Hadi yine iyiyiz
Müjdeler açıklandı. Müjdelerin biri gençlere(?) Bu yıl İŞKUR 200 bin üniversiteli gence eğitim programı uygulayacak. Hem eğitim hem üste günlük 1080 lira. Ayda en fazla 15 gün. Program ile gençlerimiz bir yandan üniversitedeki eğitimlerini sürdürürken diğer yandan kendilerini geliştirebilecekleri pek çok alanda bu programa dahil olabilecekler.
İyi mi?
Değil.
Geçen yıl resmi rakamlarla üniversitede okuyan öğrenci sayısı 7 milyon 82 bin. Yani programdan faydalanması planlanan öğrenci oranı yıllık yüzde 3 bile değil. O da aile fertlerinin toplam geliri 60 bin liranın altındaysa. Bu, işin eşitsizlik tarafı. Bizi kıskanan ülkelerde durum ne? İhtiyacı olan her öğrencinin sadece öğrencilik yaparak geçimini sağlamaya yetecek, sosyal yaşamını sürdürebileceği gelirini devleti karşılıyor. O ülkelerde makam arabası ile öğle yemeğine gittiği anlaşılan bakan istifa ediyor. Halkın parası, gerisi kıymetli devletlilerin ısıtıcılı araba koltuklarına değil, öğrencilerin burslarına ayrılıyor.
İşin akademik yönü daha sıkıntılı. Diyelim öğrenci mühendislik fakültesinde. Normal bir ülkede üniversitenin, fakültenin, bölümün öğretim programı, o genci, mühendis olmak için gerekli ve yeterli bilgi ile donatır. Hiçbir bölüm, “Biz öğretemedik, git kalanı kursta öğren” demez. Tıp öğrencisini hangi kursa gönderip ne becerisi kazandıracaksın? İyi bir doktor olarak yetişmesi için tıp fakültelerimiz yeterli değil mi?
İşin seçme bölümü daha da sıkıntılı. Türkiye’de yaşıyoruz. Her gün yazılı sınavlarda dereceye girmiş ama mülakatta elenmiş gençlerimizin haberlerini duyuyoruz. Ne üzücü ki bu seçme haksızlığına, yandaş kayırmacılığına bazılarının beyni dayanmıyor, canlarına kıyıyorlar. Sabah e-gazetemizi açtım. İlk haberi, “Neredesin Arifciğim”i görünce gayriihtiyari “Buradayım” dedim. Meğer isim benzerliğiymiş. Ses hakim ve savcı atamalarının yapıldığı salondan geliyor ve devletlilerden bir hanım efendiye aitmiş. E şimdi bu şartlarda günde 1080 lirayı hangi gencin cebine koyacaklar?
Ama ikinci müjde iyiydi. “Vatandaşlarımızın sosyal hayata katılımı sağlanacak.” Yani artık kıyıda kalıp kupon arazi olmaktan kurtulmuş gariban bir parkın, birçok insanın hayatı ve özgürlüğü bedeliyle Topçu Kışlası numarasıyla AVM’nin pencere pervazı olmaktan kurtulmuş bir ağacının altında iki emekliyle bir araya gelip kuru kuruya “Ne olacak bu işin sonu?” muhabbetinden kurtulup fincanı 25 liradan bir çay, 100 liradan bir kahve içmek için eli yüzü düzgün bir kahveye (kafeye) oturup sosyalleşebileceğiz.
21’inci yüzyılda “Üşüyoruz” diyen işçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak kazandı. Destek versek onlar hepimizi kurtaracak da biz bir bardak çayla sosyalleşmeye fitiz.
Hadi yine iyiyiz.
Evrensel'i Takip Et