Turp mu yoksa çetin ceviz mi?

Bu sorunun yanıtını verecek olan ana muhalefet partisidir. Erdoğan iktidarı muhalefeti turpa benzetip onu dilimlemeye koyuldu. Bu dilimleme taktiğinde şimdilik ana unsur, CHP’yi cumhurbaşkanı adayını açıklamaya teşvik etmek oldu. Erdoğan çok iyi biliyor ki eğer CHP’yi ortada bir erken seçim yokken ve CHP seçimi gerçekten olanaklı kılacak politik bir hatta bulunmuyorken onu cumhurbaşkanı adayını erken açıklamaya zorlamak bu partinin içine pimi çekilmiş bir el bombası atmak etkisi yapacaktır. Dilimlenme işini klikleşme uzmanı CHP zaten kendisi halledecektir! Şimdiden bunun belirtileri görülmektedir.

Buna karşın CHP yönetimi “Erken seçim isteyen bir partinin cumhurbaşkanı adayını erken açıklamasından daha doğal bir şey olamayacağını” ileri sürüyor. İstemekle, gerçekleştirmek arasında büyük bir mesafe var ve CHP yönetimi seçim isteğini nasıl gerçekleştireceğine yönelik doğru bir çizgiye de sahip değil. Yumuşama ve normalleşme diye yola çıkıp birden aklınıza kırmız kart göstermek gelirse sizin ya kafanız karışıktır ya da politik ve ekonomik gelişmeleri hakkıyla değerlendirebilecek birikim ve tecrübeden yoksunsunuzdur. Turp değil, çetin ceviz olmanız gerekirken turp dilimlerinin üzerine serpilmiş tuz, sıkılmış limon olmaya hevesleniyorsunuz. Bugün izlenen çizgi erken seçimi ancak normal seçim tarihinden 6 ay önce -iktidarın da hesabı budur- yaptırabilir! Tabii o döneme kadar hangi koşulların ortaya çıkacağı öngörmek için kahin olmak gerekir.

Halkın sorunları ortadadır ve erken seçim kilidini açmanın anahtarı da burada bulunmaktadır. Halkın acil ekonomik taleplerinin, demokratik hak ve özgürlükler için mücadele isteğinin önüne düşmeyen, on milyonlarca kitleyi hareketlendirmeyi başaramayan bir muhalefetin erken seçimi zorlama gücü de olmayacaktır. CHP içinde İmamoğlu kanadı bu gerçeğin farkında olduğunu belli eden sinyaller veriyor. Ama kişisel hırs ve heveslerde farklı kliklere fırsat verecek nitelikte. Eski genel başkan bu gidişatın yanlışlığını görüyor ama önceki ittifak politikasının faturası önümüzdeki sürece ilişkin bulanık bir manzara ortaya koyuyor. CHP açısından genel durum şu: Erken seçim diye adayını açıklamaya soyunuyor ama erken seçimi gerçekten zorlayacak yola çıkmaktan yan çiziyor!

Bütün bunları CHP’ye yol gösterme niyetiyle yazmıyoruz. Gerçekler ortadadır: Son çıkarılan DDK yasası tek adam yönetiminin, tek adam rejimine doğru büyük bir adım attığını kanıtlamaktadır. Eğer ilerlemeyi başarırsa bunun sonu açık bir faşist diktatörlüktür. Bu sürecin önünü kesecek, onu tersine çevirecek güçlerin harekete geçmesi gerekir. Eğer CHP demokrasiye, laik cumhuriyete, halkın çıkar ve özlemlerine gerçekten bağlı kalmak istiyorsa bu mücadele önemli bir rol üstlenebilir. Mevcut politik realite iktidara karşı muhalefet etme potansiyeli taşıyan en küçük bir gücün bile dışarıda bırakılmamasını gerektiriyor.

İşçi sınıfı ve emekçi hareketi grev, direniş vb. gibi eylemlerle gelişimi sürdürürken, genel grev ve direniş yönündeki eğilimlerde güçleniyor. Ama hareket henüz birleşik bir eylem, örgütlü bir mücadele hattına girmiş değil. Sınıfın mücadeleci güçlerinin hareketi bu yöne doğru gelişmeye zorlaması gerekiyor. Bunun neden önemli olduğu herhalde anlaşılabilir. Eğer halk hareketine işçi sınıfı hem omurga görevi hem de önderlik edebilirse ülke gerçek bir demokrasiye kavuşma şansını elde edecektir. CHP gibi partilere de az çok radikal bir tutum almaya zorlayacak, onların tabanlarını daha ileri mücadeleye teşvik edecek olan da bu tür bir hareketlenme olacaktır. CHP’nin şimdiki tutumu halktan korkmaktır ve “Arkamıza düşün dediklerimiz, gerçekten arkamıza düşmek için yola çıkarsa ne yaparız?​” korkusu onlarca için ciddi bir kaygıdır. Faşizme teslim olma ile halk hareketi ile bunu önleme ikilemi daha keskin biçimde orta yere gelmektedir.

Ama işçi ve emek güçlerinin kendi hareketlerin yol açacağı sonuçlar konusunda CHP yönetiminin taşıdığı kaygı ve korkulara sahip değildir. Ancak yolu açmak için işçi ve halk hareketine dinamizm ve moral verecek ittifaklar kurmanın zorunlu olduğu açıktır. İttifaksız ne ciddi bir siyaset yapılabilir ne de büyük görevler için ciddi bir iddia taşınabilir. Güçleri birleştirme, mücadeleyi ortaklaştırma, karşı saflardaki bazı güçleri zayıflatacak, tereddüde düşürecek, tarafsızlaşmasına yol açacak adımlar atmak, taktikler uygulamak politikanın en temel kurallarındandır. İktidarın halk desteği günden güne erimektedir. O, bunu şiddeti artırarak, merkezileşmeyi yoğunlaştırarak, muhalefet saflarında bulanıklıklar ve karışıklıklar yaratarak telafi etmeye çalışmaktadır. Ama bu yolla gidebileceği fazla bir mesafe yoktur. İşçi ve emekçi halkın öfkesi her geçen gün büyüyor, derinlerde biriken enerji kendisine akacak mecralar arıyor. Şimdi bu hareketi körükleme zamanıdır.

Evrensel'i Takip Et