29 Ocak 2025 11:30

Oligarşi, faşizm ve yeni küresel koalisyon

Elon Musk'ın 'Nazi selamı' tepkilerine neden olan hareketi

Paylaş

Yirmi birinci yüzyılın bugüne kadarki tecrübesinden çıkarılabilecek belki de en önemli ders faşizmin tarihte kalan bir şey olmadığıdır. Yeni faşist dalganın sembolü ise herhalde Elon Musk’ın esrik bir halde vermiş olduğu Nazi selamı olacaktır.

Bir süredir gerek akademik çevrelerde gerek ulusal ve uluslararası tartışma mecralarında kendine çokça yer bulan bir kavram faşizm. İçinden geçmekte olduğumuz dönemi tanımlamaya yönelik çabaların etrafında örüldüğü bir kavram, ne olduğu, nasıl anlaşılması gerektiği, klasik faşizm ile yeni faşizm ya da başka adlarla tartışılan sürecin farklılıkları, ortaklıkları… kimi önemli sorular.

Oligarşi bir diğer kavram, faşizm kadar yaygın yer bulamasa da tartışma ortamlarında, bu “kaba” solcu kavram bugün yakın tarihte hiç olmadığı kadar çok dillendiriliyor. En son ABD’nin önceki başkanı Biden dile getirmiş endişelerini veda konuşmasında: “... bu geceki veda konuşmamda, ülkeyi beni çok endişelendiren bazı şeyler konusunda uyarmak istiyorum. Ve bu tehlikeli bir şey, gücün çok az sayıdaki aşırı zengin insanın elinde tehlikeli bir şekilde yoğunlaşması ve güç suistimallerinin kontrolsüz bırakılması durumunda ortaya çıkacak tehlikeli sonuçlar. Bugün, Amerika'da aşırı zenginlik, güç ve nüfuz sahibi bir oligarşi şekilleniyor ve bu, kelimenin tam anlamıyla tüm demokrasimizi, temel hak ve özgürlüklerimizi ve herkesin öne gelmesi için adil bir şansı tehdit ediyor.” Biden bir tür tekno-endüstriyel kompleksin yükselişinden teknolojinin, yapay zekâ başta olmak üzere yanlış ellerde yönetilmesinden ve bunun sonuçlarından endişe ediyor: “Amerikalılar, güç suistimalini mümkün kılan bir yanlış bilgi ve dezenformasyon çığının altında gömülüyor. Özgür basın çöküyor. Editörler ortadan kayboluyor. Sosyal medya gerçekleri kontrol etmekten vazgeçiyor. Gerçek, güç ve kâr için söylenen yalanlarla boğuluyor.” 

Kapitalizmin üç içkin eğilimi: sermayenin az elde toplanması, zenginlik üretiminin aynı zamanda yoksulluk üretimi olması ve krizler. Bu eğilimler bir yandan oligarşiyi beslerken bir yandan da faşizasyon sürecinin taşlarını döşüyor. Foreign Policy’deki yazısında Adam Tooze “ABD'deki en fakir seçmenler arasında Donald Trump'a doğru yaklaşık 15 puanlık bir kayma olduğunu vurguluyor. Onun ifadeleriyle “1960'lardan beri ilk kez, bu düşük gelir grubundaki Amerikalıların çoğunluğu Cumhuriyetçilere oy verdi.” Sol bir alternatif ortaya çıkmadıkça kapitalizm altında yoksulluk fundamentalizme, faşizme meyillidir.  

Ancak kapitalist oligarşinin her zaman faşist bir ideoloji ya da siyasal biçime sahip olması gerekmez. Biden’ın sorunu ortaya koyuş biçimindeki yanlış, politik konumundan kaynaklanıyor. Hakikat ise Biden döneminde de ABD’nin oligarşik bir niteliğe sahip olduğudur. Temsili demokrasi, seçimler vb. oligarşinin olmadığı anlamına gelmez, onu ortadan kaldırmaz, oligarşinin nispeten daha kurumsal ve hukuksal bir zeminde işlemesi onun algılanmasını güçleştirir. Yani aslında gerçek sadece faşizm altında değil, burjuva demokrasisi altında da güç ve kâr için söylenen yalanlarla boğulmaktadır. Ama Trump döneminin ayırıcı yanı, olası yeni oligarşinin- “tekno-endüstriyel”- bu hukuksal, kurumsal sınırları zorlama, aşma çabası, eğilimi ve olasılığı taşıyor olmasıdır. Bu onu aşırı sağ, neofaşist bir forma yaklaştırmaktadır.      

Eğilim küreseldir. Almanya’ya baktığınızda AfD şu anda anketlerde Hristiyan Demokratlar hariç diğer tüm partilerin önünde yer alıyor. Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Birlik iktidarı zar zor- şimdilik- engellendi. 1950'lerde eski Naziler tarafından kurulan Avusturya Özgürlük Partisi Eylül ayındaki ulusal seçimlerde oyların %29’unu alarak hükümete liderlik etmeyi başardı. Kasım 2023'te, Geert Wilders'ın aşırı sağcı Özgürlük Partisi, Hollanda parlamento seçimlerinin en büyük kazananı oldu ve temmuzda kurulan sağcı hükümetin temellerini attı.

Diğer yandan Viyana'da, 30 Haziran'da bir araya gelen aşırı sağcı ve AB karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) ve Çekya'daki Gayrimemnun Vatandaşlar Hareketi (ANO) temsilcileri, Avrupa Parlamentosunda "Avrupa'nın Vatanseverleri" (Patriots for Europe) adını verdikleri bir ittifakın kurulduğunu duyurmuştu. Aşırı sağcı İspanyol Vox, Portekizli Chega, Hollandalı Özgürlük Partisi (PVV) ve Belçikalı Flaman Menfaati (VB) partileri de ittifaka katıldığını açıklamıştı.

Geçen hafta Fidesz’in başındaki Orban’ın Trump’ın göreve başlamasına dair demeci düştü haberlere: “Bu yeni dönem Trump ve “Avrupa'nın Vatanseverlerinin” Batı dünyasını dönüştürmeye başlayacağı bir dönem olarak tarih kitaplarına girecek."

İster küreselleşme sonrası dönem diyelim ister çoklu krizler dönemi, ister ikinci soğuk savaş, içinde bulunduğumuz dönemin küresel ölçekli ilk başat siyasal/ideolojik cephesinin oluşmaya başladığını söylemek mümkün. Ömrü kısa olsun…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa