Böyle nereye kadar?

Fotoğraf:AA/Muhammed Selim Korkutata

Vicdansızlıkla, otele “olur” vermeyen Bolu itfaiye müdürünün tutuklandığı Kartalkaya yangınının AKP operasyonlarına ara verdirdiği anlaşılıyor.

Yangından önce, en son Ümit Özdağ operasyonuna tanık olmuştuk. Kimileri “yol temizliği” olarak niteledi ancak öyle olmadığı aşikar. Onun gibi birini adalet ve demokrasi adına savunmak bize düşmez ama hiçbir kanıt olmadan tutuklandığı kesin. “Kayseri’de göçmenlere yönelik olayları kışkırttığı” iddiasıyla tutuklandı ama adamın olaylar sırasında yatıştırıcı davrandığı söyleniyor ve aksine bir delil yok!

Tek adam iktidarı devletin temel kurumları olan ordu ve bürokrasiyi ele geçirdi ve kendi yol haritası doğrultusunda tutumlar aldırmayı başarıyor.

Ayrılıkları” ve birbirlerini “dengeledikleri” ileri sürülen “kuvvetler ayrılığı” kapsamında konuşulursa, yürütme zaten kendisi. Yasama KHK’lerle işliyor ve Meclis emekli maaşları örneğinde olduğu gibi çıkarmasa boşluk doğacak konularda bile yasa çıkarmıyor. Muhalif gruplarla vekillerin gündeme getirmeye çalıştığı hemen her sorun AKP-MHP çoğunluğunun oylarıyla “hallediliyor”. Yargı ise her gün tanıklık ediyoruz; “Demokles’in kılıcı” ya da durmaksızın “ateşi çalan” Prometheus’un karaciğerini yiyen Zeus’un kartalından farksız.

Adaletten geriye kalan şey nedir diye sorulduğunda, kimse bir şey gösteremiyor. Bin kişiden 998’i “Talimatla siyasal hükümler verdiği”ni söylüyor. Sadece adalet bakanı “bağımsız yargıya güvenin”, “Sakın ha karışıp etkilemeye çalışmayın” diye konuşuyor!

Dün sabah İmamoğlu basın toplantısında uzun uzun örneklerini verdi. Ortada “Rapor yok” ama olmayan rapor gerekçe gösterilerek iddianame hazırlanıp hüküm veriliyor. Rapor da başkası yokmuş gibi, hep aynı “bilirkişi”nin. Bir mutemet adam bulmuşlar, üzerine durmadan hüküm kuruyorlar. Olay Ankara ya da Antalya’da olsa bile dava hep İstanbul’da açılıyor. Savcı hep aynı savcı. Bir hakim talep edilen hükmü vermiyor mu, saat geçmiyor sürülüyor!

Söyledik. Devlet hemen bütünüyle ele geçirildi. Çatlak ses çıkmasına izin verilmiyor. “Çatlak ses” şu anda başlıca CHP’den çıkıyor ya da sansürün genelleşmesi dolayısıyla devrimci ve sosyalistlerin sesleri çok az duyulabilirken hemen sadece onun sesi duyuluyor. Sonuç, onun hedefe konması. Şimdi CHP ve toplumda tanınıp en ileriden etkili olduğu belediyeleri hedefte. Onları da susturursak rahat edeceğiz diye düşünüyor tek adam iktidarı.

Bir de son olarak, Suriye’deki rejim değişikliğinin ardından “ön alma” kapsamında Bahçeli’nin gündeme getirdiği -İmralı’da görüşmelere geriletilen- “Öcalan gelsin, Mecliste konuşsun” konusu üzerinden yıldızları parlamaya başlayan MHP’nin rakipleri. Özdağ ve Dervişoğlu gibiler ve partileri tabii. Özellikle “göçmen karşıtlığı” ile ünlü Özdağ’ın Suriye’deki değişikliğin ardından Suriye’ye dönen göçmenlerin sayısı 50 bini aşmayınca konuyla ilgili ve Öcalan’ın Suriye’yle ilgili “kullanılması” karşısındaki ajitasyonu artıp MHP ve AKP tabanından ZP ve İYİP’e kayışlar anketlere yansımaya başlayınca, onlar da CHP’nin yanına eklendi. Korkutup diz çöktürerek işe yarayacak mıdır? Ters teperek Özdağ’ı “kahraman” yapması daha büyük olasılık. CHP’yi hedef alan hukuki önlemlerin de öyle!

Tek adam iktidarı, gidiciliğinin belirtilerini iliklerinde hissettikçe kantarın topunu kaçırdığı karşı hamlelerle mukadder sonundan sıyrılıp kaçmaya uğraşıyor. Öylesine kimsenin vicdanına sığmayacak “önlemler” alıyor, öylesine adaletin duygusunun kırıntısına yer olmayan işler yapıyor ki “Bu kadar da olmaz” dedirterek, en inanmış destekçilerini bile kendisini sorgulamaya itiyor.

Tamam, güç ve dayanağı olarak zor etkisiz değildir. Ama bir yere kadardır. Her şeyi zorla yapamazsınız. Örneğin süngünün üzerine oturamazsınız! “Cami duvarına işemek” diye bir laf vardır. Bunu yapmaya başlarsanız iflah etmezsiniz.

Şimdi burjuvazi içinde bir güç gösterisine tanık oluyoruz. Özdağ tutuklamasının ardından hemen tümü yeniden bir araya gelen CHP ve sair burjuva muhalefetiyle tek adam iktidarı güçlerini sınıyor. Hizipler birbirine girmeyip CHP ve diğerleri sıkı durabildikleri takdirde tek adam iktidarının sonu görünüyor. Nasıl mı? Görünen, sıkışan basıncın Türkiye’yi bir dizi patlamaya doğru sürüklediğidir!

Evrensel'i Takip Et