2025-2028 ‘ulusal istihdam stratejisi’ hedefleri
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/283635.jpg)
Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan/AA
Dünyada ve Türkiye’de bir süredir sermayenin emeğe yönelik saldırıları ve hak gaspları yeniden yükselişe geçti. Gelişmiş ya da az gelişmiş kapitalist ülkelerde söz konusu halk gasplarının biçimleri farklı olsa da içerikleri konusunda tam bir mutabakat söz konusu.
Sermaye güçleri günümüz koşullarında istihdam stratejilerini belirlerken içinde bulunduğu ekonomik-siyasal koşulları lehine çevirmek için her fırsatı sonuna kadar kullanmak istiyor. ‘İstihdam stratejisi’ ifadesi ile sadece üretimin ileri teknolojiye dayanan yeni örgütlenme tarzı veya yeni istihdam biçimlerini değil, üretimin, emeğin, istihdamın, çalışma ilişkilerinin ve bir bütün olarak toplumsal yaşamın sermayenin birikim stratejisi doğrultusunda yeniden düzenlenmesi hedefleniyor.
Kapitalizm, özellikle 2000’li yıllarda, kendi içinde yaşadığı dönüşümle birlikte, iş gücü ve istihdamın yapısı, çalışma düzeni ve genel çalışma kuralları açısından önemli değişiklikler yaşadı. Söz konusu değişikliklerin ortak özelliği hepsinin, özellikle yeni işçi kuşakları açısından, daha esnek, daha güvencesiz ve düşük ücrete dayanan bir yapıda hayata geçirilmesiydi.
Çalışma sürelerinin esnekleştirilmesi, sosyal sigorta ve sosyal güvenlik alanında emekçiler aleyhine yapılan düzenlemeler, özellikle emeklilik yaşının kademeli olarak arttırılması ve emekli aylıklarının düşürülmesi bu dönemin istihdam stratejisinin en somut hedefleriydi.
STRATEJİK İŞ BİRLİĞİ
Sermayenin ve onun siyasal sözcülerinin benimsediği istihdam stratejisi sadece çalışma ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemesiyle sınırlı değildi. Aynı dönemde çalışma ilişkilerinin taraflarının ve biçiminin değiştiği yanılsaması yaratıldı.
Çalışma ilişkilerinin, sınıf çıkarlarının karşıtlığı yerine ‘sosyal diyalog’ ‘uzlaşma’ vb. gibi kavramlara dayandığı tezleri öne sürüldü. Türkiye gibi az gelişmiş kapitalist ülkelerde emek örgütlenmesi büyük ölçüde iktidar yanlısı sendikaların desteklenmesi, sosyal diyalog mekanizmasının oluşturularak emek düşmanı yasa ve düzenlemelerin ‘müzakere’ yoluyla hayata geçirilmesi sağlandı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) desteğiyle emek örgütlerinin esnek istihdam politikalarını benimsemesi için ‘güvenceli esneklik’ gibi asla bir arada olamayacak olan iki kavram yan yana getirildi ve ‘sosyal diyalog’ mantığı içinde hayata geçirildi. Yıllar içinde adım adım sınıf çıkarları birbirine taban tabana zıt olan sınıfların temsilcileri ‘sosyal taraf’ ya da ‘paydaş’ adı altında ‘sosyal ortak’ olarak hareket ettiler.
Sınıf çıkarının yerini ‘milli çıkar’ gibi ne olduğu belli olmayan ucube bir kavram aldı. Sınıfın en geniş kesimlerini mücadeleye çekmeyi hedefleyen mücadeleci sendikalar zayıflatılırken, ‘yerli ve milli sendikalar’ örgütlendi ve yıllar içinde ‘emek-sermaye iş birliği’ne dayalı korporatist bir yapı (devlet, sendikalar ve işverenler arasında iş birliğini savunan sistem) oluşturuldu.
ESNEK ÇALIŞMA REJİMİ
AKP iktidarları döneminde tarihin en ciddi gelişimini gösteren Türkiye kapitalizmi, sürekli olarak artan işsizlikten ve yoksulluktan beslenip, sermayenin ve onun kaynağı olan sömürünün artmasını sağlarken patronlar, iş yerlerinde daha baskıcı ve otoriter uygulamaları hayata geçirdiler. Esnek istihdam ve buna bağlı olarak artan güvencesiz ve standart dışı çalışma biçimleri, yapılan yasal düzenlemeler ve fiili adımlarla yaygınlaştı. Bu şekilde sermaye birikiminin istikrarını tehdit eden düzenli, sürekli ve güvenceli istihdam uygulamaları adım adım tasfiye edilmeye başlandı.
Bugüne kadar işçilerin güvencesiz ve esnek istihdam biçimleri ve esnek çalışma süreleri açısından değişken koşullarda çalışmasına olanak tanıyan ‘esnek çalışma rejimi’ oluşturularak çalışma yaşamının daha rekabetçi hale getirilmesi yönünde yasal düzenlemeler ve fiili uygulamalar hayata geçirildi. Aynı süreçte işçilerin sendikal örgütlenmesi fiilen zorlaştırıldı ve iş, gelir ve sosyal güvenlik güvencesizliği arttı. Sabit gelir yerine değişken ücret politikaları (ücret esnekliği) uygulanmaya başlandı. Bir taraftan emeklilik yaşı kademeli olarak yükseltilirken, emekli aylıklarının zaman içinde düzenli olarak düşürülmesi sağlandı. Bütün bunların sonucunda iş yaşam dengesi bozuldu ve milyonlarca işçi ‘yaşamak için çalışmak yerine, çalışmak için yaşamaya’ başladı.
***
ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİNİN TEMEL HEDEFLERİ
2025-2028 Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS), geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlandı. 137 sayfalık belgede iş gücü piyasasında gençlerin, kadınların ve esnek çalışmaya uygun iş gücü kesimlerinin artırılması hedefleniyor. Önümüzdeki üç yıl içinde istihdam yapısının ekonomide yaşanan dijitalleşme ve otomasyon nedeniyle geleneksel çalışma biçimlerini değiştirdiği, bu nedenle yeni çalışma modellerinin hayata geçirilmesi gerektiği iddia ediliyor. Ancak söz konusu hedef, işçilerin haklarını ve güvencelerini ikinci plana atan, sermayenin ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmiş ‘ucuz iş gücü havuzu’ oluşturma planı olarak karşımıza çıkıyor.
Hükümet, ucuz iş gücü havuzu oluşturmak için uzaktan çalışma, kısmi zamanlı çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi esnek istihdam modellerinin artırılmasını öneriyor. Bu tür çalışma biçimleri işçiye daha fazla özgürlük ve yaşam alanı bırakacak gibi gösterilmeye çalışılsa da fiilen asgari ücretin altında çalışma, kıdem tazminatı ve iş güvencesinden yoksunluk, emekliliğin fiilen ortadan kalkması gibi sonuçlar doğurması kaçınılmaz.
MESEM’LER YAYGINLAŞACAK
Yeni UİS ile özellikle meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezleri (MESEM) aracılığıyla öğrencilerin daha erken yaşta iş hayatına sokulması teşvik edilmesi hedefleniyor. 2024/25 eğitim öğretim yılı başından itibaren MESEM uygulamasının teşvik edilmesi ve beş ilde pilot uygulama olarak hayata geçirilen meslek liseleri bünyesinde mesleki ortaokullar açılmasını bu kapsamda değerlendirmek mümkün.
Bu sistem, işverenlerin nitelikli ancak ucuz iş gücüne ulaşmasını kolaylaştırırken, gençleri düşük ücretli ve güvencesiz çalışma koşullarında çalıştırmayı hedefliyor. MESEM sayesinde bir şekilde örgün eğitim dışına itilmiş lise çağındaki gençlerin asgari ücretin üçte biri kadar ücretle çalıştırılması ve bu uygulamanın bizzat devlet eliyle yaygınlaştırılması planlanıyor.
KADIN İSTİHDAMINI ARTIRMA YALANI
UİS’in bir başka önemli hedefi ise ‘Kadınların İş Gücüne Katılımının Artırılması’ olarak benimsenmiş. Belgede kadın istihdamının artırılması ve kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 40’ın üzerine çıkarılması hedeflenirken, kreş, doğum izni, bakım hizmetleri gibi destekleyici politikalardan hiç bahsedilmemesi dikkat çekici. Buradaki asıl amacın tıpkı gençlerin istihdamında olduğu gibi, kadınların özellikle düşük ücretli ve esnek işlere yönlendirilmesi hedefleniyor.
Hükümetin kadınlara yönelik istihdam politikalarında kadınların toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmeyi hedeflemesi, bunun için esnek çalışma uygulamalarında kadınları hedef kitle olarak belirlemesi kesinlikle tesadüf değil.
TARIMDA SEFALET KOŞULLARINA DEVAM
UİS’in bir başka önemli hedefi ‘Kırsal İstihdamın Güçlendirilmesi’ olarak belirlenmiş. Son yıllarda ekonomik anlamda ciddi bir tasfiye süreci yaşanan kırsal bölgelerde ekonomik çeşitliliği artırma hedefi ön plana çıkarılırken, mevsimlik tarım işçilerinin güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırılması sorununun çözümüne dair UİS içinde tek bir kelime yok. Tarım sektöründe çalışan işçilerin koşullarının iyileştirilmesi yerine, onların daha uzun süreli ve düşük ücretli işlerde çalışmasını sağlamak planlanıyor.
YENİ NESİL İŞ GÜCÜ
Nihai hedefinin patronlara her açıdan boyun eğen, yıllarca zam almadan, sigorta, sosyal hak, örgütlenme ve sendika kelimeleri hafızasından silinmiş olarak çalışan ‘yeni nesil iş gücü’ yaratmak için yola çıkanların, iddia edildiği gibi işsizliğin azaltılması amacıyla yeni istihdam alanları yaratılması, güvenceli istihdam politikalarının benimsenmesi gibi amaçları yok.
İşçi sınıfının özellikle genç, kadın ve göçmenler gibi yeni kuşakları açısından vahşi kapitalizm koşullarını günümüze uyarlamaya çalışan, işçi ve emekçiler açısından yeni hak kayıplarını gündeme getiren ciddi bir saldırı dalgası ile karşı karşıyayız.
UCUZ VE GÜVENCESİZ EMEK REJİMİ
Hükümetin 2025-2028 Ulusal İstihdam Stratejisi politikaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, temel hedefin sermaye için sürekli, ucuz ve güvencesiz iş gücü yaratmak olduğu söylenebilir. Özellikle gençler, kadınlar, göçmenler, kırsal bölgelerde çalışan işçiler ve esnek çalışma modeline dahil edilen tüm emekçiler, hükümetin yeni istihdam stratejisiyle birlikte daha kolay istihdam edilebilen ama daha az güvenceli, daha düşük ücretli ve sendikal örgütlenmeye daha kapalı bir istihdam yapısı içinde çalışmaya zorlanıyorlar.
Yeni UİS ile oluşturulması hedeflenen ‘ucuz iş gücü havuzu’, ‘yerli ve milli’ firmaların ve uluslararası sermayenin ihtiyaç duyduğu anda kullanabileceği, ihtiyacı olmadığında kolayca kapının önüne koyabileceği, işçilerin her türlü güvence ve korumadan yoksun olduğu bir model oluşturulmak isteniyor.
İktidarın istihdam politikalarında bugüne kadar bu alanda yaptıklarını yapacaklarının teminatı olarak kabul edersek, ulusal istihdam stratejisinin temel hedefinin önümüzdeki dönemde daha ucuz ve daha güvencesiz bir emek rejimi oluşturmak olduğu anlaşılıyor.
Türkiye’de işsizliğin özellikle genç işsizliğin giderek artması, kadınların kısmi süreli çalışmasına yönelik düzenlemeler, göçmen işçilerin çalışma yaşamına daha yoğun katılımı vb gibi gelişmeler, yeni UİS hedeflerinin patronların kâr oranlarını yükseltmek için kolayca işçi çıkarmasını sağlamak, ücret artışlarını bastırmak ve her açıdan daha esnek çalışma koşulları oluşturmak için hazırlandığını gösteriyor.
***
NE YAPMALI?
2025-2028 Ulusal İstihdam Stratejisi, emeği esnekleştirerek istihdamı daha da güvencesiz hale getirmeyi, çocuk, genç ve kadın emeğini daha fazla sömürmeyi, sendikal örgütlenmeyi zayıflatmayı ve emekçileri tamamen piyasanın insafına bırakmayı hedefliyor. Ancak, tüm bu hedefler işçi sınıfı için kaçınılmaz bir kader değildir. Öncelikle hükümetin esnek istihdam politikaları ile sendikal örgütlenmenin önünün kesilmesine karşı tüm işçi konfederasyonları ve diğer emek örgütleri ortak tutum almalı ve birlikte bir mücadele hattı oluşturmalıdır.
İşçi sınıfının ve emek örgütlerinin bu politikaların uzun vadeli etkilerini iyi analiz etmesi ve buna uygun bir karşı strateji geliştirilmelidir. Öncelikle esnek ve güvencesiz çalışma yerine tam zamanlı, sosyal güvenceli ve sendikal hakların güvence altına alındığı istihdam modelleri teşvik edilmelidir. Sendikalaşmanın önündeki başta sendikal barajlar olmak üzere tüm yasal ve fiili engeller kaldırılmalı, sendikal örgütlenme nedeniyle işten atmalar yasaklanmalı ve bu konuda ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
Bugün işçi sınıfının örgütlü güçlerinin önündeki temel görev, hükümetin ucuz emek rejimi oluşturma politikalarına karşı birleşik bir emek mücadelesi örgütlemek ve sermaye yanlısı istihdam politikalarının karşısında işçi ve emekçi sınıfların çıkarları ve talepleri doğrultusunda hareket etmek olmalıdır.
Evrensel'i Takip Et