans yapmak değil, beraber savunma yapmak, bu savunmayı yapacak oyuncularla oynamak. Ama ana önceliğimiz hücum etmek ve gol atmak ve gol pozisyonu yaratmak.”

Buradan geliyorum maç analizinde dikkate alacağım üçüncü konuya, Konyaspor’un maç planına.

İKİ AYAKLI KONYASPOR PLANI

Konyaspor’un teknik direktörü Recep Uçar’ın maç planının iki ayağı vardı. İlki daha önce Galatasaray’la oynayan takımların yaptığı gibi hızlı geçiş hücumları üretmek, bunu yaparken de mümkün olduğunca Galatasaray’ın zayıf karnı olarak saptadıkları sol koridorunu kullanmak. İkinci olarak da Galatasaray’a ön alan baskısı yaparak oyun kurmasını önlemek.

Analize buradan başlayacağım.

Konyaspor ilk yarıda Galatasaray’ın savunma hattına aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü beş-altı futbolcuyla baskı yaparak Galatasaray’ın oyun kurmasını önlemeye çalıştı ve rakibini uzun topa sevk etti.

Konyaspor’un özellikle ilk yarıda yaptığı ön alan baskısı nedeniyle oyun kuramayan Galatasaray’da presi kırmak için Barış Alper Yılmaz ve Yunus Akgün’ün sık sık derine geldiğini gördük. Ancak bu, Akgün ve Yılmaz’ın enerjilerini hücum bölgesinden çok, oyun kurmak için sık sık gelmek zorunda kaldıkları ikinci bölgede harcamalarına yol açtı.

Dolayısıyla Konyaspor’un bu stratejisinin iyi çalıştığından söz etmek yerinde olacaktır. İlk yarıda ciddi anlamda oyun kurmakta zorlanan Galatasaray’ın hücum üretimi bu nedenle istenilen seviyeye çıkamadı. Galatasaray hücumdaki bu verimsizlik nedeniyle hem rakip ceza sahasına çok az sayıda girebildi (dokuz kez), hem rakip kaleye çok az şut çekebildi (beş kez), hem de çok az gol beklentisi değeri üretti (penaltı dışında 0,15). Tam burada ilk yarıda üç kez Galatasaray kalesine şut çekebilen Konyaspor’un 0,21 ile akan oyunda Galatasaray’dan daha fazla gol beklentisi değeri ürettiğini de söylemeliyim.

Konyaspor’un bu stratejisi başta Galatasaray kalecisi Fernando Muslera olmak üzere Galatasaray’ın savunma oyuncularının topu sık sık uzun ve yüksek vurmasına sonuçlandı. Uzun vurduğu 17 topun sekizinde takım arkadaşlarını bulmayı başaran Muslera bu performansıyla ilk yarıda Galatasaray’ın daha fazla baskı yemesinin önüne geçti. İronik olarak Galatasaray Muslera’nın uzun vurduğu bir yüksek top sonrasında penaltı kazandı. Yani Konyaspor’un yaptığı ön alan baskısı Konyaspor aleyhine bir sonuç da üretmiş oldu.

BEKLERİN ÖNEMİ

Tam burada Galatasaray’da beklerin rollerini tartışmak istiyorum. Sol bek Ismail Jacobs bir savunma beki. Hızı ve oyun bilgisi sayesinde Galatasaray’a savunma anlamında değer katan bir futbolcu. Jacobs’un zayıf yönü ise tekniğinin üst seviye olmaması nedeniyle hücum aksiyonlarında verdiği katkının sınırlı kalması.

Okan Buruk tarafından artık sıklıkla sağ bek görevi verilen Roland Sallai ise aslında forvet karakterine sahip olmasına rağmen oyun kurma görevinde Jacobs’tan çok da farklı değil. Dolayısıyla Konyaspor’un ön alan baskısı yaptığı anlarda Galatasaray sadece Jacobs’un koridorundan değil, Sallai’nin kanadından da çıkamadı.

Sallai’nin zamanla bu yeni görevine alışarak oyun kurulumunda Galatasaray’ı biraz daha rahatlatıp rahatlatmayacağını bilemiyorum. Bildiğim tek şey, devre arasında bu pozisyon takviye edilmek isteniyorsa Galatasaray’ın bir zamanlar Mariano gibi oyun kurucu bir bek profiline yönelmesi yerinde olacaktır.

HIZLI HÜCUM GEÇİŞLERİ

Buradan geçiyorum Konyaspor’un ana planı olan hızlı hücum geçişlerine. Açıkça iki korner dönüşü dışında Galatasaray Konyaspor’un hızlı geçiş hücumlarına maç boyunca neredeyse hiç izin vermedi. Kullandığı iki korner atışı sonrasında ise iki önemli fırsat verdi. Şimdi bunları incelemek istiyorum.

Dakika 0,45. Galatasaray’da korner kullanmak için topun başına Mertens geliyor. Yunus Akgün’le paslaştıktan sonra topu yerden ceza sahası önünde bekleyen Sallai’ye gönderiyor. Bu daha önce antrenmanda çalışıldığı izlenimi veren bir set. Ancak Mertens’in verdiği pasta topun yönü ve şiddeti yanlış. Bu nedenle topu Sallai’yle buluşturamıyor. Sahipsiz topu Konyaspor’un sol beki Guilherme kapıp hemen Alassane Ndao’nun önüne atıyor.

Ndao’yu Sallai karşılamaya hazırlanıyor. Tam bu sırada Konyaspor’un santrforu Blaz Kramer topu almak üzere sol öne doğru sprint atıyor.

Ndao sağına çektikten sonra topu sol öne koşan Kramer’in önüne bırakıyor. Böylece Konyaspor geçiş hücumunda 4’e 2 sayısal üstünlüğü ele geçiriyor.

Kramer’i Jacobs karşılamaya çalışıyor. Daha geriden koşuya başlayan Jacobs Kramer’e yetişmeyi başarıyor, ancak onun topu Galatasaray ceza sahasına paralel biçimde üç Konyasporlu oyuncunun bulunduğu bölgeye atmasını önleyemiyor. O bölgede Galatasaray’dan sadece Torreira var.

Kramer’in Galatasaray ceza sahasına yolladığı bu topa Torreira son bir gayretle dokunmayı başarıyor.

Ancak tehlike yine de sona ermiş değil. Oğulcan Ülgün’ün hamle yaptığı boşta kalan topa Abdülkerim Bardakcı yetişiyor. Topu kornere atarak tehlikeyi süpürüyor.

POZİSYONUN ANALİZİ

Galatasaray’ın kullandığı bu korner setindeki en büyük yanlış kanımca geriyi korumakla görevlendirilen iki hızlı oyuncudan birisi olan Sallai’ye aktif rol verilmiş olmasıydı. Bu da geri cephe savunmasının (rest defence) aktif olarak sadece bir oyuncuya, Jacobs’a emanet edilmiş olduğu anlamına geliyor. Nitekim bu pozisyonda daha önce geriye hızlı dönemediği konusunda neredeyse sayısız defa dikkat çekmeye çalıştığım Torreira sprint atmasa Jacobs dört Konyaspor oyuncusu karşısında tek başına kalacaktı.

Pozisyonun bize gösterdiği bir başka gerçek daha var. O da geriye koşma konusunda Mertens’in Torreira’nın sergilediği özveriyi gösterememiş olması. Çünkü pozisyonun başında Mertens Jacobs’tan sonra Galatasaray kalesine en yakın oyuncu durumundayken hızlı koşamadığı için daha sonra kadraj dışında kaldı.

Buradan geçiyorum Konyaspor’un yine bir Galatasaray korneri sonrasında yakaladığı ikinci büyük fırsata.

YİNE NDAO-KRAMER İKİLİSİ

Dakika 60,26. Mertens’in bu kez sağdan kullandığı korner atışında sahipsiz kalan topu Ndao kazanıyor ve Konyaspor’u 6’ya 3 hücuma çıkarıyor.

Ndao maçın başında olduğu gibi yine Kramer’i kaçırıyor ve koşusunu sürdürüyor. Kramer topun üzerine basıyor, pasını Ndao’ya verdikten sonra öne bindirme yapıyor.

Ndao bir kez daha sağ koridorda bindirme yapan Kramer’i kaçırıyor.

O sırada Galatasaray ceza sahasına koşan iki Konyasporlu futbolcu var. Nikola Boranijaşeviç ön direğe, Yusuf Erdoğan ise arka direğe koşuyor. Kramer arka direkteki Yusuf Erdoğan’ın daha uygun olduğu düşüncesiyle topu o bölgeye atıyor. Ancak orada Yunus Akgün var.

POZİSYONUN ANALİZİ

Bu pozisyon bize şunları gösteriyor:

Konyaspor belli ki hafta içindeki antrenmanlarında Ndao-Kramer ikilisi üzerinden bu tip hızlı hücum geçişlerine çok iyi çalışmış.

Ndao ve Kramer ilk örnekte olduğu gibi burada da yaptıkları ikiye birle Galatasaray’ın en hızlı futbolcusu Jacobs’u alt etmeyi başardılar.

Konyaspor oyuncuları hücumun başında yakaladıkları 6’ya 3 sayısal üstünlüğü tüm atak boyunca sürdürdü.

Burada korner atışı için rakip ceza sahasına giden Sànchez’in, topun Konyaspor’a geçmesinden hemen ardından büyük bir hızla geriye koşarak en geride bırakılan Yunus Akgün-Jacobs ikilisine verdiği destekten de söz edilmeli.

Bu hücumun golle sonuçlanmamasındaki birincil neden hiç kuşkusuz Yunus Akgün’ün tam zamanında yaptığı müdahaleydi. Bu pozisyonda Yunus Akgün körlemesine geriye koşmadı. Gözüyle hep Yusuf Erdoğan’ı takip etti ve Kramer’in topu ona atacağını hissettiği anda da yaptığı hamleyle bu bağlantıyı kesti.

Okan Buruk maçtan sonra ne demişti, bir kez daha hatırlayalım: “İlk önceliğimiz burada defans yapmak değil, beraber savunma yapmak, bu savunmayı yapacak oyuncularla oynamak.”

Her iki pozisyonda Torreira ve Yunus Akgün yaptıkları yerinde ve zamanında hamlelerle Konyasporlu oyuncuların Galatasaray kalesine golle sonuçlanabilecek şut çekmesinin önüne geçtiler. Başka bir deyişle Torreira ve Akgün, Buruk’un bahsettiği “bu savunmayı yapacak oyuncular” olduklarını gösterdiler.

Dolayısıyla şuraya geldik: Savunma sadece defans oyuncularının değil, tüm takımın görevidir.

Şimdi buradan en başa dönebiliriz artık. Yani Guardiola’nın bahsettiği ritim meselesine.

RİTMİN YÜKSELDİĞİ ANLAR

Galatasaray özellikle ilk yarıda ritmi yükseltemediği için hücum zenginliği sağlayamadı. Ancak ikinci yarı başından itibaren ritmini birden yükselterek oyunun kontrolünü eline geçirdi.

Peki Galatasaray bunu nasıl sağladı? Yani ritmini nasıl bir anda çok yukarı çekti? Asıl oyununu, yani ön alan baskısını hatırlayarak. Bunu çok açık biçimde bir örnekle göstermek istiyorum.

Dakika 47,07. Guillerme kendi yarı sahasının ortasından gerideki takım arkadaşı Adil Demirbağ’a taç atışı kullanıyor. O da kalecisi Slowik’e dönüyor. Top Slowik’e gelirken Osimhen eliyle gerideki takım arkadaşına Marko Jevtoviç’i alması için işaret yapıyor, ardından da Konyaspor’un sağ stoperi Riecherdly Bazoer’i kapatmak üzere hareketlenerek takım presini başlatıyor. Osimhen’in işareti üzerine Kaan Ayhan Jevtoviç’e yaklaşıyor. Burada Konyaspor kalecisi Slowik diğer pas açıları kapalı olduğu için Jevtoviç’e doğru oynamak zorunda kalıyor.

Aslında Jevtoviç biraz panik yapmasa Adil Demirbağ’a doğru daha doğru bir pas atabilirdi. Ancak burada biraz acele ediyor ve topu taca atıyor. Ön alanda yapılan bu baskıyla topun kazanılmasının ardından Galatasaray tribünlerini ayağa kalkıyor. Ve çoğu maçta gördüğümüz gibi taraftarın ittiği Galatasaray rakip yarı sahaya yerleşerek kusursuz bir fırtına başlatıyor.

Galatasaray maçın ritmini birden en üst seviyeye çektiği bu fırtına dakika 53,06’ya kadar, yani Osimhen’in ofsayt olduğu değerlendirmesi sonucunda iptal edilen golüne kadar sürdü. Galatasaray yaklaşık altı dakika süren bu sekansta Konyaspor kalesine Osimhen’in iptal edilen goldeki şutu hariç beş şut sığdırdı ve 0,24 gol beklentisi değeri üretti. (Oysa aynı Galatasaray ilk yarıda ritimsiz oyunu nedeniyle rakip kaleye penaltı dahil sadece beş şut çekebilmişti.)

Aslında burada dikkat çekmek istediğim şey ritmin temelde iyi savunmanın üzerinde yükselmesi. Bu örnekte ön alan baskısının, yani hücum presin takımı birden nasıl yukarı fırlattığını gördük. Şimdi yapılan iyi savunmanın hücum ritmini nasıl yukarı çektiğini iki örnekle göstermeye çalışacağım.

İYİ SAVUNMA İYİ HÜCUM GETİRDİ

Dakika 58,53. Orta sahada sahipsiz topu kazanan Jevtoviç sağ öne doğru oynayarak Ndao’yu kaçırmak istiyor. Tehlikeyi sezen Muslera kalesinden çıkarak topu kafasıyla uzaklaştırıyor. Bu topu Oğulcan Ülgen kazanıyor ve Torreira’nın müdahalesine rağmen Ndao’ya aktarmayı başarıyor. Ndao hücuma katılan Nikola’ya pas vermek isterken, Nikola’yla beraber geri gelen Mertens girdiği ikili mücadelede göğsüyle topu kazanmayı başarıyor.

Ardından da hemen sol koridordaki Barış Alper Yılmaz’ı kaçırıyor.

Mertens’ten aldığı topla driblinge başlayan Barış Alper Yılmaz aut çizgisine kadar gittikten sonra merkeze doğru oynuyor.

Orada Kaan Ayhan var. Ayhan topu alıp hemen sağındaki Yunus Akgün’e oynuyor ve ceza sahasına koşuyor.

Yunus Akgün topu, koşusunu sürdüren Kaan Ayhan’ın önüne yuvarlayarak takım arkadaşının kaleciyle çaprazda karşı karşıya kalmasını sağlıyor. Ayhan’ın şutunda kaleci Slowik başarılı.

Bu hücum görüldüğü gibi Mertens’in başarılı defansif aksiyonuyla başladı. Toplam dört pasla 15 saniye içinde Konyaspor altı pasına gelen Galatasaray Kaan Ayhan üzerinden golle sonuçlanabilecek bir tehlike yarattı.

YİNE İYİ DEFANS, YİNE İYİ HÜCUM

Geliyorum Guardiola’nın bahsettiği ritim üzerinden üretilen ikinci tehlikeli pozisyona.

Yunus Akgün’ün hızlı Konyaspor hücumunda Kramer’in Yusuf Erdoğan’a gönderdiği topu Galatasaray ceza sahasında yaşamsal bir hamleyle kestiğinden söz etmiştim. İşte ikinci örneği tam oradan başlatıyorum.  

Dakika 60,45. Yunus Akgün’ün kestiği top Sallai’ye geliyor. Sallai merkezdeki Torreira’ya, o da Yunus Akgün’e oynuyor. Topla biraz mesafe kat eden Yunus Akgün öne boş koşu gösteren Osimhen’e sol ayağının dışıyla yerden hızlı bir pas atıyor.

Akgün’ün dikine pasıyla buluşan Osimhen topu alırken gösterdiği patlayıcılığı daha sonra yitiriyor, biraz yavaşlıyor. Bu nedenle çektiği şut Adil Demirbağ’a çarparak hızını yitiriyor ve kaleci Slowik tarafından kolayca kurtarılıyor.

Görüldüğü gibi Galatasaray 14 saniyede üç pasla kendi ceza sahasından Konyaspor ceza sahasına girdi. Bu futbola Guardiola ritim üzerinden tanımlayarak modern futbol adını veriyor.

SONUÇ

Son iki maçında peş peşe berabere kaldığı için bir krize doğru yuvarlanmakta olan Galatasaray Konyaspor’u 1-0 yenerek başını yeniden yukarı doğru kaldırmayı başardı. Bu reaksiyonda hiç kuşkusuz tüm oyuncuların takım savunmasını önemsemesi ve hücumun iyi savunma sonrasında başladığını idrak etmelerinin önemli bir payı var.

Galatasaray’ın önünde şimdi çok zor bir görev var: UEFA Avrupa Ligi’nde ilk sekize doğrudan girmek için Amsterdam’daki Johan Cruyff Arena’da AFC Ajax’ı devirmek. Galatasaray’ın bu zor görevi gerçekleştirmek için Konyaspor maçındaki savunma gayretinden çok daha fazlasına, bir ritim patlamasına ihtiyacı var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa