6 Şubat 2025

‘Musibet’ten öğrenmek!

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/TCCB

Colani Muhammed terörist idi. Üstündeki elbisesi değişti, kravatı var; kişi aynı kişi, muktedirlerin lisanıyla zihniyeti aynı zihniyet! Gerçek adı Ahmet Şara ve HTŞ yönetimindeki Suriye’nin Devlet Başkanı. O sıfatla çağrıldı ve devlet töreniyle karşılanıp Beştepe Sarayı’nda ağırlandı. Havuz gazetelerindeki resimlerde, karşılayan “heyet”te devletin en üst düzey yöneticilerinden MİT başkanı ile dışişleri bakanı (MİT’in önceki başkanı) önde görünüyor. Ama onlarla sınırlı değil. Gülümsediği ya hiç görülmeyen ya da pek nadir görülen iletişim-propaganda sorumlusu da oradaydı. İlk açıklama da o makamca yapılmıştı.

Görüşme konularının başında PYD’nin tasfiyesi ve Suriye’nin “yeniden imarı”nın yer aldığı söylendi. Yıkıcılar şimdi imar edecekler ama imar rantı da çok taraflı paydaşların varlığı dolayısıyla kavga nedeni ve sorunu. İstikrar üzerine bir şeyler konuşuldu mu pek açık değil. Ama kim ondan söz etse gerçeğe rağmen konuşmuş olur. Orada istikrar ancak çok ciddi kapışmaların sonucunda baskın çıkanın diğerlerini zorbalıkla sindirmesiyle ve fakat olmadığı halde ilan edilir. Suriye’nin emperyalistler, iş birlikçileri, siyonistler, taşeronluğu da üstlenmiş terör çeteleri tarafından yıkıma sürüklenmiş olduğu mevcut koşullarda, çoklu etnik-ulusal ve dini mezhebi toplulukların eşitsizliği zemininde daha çok çatışma, çok savaş beklenmelidir.

Colani Şara önce Suud Krallığına gitti, sonra, başında bulunduğu HTŞ’nin Şam “zaferi”ni “Türk’ün zaferi” saymaya çoktan hazır; ÖSO-HTŞ’nin başlıca destekçisi güçlerden biri olan Türkiye başkentine geldi. Dini, ticari ve siyasi etkinin aracı olarak kullananların bu ‘şerri iş birliği’nden türlü-çeşitli kötülük üretmeleri beklenmelidir! Zira bugüne dek olan iş birliğinden en büyük zararı görenler, bölge ülkelerinin tüm milliyetlerden emekçileri, yoksulları oldular. El Kaide-Nusra-HTŞ soyağacını sürdürenler Şam sarayının hakimidirler şimdi. Oradan halk yararına bir sonuç çıkmaz. Unutmak-yanılmak hüsrana sürükleyecektir.

HTŞ’nin başındaki Colani Ahmet, Beştepe Sarayı’ndaki görüşmelerde ilk sırada önemli görülen ve gösterilen PYD’nin tasfiyesi operasyonunda hangi mevzide duracak, bu bir hayli zorlanacağı güçler trafiğiyle bağlıdır. ABD, İsrail, Fransızlar, Suud petrodolar milyarderlerini hesaba katmak zorundadır. Kürtlere karşı savaşı sürdüren ÖSO ile de hesap-kitap yapmak zorundadır. Mevzi-güç-mevki paylaşımının barışçıl şekilde olacağını bekleyenler en fazla kaybedenler olacak. Zira kavga gürültü, çatışma-savaş, dönemin öne çıkan pratiğidir. Pragmatist rantiye meraklılarının “kazan-kazan” matematiğinin belirli bir karşılığı olsa bile, güç belirleyici olacaktır. Devletler, tekelci şirketler, orta boy kapitalistler, siyasi partiler ve örgütler arası ilişkilerde geçerli ve kaçınılamaz yasadır bu.

İşçi ve emekçiler mesela olası uzlaşı ve daha güçlü olasılıkla muhtemel çatışmalardan kendi yararlarına bir şey, bir sonuç beklememelidirler. Sermaye devlet ve hükümetlerinin propaganda ve eylemlerinin karakteristik özelliği, sermayenin çıkarlarına ayarlı olmasıdır. Bu tüm kapitalist ülkelerin kirli, olgusal gerçekliğidir. Yıkıma uğratılan ülkelerin yıkımı, silah üretimi-satımını ağırlıklı iş edinen tekeller başta olmak üzere tekellere kazandırdı. İmar planlarından kazanacak olanlar yine tekelcileri başta olmak üzere kapitalistler olacaktır. İşçiler, kent-kır emekçileri ya öldüler, sakat kaldılar, işsizliğe, yoksulluğa daha fazla sürüklendiler veya göç yollarına düştüler. Kadınlar ve çocuklar Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Afganistan, Libya, Somali vs. her yerde en çok ölenler oldular.

Bu işlerin sorumluları sadece Colani Muhammed’in çeteleriyle ÖSO’lu yağmacılar ya da diğer ülkelerdeki sermaye grupları değil. Tek tek adlarıyla saymamız gerekmeyen emperyalistler, iş birlikçi gerici devlet-hükümet yöneticileri yıkıcı güç işleviyle sahadaydılar! 21. yüzyıl Türkiye yüzyılı olacak propagandasıyla halk kitlelerini beklentiye sürüklemeye çalışan ve iktidarda kalmak için muhalif herkesi susturma politikasında yoğunlaşan Erdoğan yönetimi de devlet güç ve olanaklarıyla sahadaydı. Şimdi hem ekonomik hem de siyasal-askeri alanda rant kavgasında oran artırma derdindeler. Ama bu rekabetin, bu kavganın içeride ve dışarıda halk kitlelerine kazandırdığı bir şey olmadı. Aksine kaybettiler. Musibet öğretir denmiştir. Diz boyu değil boğaza dek yükselmiş, etrafı kuşatmış musibet. Öğrenmek gerekir. Olanlara seyirci kalınır, emperyalistlerle iş birlikçilerine karşı birleşmiş milyonların gücüyle karşı çıkılmaz ise daha da kaybedeceklerini gösterir yığınca veri var. Bölge halklarının içinde bulunduğu durum, bu sorumluluğun en başta ve en çok Türkiye’nin tüm milliyetlerinden işçileriyle kent ve kırın diğer emekçilerine düştüğünü gösteriyor.

Evrensel'i Takip Et