Almeda Ağır Saç’ın öyküsü
2024 biterken bir yandan Trump’un başkanlığının yaklaşması, diğer yandan Gazze’de sürmekte olan soykırım nedeniyle 22 Aralık 2024 tarihinde Washington Post gazetesinde yer alan önemli bir haber yeterince ilgi çekmedi. Bu haber, günümüz ABD sınırları içerisinde kalan topraklarda yaşayan yerlilerin çocuklarına yönelik asimilasyon siyasetinin yol açtığı ölümlerin tahminlerin çok üstünde olduğunu ortaya koyuyordu.
Son yıllarda yerli çocuklara yönelik asimilasyon siyasetinin korkunç sonuçları üzerine daha fazla gidiliyor. Bu, hiç kuşkusuz, ısrarlı çabaların sonucu. Oluşturulan baskının etkili olduğu, Başkan Biden’ın ekim 2024’de yerli çocuklara yapılanlar için özür dilemesinden de anlaşılıyordu. Biden binlerce yerli çocuğun istismarına, ihmaline ve kimliklerinin yok edilmesine olanak sağlayan yatılı okulların işletilmesinde ABD federal devletinin oynadığı rolü, ABD tarihindeki “bir leke” olarak niteledi ve resmen özür diledi.
Deb Haaland’ın Başkan Biden tarafından içişleri bakanı olarak atanması, yani bu önemli bakanlığın başına ilk kez bir yerli siyasetçinin getirilmesi de bu çabaların bir sonucuydu. Haaland’ın yatılı okullar konusunda çok duyarlı olduğu biliniyordu çünkü büyükannesi küçük yaşlarda Katolikler tarafından işletilen bir yatılı okula gönderilmişti.
Haaland’ın bakanlığa atanmasıyla yatılı okullar üzerine eğilinmesi bekleniyordu. Öyle de oldu. Başlatılan özel bir soruşturma, 1819’dan 1969’a Alaska ve Hawaii dahil olmak üzere 37 eyalet veya bölgede toplam 408 yatılı okuldan oluşan bir devlet okul ağının bulunduğunu gösterdi. Ayrıca, 53 farklı okulda işaretlenmiş ya da işaretlenmemiş gömü alanları saptandı.
Bakan Haaland, düzenlenen basın toplantısında şöyle konuşmuştu: “Federal yatılı okul politikalarının sonuçları, 4 yaşından küçük çocukların bile ailelerinden ayırılması ve kültürü yok etme siyasetinin neden olduğu nesiller arası travma, iç parçalayıcı ve inkar edilemez. Yerli halkları zorla asimile etmeye yönelik bu girişimin izlerini, bugün yerli toplulukların karşı karşıya kaldığı eşitsizliklerde görmeye devam ediyoruz. Önceliğim sadece federal yatılı okul politikalarından kurtulanlara torunlarının sesini duyurmak değil. Aynı zamanda yerli halkların gelişmeye ve iyileşmeye devam edebilmeleri için bu politikaların sürmekte olan olumsuz etkilerini de ele almak istiyorum.”
Haaland, basın toplantısında Biden yönetiminin ABD’nin dört bir yanında bir “iyileşme süreci” başlatmak istediğini haber veriyordu. Söz konusu sürecin bir parçası olarak ülke çapında bir “iyileşme turu” düzenlenecek ve Başkan Biden bu tura katılarak yatılı okullar için özür dileyecekti.
Washington Post muhabirlerinin yürüttüğü titiz araştırma, Bakan Haaland’ın duyurduğu “iyileşme süreci” için daha çok çaba gerektiğini gösterdi. Araştırma, yatılı okullarda 3 bin 100’den fazla öğrencinin ölüme sürüklendiğini ortaya çıkardı. Bu sayı, bakanlığın yürüttüğü soruşturmada ulaşılan sayıdan üç kat daha fazla.
Gazete haberinde öne çıkarılan Almeda Ağır Saç’ın öyküsü, yatılı okullarda ölüme sürüklenen çocukların yaşadığı acılara bir örnek. Almeda, 1890’da henüz 12 yaşındayken ailesinden ve Gros Ventre kabilesinden zorla alınmış; Pennsylvania’daki Carlisle Kızılderili Sanayi Okuluna gönderilmiş. Sanayi okullarının yerli çocuklara “çağdaş beceriler” kazandıracağı söylense de, çocukların birer köle gibi çalıştırıldığı ve asıl amacın asimilasyon yanında emek sömürüsü olduğu artık gayet açık.
Almeda, Carlisle Kızılderili Sanayi Okuluna getirildikten dört yıl sonra, ailesini ve topraklarını bir daha göremeden ölmüş. Haberde, Almeda’nın kalıntılarının tam 130 yıl sonra, yol kenarındaki bir mezarlıkta bulunan sığ bir mezardan iki arkeolog tarafından nasıl çıkarıldığı da anlatılıyor: Önce bir el kemiği, sonra bir kaburga, sonra bir parça omur ve sonunda kafatası.
Bu işlem, Almeda’nın yakınlarının isteği üzerine, onların gözleri önünde gerçekleştirilmiş. Montana eyaletinden gelen 19 akraba ve diğer yerliler çıkarılan kemikleri, yani onlardan 12 yaşındayken koparılan Almeda’yı alarak, evine, yani ait olduğu topraklara gömmeye götürmüşler.
Almeda’nın ağır mı ağır öyküsü, çocukların yalnız ABD değil dünyanın her yerinde ırkçılık, milliyetçilik, dine dayalı üstünlük saplantıları ve inkarcılıktan nasıl etkilendiklerine bir örnek. Asimilasyon siyaseti her zaman ve her yerde çocuklara zarar verir.
Evrensel'i Takip Et