2 Şubat 2025

İşçilerin sağlığı ve güvenliği için işçi denetimi

Fotoğraf: Görkem Kınacı/Evrensel

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından işçi sendikaları istatistikleri 28 Ocak 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Türkiye’de 16 milyon 800 binden fazla kayıtlı işçi çalışıyor. Bu işçilerden sendikalara üye olanların sayısı 2 milyon 495 bin. Yani örgütlenme oranı yüzde 15.22 seviyesinde. Sendikaya üye olan işçilerin tamamı toplu iş sözleşmesi kapsamında yer almıyor. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda yer alan iş kolu barajı ve işverenler tarafından yapılan yetki itirazları gibi hususlar nedeniyle işçiler, sendika üyesi olsa bile toplu iş sözleşmelerinin kapsamına girmekte zorlanıyor.

Toplu iş sözleşmesi kapsamında yer alanların önemli bir kısmı, kamu kesimi işletmelerinden oluşuyor (Belediye iktisadi işletmeleriyle birlikte). Özel sektördeki 15 milyon kayıtlı işçinin sadece 1 milyon 68 bini sendikalı. Özel sektörde sendikalaşma oranı sadece yüzde 7. Kayıt dışı işçiler dahil edildiğinde sendikalaşma oranı daha da düşüyor. İşçi sınıfının örgütsüz olmasının sonuçları, yalnızca iş yerlerindeki toplu iş sözleşmesi kapsamında yer alamamayla sınırlı değil. Aynı zamanda tüm toplum açısından güvenli ve sağlıklı yaşama şartlarının yaratılması işçilerin çalışma ve yaşam şartlarının da güvenceli, güvenli ve sağlıklı olmasından geçiyor.

ÇALIŞMA SÜRELERİ İŞÇİLERİN SAĞLIĞINI ETKİLİYOR

SGK verilerine göre, Türkiye’de 2023 yılında 681 bin 401 işçi ve 254 memur iş kazası geçirmiş. Yani her gün 5 işçi ölürken ülkede aynı zamanda kayıtlı her yüz işçiden 5’i de iş kazası geçiriyor. Günde iki bine yakın işçi iş kazası geçiriyor. Tek başına bu veriler ülkedeki işçilerin sağlığı ve güvenliğini tehdit eden çalışma şartlarındaki sorunun büyüklüğünü ve aciliyetini göstermesi bakımından güçlü bir gösterge. Bu kadar büyük bir sorun kuşkusuz çok boyutlu. Ama çok fazla sürelerle, güvencesiz, sendikasız, toplu iş sözleşmesiz (TİS) ve grev hakkı olmadan çalışma da sorunun temel nedenleri arasında.

Türkiye'de işçilerin ortalama çalışma süreleri, işçilerin sağlığını, güvenliğini çok yakından etkiliyor. İşçi sağlığıyla çalışma süresinin somut ilişkisi var. Çalışma süreleri ile ilgili olarak konulan kuralları, izlemesi gereken başlıca denetim organlarından biri işçi sendikaları. Bugüne değin, genelde sendikaların “Ücreti ödenmek koşuluyla” fazla mesailer konusunda bir eylem, bir tepki gösterdiği az olmuştur. Fazla mesai işçi için sağlık kurallarına ve yasalara aykırı.

TİS’LER O İŞ KOLUNDAKİ İSİG’İN YASAMA ORGANI OLMALI

Sendika üyelerinin haklarını güvence altına almadaki en önemli aracı patronla karşılıklı imza altına aldıkları TİS’ler. TİS’lerde diğer haklarla birlikte iş sağlığı ve güvenliğine yönelik hükümler de yer alır. TİS’lerde ilk gündeme alınan maddeler işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin maddeler oluyor. Çünkü bu maddeler iş yerinde ne talepler tespit edilirken ne de pratikte gündeme getirildikleri için “sorunsuz maddeler” olarak tartışılarak  geçiriliyor. TİS’te gündeme gelen İSİG maddeleri de asgari mevzuatın tanıdığı hak ve uygulamalar dışına çıkmıyor. İşçi sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemlerin alınması TİS’lerde maliyet unsuru olarak görülüyor ve işçi sendikası tarafından alınması talep edilen her ilave önlem, yapılmak istenen her analiz ve kontrol bir maliyet oluşturacağından TİS’lerde gündem bile olmaz. Tehlikelerin çalışma ortamında toplu koruma önlemiyle veya teknolojik ekipmanla yapılmadığı emek yoğun sektörlerde kişisel koruyucu donanımın (KKD) alınması, çalışanların meslek hastalığı açısından ilave tahlil ve kontrollere tabi tutulması; patronların doğrudan maliyet arttırıcı göreceği ve itiraz edeceği talepler oluyor. Yine, 50 ve üzerinde işçinin çalıştığı iş yerlerinde kurulması zorunlu kılınan iş sağlığı ve iş güvenliği kurullarının, işçilerin daha iyi çalışma koşulları mücadelesinde ne kadar yer tuttuğu sorusuna verilen yanıtlar da hiç olumlu değil. Yasa gereği iş sağlığı güvenliği kurulları yalnızca 50’den fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde kurulabiliyor. Oysa bu iş yerleri SGK verilerine göre, toplam kayıtlı iş yerlerinin yalnızca yüzde 1’ine denk gelir. Yani iş yerlerinin yüzde 99’unda bu kurulların oluşturulmasının olanağı yok.

İŞÇİLER İSİG’İN ÖZNESİ

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun; işçi katılımını esas olarak doğrudan bireysel katılım formunda örgütlediği, işçi temsilciliği ya da işçi sağlığı güvenliği gibi kolektif temsil araçlarını mümkün olduğu ölçüde sınırlandırdığı ya da kolektif temsiliyetten kopardığı söylenebilir. Bu en açık şekilde iş sağlığı güvenliği kurullarında görünür hale geliyor. Diğer taraftan 6331 sayılı Yasa’da işçi temsilcilerinin görev ve yetkileri incelendiğinde; işçilerin sağlık ve güvenlik yönetimi uygulamasıyla ilgili bilgilerin pasif alıcıları konumuna, işçilerin İSİG ile ilgili özne olmaktan çıkarılıp bir nesne gibi “tehlikenin kaynağı” pozisyonuna itildiği görülüyor. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili kanun ve yönetmelikler başta işçilerden başlanmak üzere, emek ve meslek örgütleri, sendikalar, üniversite ve uluslararası işçi örgütlerinin kolektif üretimi, katılımı, denetimi ile sil baştan yapılmalı. Bugün işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ihlali veya aykırı olma ihtimali olan her durumda çalışmaktan kaçınma hakkı, özellikle Türkiye’de en zor ama en gerçekçi taleplerden birisi ve özellikle sendikalı olmayan iş yerlerinde işçilerin örgütlenmesinin pratik adımı olabilir. Yoğun, fazla, taşeron ve her türlü esnek çalışmaya karşı güvenceli iş talebi sendikaların bu dönemki rotası olmalı. 2024 yılında İSİG Meclisi verilerine göre iş cinayetlerinde ölenlerin 36’sı (yüzde 1.89) sendikalı işçi, 1861’i ise (yüzde 98.11) sendikasız işçi. Sendikalı işçilerin 6’sı maden, 6’sı metal, 5’i sağlık, 4’ü kimya, 3’ü belediye, 2’si ticaret, 2’si enerji, 2’si taşımacılık, 1’i tarım, 1’i gıda, 1’i tekstil, 1’i cam, 1’i inşaat, 1’i güvenlik iş kolunda çalışıyordu. Bir yandan tüm iş cinayetlerinde ölen işçilerin yüzde 2’si sendikalıdır tespitiyle “Sendikalı olmak iş cinayetlerini önler” diyebiliriz. Diğer yandan sendikalı işçi ölümlerini de değerlendirince sadece sendikalı olmak yetmez politik örgütlülükle sendikal bürokrasiye de karşı sendikalarda işçi demokrasisi inşa etmek gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et