6 Şubat 2025

Depremlerdeki ‘Devlet nerede?’ çığlığının yanıtı: Ulus devlet veya sosyal devlet öldü, yükselen MÜTAŞERİK rejim

Kahramanmaraş-Hatay depremlerinin sesi nedir diye sorulsa, ilk akla gelen yüz binlerce yıkıntının her birinin başında bekleyenlerin ortak ve spontane çığlığı “Devlet nerede!” olur.

Bu bir soru değil, çaresizce spontane halde devlet kurumunun ve toplumun geldiği hali, can mal güvenliğini sağlayan devlet nerede idi, daha doğrusu artık böyle bir devlet yoktu.

Fay hatlarının açığa çıkardığı enerjinin yarattığı yıkımlardan daha çok sosyal yıkımlarla tarihe kazınmış büyük depremler olarak anılacak 6 Şubat ve devamındaki fiziki ve sosyal depremler. Pandemi süreci de dahil insanı kendi kaderine terk eden bir toplumsal formasyonun ve onun idare teşkilatı devletin başka bir forma geçişini, böyle bir kırılmayı temsil ediyor maalesef yaşardığımız son büyük depremler ve afetler. Bu afetlere asgari ücreti, emekli aylıklarını da ekleyebilirsiniz.

Önce depremin demografik sonuçlarına ilişkin bir bilgi verelim, sonra sosyal siyasal bazı sonuçlarını değerlendirmeye çalışalım.

NÜFUS ARTIŞ EĞİLİMİ DÜŞÜYOR, DEPREM BÖLGESİNDE GİDEN NÜFUS DÖNMEDİ

Deprem bölgesindeki il nüfusuna kayıtlı nüfus, deprem yılı 2023 yılında da bir önceki yıl kadar artmış olsaydı, dört il kapsamında 66 bin 330 artacaktı ancak 2023 yılında dört ildeki toplam artış sadece 368 olup bu aradaki fark deprem kayıplarına yorumlanabilir: Dört il nüfusuna kayıt 65 bin 962 azalmış bulunuyor.

Deprem Bölgesi İl Nüfus Kütüğüne Kayıtlı Nüfus 2023 Değişimi
  2021 Nüfusa Kayıtlı 2022 Nüfusa Kayıtlı Yıllık Artış 2023 Nüfusa Kayıtlı Yıllık Artış Kayıtlı Nüfus Farkı
Hatay 1844659 1872664 28005 1867462 -5202 -33207
K. Maraş 1637822 1653127 15305 1652531 -596 -15901
Adıyaman 1179893 1194760 14867 1197814 3054 -11813
Malatya 1402623 1410776 8153 1413888 3112 -5041
Toplam 6064997 6131327 66330 6131695 368 -65962
Gaziantep 1764544 1785894 21350 1799185 13291 -8059
Osmaniye 692905 702134 9229 706164 4030 -5199
Adana 1805860 1815106 9246 1820158 5052 -4194
Toplam 4263309 4303134 39825 4325507 22373 -17452

Ölümlerin yanı sıra bu dört il 2023’te ciddi bir nüfus kaybı da yaşamış bulunuyordu (Dört ilin nüfus kaybı 302 bin, önceki yılın artış miktarı da eklenirse 330 bin civarındaydı). 2024 için durum durağanlaşmış bulunuyor ama bu giden nüfusun da henüz geri dönmediği anlaşılıyor.

Deprem Bölgesi İl Nüfusları 2021-2024 Değişimi
  2021 İl Nüfusu 2022 İl Nüfusu Yıllık artış 2023 İl Nüfusu Yıllık Artış Önceki Yılki Artışa Göre İl Nüfusu Farkı 2024 İl Nüfusu Yıllık Artış
Türkiye 84680273 85279553 599280 85372377 92824 -506456 85664944 292567
Hatay 1670712 1686043 15331 1544640 -141403 -156734 1 562 185 17545
K. Maraş 1171298 1177436 6138 1116618 -60818 -66956 1 134 105 17487
Adıyaman 632148 635169 3021 604978 -30191 -33212 611 037 6 059
Malatya 808692 812580 3888 742725 -69855 -73743  750 491 7 766
Toplam 4282850 4311228 28378 4008961 -302267 -330645 4057818 48 857
Gaziantep 2130432 2154051 23619 2164134 2164134 -13536 2 193 363 29 229
Osmaniye 553012 559405 6393 557666 -1739 -8132 561 061 3 395
Adana 2263373 2274106 10733 2270298 -3808 -14541 2 280 484 10 186
Toplam 4946817 4987562 40745 4992098 4536 -36209 5034908 42 810

Daha dikkat çekici bir etki Türkiye toplam nüfusuna dair sayılabilir.

Depremin etkisi ile 2024’te toplam doğurganlık oranı düşmüşe (Aynı zamanda ölüm de artmış olabilir) benziyor (Yabancı nüfus azalışı bir önceki yıla göre sadece 89 bin 996 kişi azaldığına göre doğurganlık oranında ciddi bir azalma olduğu anlamına gelir).

Türkiye nüfusu 2020’lere kadar her yıl 1 milyon 200 bin civarında artıyordu. 2022’de pandemiye rağmen 599 bin artmıştı.

DEPREMİN GÖR DEDİĞİ ‘MÜTAŞERİK REJİM’: YALNIZCA ULUS DEVLETİN DEĞİL, SOSYAL DEVLETLERİN ÇÖKÜŞÜ

Afetlerin öne çıkanları sayılırsa kuraklık-iklim değişiklikleri, buzul devirleri, salgınlar, depremler, yangınlar diye sayılabilir. Savaş ve yoksulluk tüm sebep sonuçlarının insan odaklı olduğu yaygın afetlerden. Yakın bölgemizde en yakın savaşlar Suriye, Lübnan, Filistin’de yaşananlar sayılır. İsrail ve Batı yakası şimdilik kazançlı gözüküyor. Daha iki gün önce D. Trump, Gazze’yi silahsızlandıracağız. Gazze’yi biz yöneteceğiz. İsrailliler kazandı, biz kazandık. Gazzeliler başka yerlere gitsin” diyor.

Peki, depremde Kahramanmaraş’ta, Hatay’da, Adıyaman’da, Malatya’da, tüm bölgede kim kaybetti, kim kazandı diye sorulursa; toplumun kaybettiği, halkın kaybettiği, ulus devletin, sosyal devletin kaybettiği, kapitalizmin, bizdeki formuyla MÜTAŞERİK rejimin kazançlı çıktığı söylenebilir.

PARADOKS; AFETTE İŞE YARAMAYAN, ÖNCESİNDE VE SONRASINDA ANA GÜDÜ OLAN PARA VE İKTİDAR

2023 depreminin ortaya çıkardığı çıplak realite paradan başka değerin kalmadığı ve paranın da afet anında işe yaramadığıdır. Kapitalin/para pulun ve iktidarın esas olduğu MÜTAŞERİK (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriat şerikliği) rejim kendini açıkça deklere etmektedir.

Afette bir işe yaramıyor ama sonuçta artık “Devlet nerede” sorusunu hangi devlet, öyle bir devlet kaldı mı sorusu oluşturuyor, ortada müteahhitler dolaşıyor, taşeronlar tarikatlar dolaşıyor.

DERS ÇIKARILABİLDİ Mİ? ELEŞTİRİ METODU, BİLİNCİN İÇERİĞİ, DAYANIŞMA DURUMU

E. Delice, depremde yaşananların da tavır alışların da bilinç ile, bilinç içerikleriyle ilgili olduğunu belirtiyordu. “Deprem gündelik dünyamızı elimizden aldığında, bildiğimiz dil nesnesiz kalmıştır. (…) Felaket sadece sözcükleri değil, onun kavranışı olan bilinci de karşılıksız bırakmaktadır. Yıkımların‚ yeni bir bilinç̧ ile tamamlanması zorunlu olsa da bu bilincin içeriğinin devrimci bir sıçramanın ürünü olup olmaması, o gün gerçekleşen eleştiri metoduna bağlıdır. (…) XIV. Louis’in ‘Devlet benim (L’État, c’est moi)’ mottosu, mutlakiyetçiliğin -ardından bütün totaliter rejimlerin- simgesine dönüşmüştür. (…) ‘eleştiri’, hukukun işleyişine olan güvensizliği doğrularken; ‘dayanışma’, insanın insandan güç almasıyla ‘itaat’ ve ‘muhtaçlık’ duygusunu ortadan kaldırmaktadır.” (Engin Delice, “Depremı̇n Polı̇tik Bilinçteki Etkisi” İç. Aytül Kasapoğlu, Deprem Doğa İnsan, 2023, s.145-150).

Eleştirinin öne çıkan anlamlarından biri ayıklamadır, güvenilir geçer iyi güzel olanla güvensiz geçersiz kötü ve çirkin olanın ayıklanabilmesidir, bunlara götürecek ve götürmeyecek bakışın yol yöntemin ayıklanmasıdır.

Tartışma bulanıklaştırılırsa buradan bir eleştiri çıkmıyor. Olayın mağdurları açısından güvensizlik ile karışık mevcuda teslimiyet kalıyor. Bağlı bir oluşum için billurlaşma gerekiyor, eleştiri, bilinç içeriği, dayanışma önemli bulunuyor.

DAYANIŞMA AĞLARI ENGELLENDİ, HALK İKTİDARA MUHTAÇ BIRAKILDI

Depremde iktidar ölüm çığlıklarına rağmen her tür toplumsal dayanışmayı engellemeye çalıştı, arama yardım çalışmalarını bile engelledi. Hatta öyle bir şey yaptı ki bu konularda, sivil savunmanın da en temel unsurundan biri olması gereken resmi orduyu bile dışarıda tuttu.

P. Blau’dan kısaca özetlersek AKP depremde de bilindik “iktidar” oyununu oynadı. “1-Her tür işi/kaynağı, hatta kişisel yardımları bile kendi tekeline aldı. 2-AKP çevresi dışındaki diğer belediye, sivil toplum örgütleri ve kişilerin alana girmesini, süreci ikame etmesini, görünmesini, halkla dayanışmaya girmesini büyük oranda engelledi.  3-Buna rağmen varlık göstermek isteyen olursa baskı, şiddet uyguladı.

SOSYAL DEVLET ROLÜ YERİNE GETİRİLMEZKEN PARAYA, RANTA, İKTİDARA DAYALI MÜTAŞERİK REJİM PERÇİNLENDİ

Afetler, krizler, beraberinde nasıl bir insani toplumsal süreç yaşandığına, ne tür iş birlikleri veya dayanışma ağları oluştuğuna bağlı olarak farklı sonuçlara yol açmaktadır.

Kahramanmaraş-Hatay depremleri AKP fırkası etrafında MÜTAŞERİK (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı şerikliği) otoriterlik için bir fırsata dönüşmüştür. Erdoğan ve AKP için devasa bir iktidarcılık oyun alanı yaratmıştır. Bu oyun alanı müteahhitler, taşeronlar, tarikatlar, şeriatçılar için kendini yeniden üretme alanı haline gelmiş bulunmaktadır.

Pandemide olduğu gibi deprem ile birlikte yaşanan felaketler sonrası da eğer aciz kalanlarla farklı bir dayanışma örülemezse, dayanışma ve eleştiri olanağı oluşturulamazsa, geniş halk kesimleri için geriye iktidarla, aşiretle, dini cemaatlerle, mevcut güç odaklarıyla hareket etmekten başka çare kalmıyor.

Kovid-19 süreci de 2023 depremleri de devletin hukuk ve sosyal devlet olmasını zayıflatmış, yerine rant ve paranın oyun alanını, MÜTAŞERİK rejimin oyun ve iktidar alanını genişletmiştir.

GEZİ’DE, DEPREMDE YARIM KALANLAR, İKTİDARIN PARADOKSU

İktidar açısından da halk açısından da Gezi ve deprem süreci pek çok benzerlik taşımaktadır.

Halk tarafı mevcut iktidar dışında dayanışma ağları ve seçenekler oluşturamamıştır.

Diğer yandan AKP için Gezi ve depremler stratejik bir karşı saldırı alanına, tüm muhalif güçleri baskılama ve onlar üzerinden halka korku salma fırsatına dönüştürülmüştür.

İktidar benim ve benim çizdiğim sınırların dışına çıkan herkese bedel ödetirim, benim/iktidarın yanında duran ise en azından tehdit edilmekten kurtulmuş olur demektedir. Gezi’de de depremlerde de gelin AKP şemsiyesi altında kalın, bu çadırın dışına çıkmayın demektedir.

Gezi’nin eksiği en başından itibaren dayanışmanın dağınık halde kalmasıydı, sonrasında da bu dayanışmanın sürdürülememesiydi. Belli bir taşıyıcısı zaten olmadı, süreç içinde de bir taşıyıcı çatı oluşturamadı, kalıcı dayanışma ağları oluşturamadı, kendi kendine de sönümlendi. Pandemi ve deprem süreci de öyle.

Ancak böyle bir spontane sönümlemeye bile iktidar izin vermemektedir, AKP bloku tüm bu yaşananları iktidarı için bir oyun alanına dönüştürmektedir.

Bununla birlikte iktidar için de daha alttan ve derinden paradoks işlemektedir. Kendine bağladığı halkı nasıl mutlu edecek, nasıl tutacak, nasıl baskılayacak?

Bu paradoksun korkusu ve aczi altında AKP sürekli bir öcü yaratmak ve sorumluluğu kendi karşıtı gibi kamplaştırdığı öcüye atfetmek zorundadır. Bunun da bir sınırı bulunmaktadır ancak bu sınıra dayanıp dayanmaması, bunun pratik bir karşılığının olup olmaması salt bilinçle ilgili değildir, aynı zamanda başka seçeneklerin de oluşup oluşmamasına bağlı bulunmaktadır.  

Bu yüzdendir ki hak temelli sendikal örgütlenmelerin baskılanması, üniversite, yargı ve medyanın baskılanması, “nitelikli” okulların bozulması, kayyım atamaları, rektör atamaları, Boğaziçi meselesi, Gezi meselesi… Bunların her biri farklı seçeneklerin oluşturulmaması ve oluşabilenlerin yaşatılmaması ile ilgilidir.

Özetle, iktidara gerçek seçenek halkın dayanışmasıdır, halkın kendi kendini yönetimidir.

Kapitalizm, nemacılık, rantçılık, çetecilik, MÜTAŞERİK rejim, çok genel olarak metafetişizm ise sonuçta halk dayanışmalarının karşıtı durumundadır, toplum olabilmenin, insan olabilmenin karşıtı durumundadır.

Paradan daha mühim ölçü olmazsa insani toplumsal dayanışmanın yükselmesi zor gözükmektedir. Güncel durum çok parlak değildir. Paradan daha mühim şeylerin olduğuna dair gerçeklik bilincinin ömrü (yarılanma ömrü), şimdilik deprem anı kadar bir süreyle sınırlı gözükmektedir.

Yarılanma ömrü uzun gerçeklik bilincinin ve pratiğine dair dayanışma ağlarının örülebilmesi dileğiyle.

Not: Tablolar TÜİK verilerinden hesaplanmıştır.

Evrensel'i Takip Et