Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu
Görsel: DALL-E
İnsan hakları savunucularının 5 Temmuz 2017'de İstanbul Büyükada'daki bir otelde "dijital veri güvenliği" konulu bir toplantı düzenlemeleri sırasında polis tarafından baskın düzenlendiğinde önce bir şaşkınlık yaratmıştı.
Cumhuriyet Savcısı Can Tuncay'ın hazırladığı iddianamede, hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler "FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C" olarak sıralanırken, iddianamede sanıklar "Gezi Parkı olayları benzeri şiddet içeren ve toplumda kaos oluşturacak olaylar" planlamakla suçlanıyordu.
Yeniden dönmek üzere buraya bir virgül koyarak, benzer güncel bir örneğe gidelim. Gezi Parkı olaylarının planlayıcılarından olduğu iddiasıyla “Hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan gözaltına alınan ve tutuklanan Menajer Ayşe Barım’ın, tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edildiği savcılık yazısında, Barım’a ait şirketin faaliyetlerinin “Etki ajanlığı amacı taşıdığı” iddiasına yer verildi. İktidar tarafından iki kez TBMM gündemine getirilmiş ancak tepkiler üzerine yasalaştırılmayarak geri çekilmiş olan “etki ajanlığı”nın tutuklama talebi gerekçesi olarak bir savcılık yazısında ortaya çıkması geldiğimiz noktanın hukuk ile açıklanamayacak boyutlarını göstermesi bakımından çarpıcı. Hukuk eliyle düzenlenen ve hukuk ile açıklanamayacak bir ‘siyasal etki ajanlığı’ mı diyelim, ne diyelim bu yapılana?
Ayşe Barım örneğinde, belirleyici yargı safhasında karşımıza çıkan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ı, Büyükada davasından da tanıyoruz.
Adliye koridorlarında yakından takip ettiğim Büyükada davasına ilişkin olarak, Evrensel’de yazdığım bir yazıda şu notları düşmüşüm: “Süreci kısaca hatırlayalım. Uluslararası Af Örgütünün o dönemdeki yönetim kurulu başkanı olan Taner Kılıç, 6 Haziran 2017’de sabaha karşı İzmir’deki evinden gözaltına alındı. Üç gün sonra, “Fethullahçı Terör Örgütü’ne üye olmak”la suçlandı ve cezaevine gönderildi. 5 Temmuz 2017’de de, Büyükada’da dijital güvenlik konulu bir çalıştaya katılan 10 insan hakları savunucusu, kaldıkları otelden, yapılan baskınla gözaltına alındı.
Hak savunucuları gözaltına alındığında Akşam gazetesi 7 Temmuz 2017’de “Tertip Komitesi Büyük Ada’da!” manşetiyle çıkmıştı. Haberde şöyle deniliyordu: “Kılıçdaroğlu İstanbul’a yaklaşırken, sinsi plan deşifre oldu. Büyükada’da gözaltına alınan 11 kişinin, yeni Gezi provokasyonuna hazırlandığı belirlendi.” Akşam gazetesinin bir gün sonraki manşeti ise, “Harita Üzerinde Yakalandılar” oldu. Gazete insan hakları savunucularının Türkiye haritası üzerinde kaos planı yaptıklarını öne sürdü. Bu manşetler bir hafta boyunca bu şekilde devam etti. Örneğin, iktidara yakın Star gazetesi 11 Temmuz’da “Büyükada’da İngiliz Parmağı” manşeti ile çıktı ve “İnsan hakları savunuculuğu görüntüsü altında Gezi benzeri kalkışma planlanan Büyükada’daki ihanet buluşmasının arkasından ABD’nin ‘CIA’ ve İngiltere’nin ‘MI6’ örgütleri çıktı” ifadelerine yer verdi. İktidara yakın diğer gazeteler de, editörlerinin yeteneklerine göre birbirleriyle adeta yarışarak bu kervana katıldılar.” (Evrensel, 12 Şubat 2020)
11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davada 3 Temmuz 2020 günü açıklanan kararda, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'a 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlamasından 6 yıl 3 ay, Günal Kuşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran'a 'örgüte yardım' suçlamalarından 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi.
‘Büyükada davasına giden süreci hatırlayanlar başta Uluslararası Af Örgütü olmak üzere, çeşitli hak örgütlerinin, uluslararası düzeyde dikkate alınan, saha gözlemlerine dayalı Türkiye’ye ilişkin ciddi hak ihlallerine işaret eden raporlarının AKP iktidarını ciddi bir biçimde rahatsız ettiğini hatırlayacaklardır.
Uluslararası Af Örgütü, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yerinden edilenlerle ilgili 2016’nın aralık ayında 'Zorla yerinden edilen ve mülksüzleştirilenler: Sur sakinlerinin evlerine geri dönme hakkı' başlıklı raporu bunlardan biriydi.
İşte bugün Ayşe Barım’ın tutuklamaya sevk yazısında karşımıza çıkan “etki ajanlığı”nın devlet katında şekillenmeye başladığı süreç, tam da o döneme dayanıyor.
2016 yılından bugüne geçen dokuz yıl içinde, 2019 yılının temmuz ayının ilk haftasında
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından hazırlanan “uluslararası medya kuruluşlarının türkiye uzantıları” başlıklı raporunu da bu bağlamda hatırlatmak da fayda var.BBC Türkçe, DW Türkçe, VOA, Sputnik Türkiye, Euronews Türkiye gibi uluslararası yayın kuruluşlarında çalışan Türkiyeli gazetecilerin, yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımları üzerinden hedef gösterildiği raporda Evrensel, Birgün, Yeni Yaşam, T24, Bianet, Gazete Duvar gibi pek çok yayın kuruluşuna ait haberlerin sosyal medya üzerinden paylaşılması da suçmuş gibi bir yaklaşımla ele alınıyordu.
10 YILLIK KIDEME SAHİP İDDİANAME ŞABLONU
AKP’nin “yerli ve milli” propagandasının ihtiyaç duyduğu sürece böyle böyle gelindi.
İktidarın karşısında kamuoyu oluşturma potansiyeli oluşturabileceği düşünülen tek tek sanatçılar, aydınlar, onlarla bağlantılı bir menajer üzerinden gündeme geliyorsa, kökleri çok daha öncesine giden, ama en azından iddianamelerdeki isimler bazında bile 10 yıllık bir kıdeme sahip bir sürekliliği görmeden süreci doğru anlayamayız.
Yani Uluslararası Af Örgütünün, iktidarın canını fazlasıyla sıkan 9 yıl önceki Sur raporu, o raporu hazırlayan hak örgütüyle birlikte birçok hak örgütü üye ve yöneticisinin yargılandığı, tam bir komplo ürünü olan ‘Büyükada davası’ ve artık olgunlaşmış bir iktidar meyvesi olarak masaya konulan “etki ajanlığı”nın yasalaşmadığı halde savcı eliyle ittirilerek hükme dönüşme kabiliyeti kazanması...
İstanbul Barosunun hedefe konulması da aynı iktidar tablosunun içinde duruyor.İktidarın hegemonik alanını daraltma, teşhir etme ve etkisizleştirme kabiliyeti görülen tüm muhalif özneler itinayla yıpratılıp, derdest edilir.
Eskiden, çok da eskiden değil, örneğin 15-20 yıl kadar önce, AB yetkilileri ya da Avrupalı yargıçlar, “Türkiye’deki iddianamelerin kalitesi çok düşük” dediklerinde hayıflanılırdı ve bu haber olurdu. Artık böyle iddialar “etki ajanlığı” kapsamına giriyor(!)
Komik mi, trajikomik mi? Siz seçin.
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47