8 Şubat 2025

Bu yangından birkaç parça kurtulur mu?

Resmi rakamlara göre bile 53 binin üzerinde insanımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti, ne verilen sözler tutuldu, ne depremzedeler insanca yaşayacakları evlere kavuştu. Binlerce depremzede çadırlara, konteynerlere mahkum edilirken, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un onayına sunulan bir karar ile eski ve yeni tüm vekiller ömür boyu trafik cezalarından muaf tutulacak. Zaten halen vekil olanlar için muafiyet var, ama yeni karar ile eski vekilleri de içererek, 3 bin 600 vekili kapsayacakmış.

Anlaşılan Erdoğan, sorgusuz sualsiz el kaldırmalarını, kendisine sınırsız yetkiler tanıyan DDK Yasası için ve çıkarılacak diğer yasaların onayı, gerekirse seçim kararına imza atmaları için vekilleri ödüllendiriyor. Numan Kurtulmuş da elbette bu kararı Erdoğan’ın onayı olmadan imzaya açamaz.

***

Niye böyle giriş yaptım? Aslında bu hafta CHP içerisindeki tartışmaları, cumhurbaşkanı adayını belirlemek için ön seçim kararına ilişkin parti içinde konuşulanları yazacaktım. Ancak son dakika olarak vekillere böylesi bir kıyak gündeme düşünce yazının yönü değişti, zira sadece AKP ve MHP değil, tüm partililerin vekillerini, bağımsızları da kapsayan bir düzenleme.  Bakalım partilerin ve vekillerin bu karara tepkileri ne olacak?

2008 yılı idi. Bugün tüm emeklileri açlık ve yoksulluğa mahkum eden, sağlığı “paran kadar sağlık” düzeyine getiren Sosyal Güvenlik Yasası Mecliste görüşülüyordu. Elbette önce emekli aylık bağlama oranlarını yüzde 75’lerden yüzde 45’lere düşürdüler. Sağlık sistemini altüst ettiler, buna ek olarak da gazetecilerin yıpranma haklarını ellerinden aldılar. Meslek örgütleri, birebir gazeteciler çok çaba harcadık ama dinletemedik. Yanılmıyorsam iki yıl sonra yıpranma hakkını geri getirecek bir düzenlemeye iktidar “evet” dedi. Ama ne karşılığı? Milletvekillerine de yıpranma hakkı karşılığı. Öyle ya milletvekilleri yıpranıyormuş! Gazetecilere yıpranma hakları geri verildi, vekillere yıpranma hakkına ses çıkarmasınlar diye… Ama önceki hakları epeyce biçilerek…

Örneğin yıpranma hakkı o zaman adı 212 olan yasaya uygun olarak sigortalı olunca  başlıyordu. Yani 212’li iseniz kartınız olsun olmasın yıpranma hakkınız başlıyordu. Sonra getirilen yıpranma hakkı, sarı basın kartı (turkuaz oldu) taşımaya bağlandı. Basın kartını vermek de İletişim Başkanlığına bağlanınca, kart verilmeyenler bu haktan yararlanamaz hale getirildi. Gazetemiz Ankara Temsilcisi Birkan Bulut, yıllardır kart taşıma şartını doldurdu, hatta bu konuda kazanılmış davası da var. Ama İletişim Başkanlığı Birkan’ın kartını vermiyor. Birkan gibi yüzlerce, binlerce gazeteci var kart alma şartlarını yerine getirdikleri halde keyfi verilmeyen. Dolayısıyla bu meslektaşlarımızın yıpranma hakları da ellerinden alınmış oldu.

***

Biraz daldan dala atlamış gibi gözükebilir ama hepsi birbirine bağlı. CHP ana muhalefet partisi görevini yerine getirebilse, AKP-Erdoğan bu kararları bu kadar rahat alabilir mi? Peki CHP ne yapıyor? CHP içinde neler oluyor?

CHP vatandaşın nabzını tutmakta, mücadele veren işçi ve emekçilere, iki yıldır insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi veren depremzedelere ulaşıp, onların yanında olmakta yeterince muhalefet görevini yapıyor mu? Bu soruya bizzat CHP’liler “hayır” diyor. Gerek CHP tabanında gerekse parti içinde tepkiler çok fazla. Bu, seçimlerin hemen ardından aldığı büyük yenilgi ile tam köşesine çekilip, belki muhalefete, halka kulağını verecekken Erdoğan’a “normalleşme” adı altında can simidi atılması ile başladı. Her ne kadar Özgür Özel ve yakın yönetimi “Taban çok sıcak baktı, anketler doğru yaptığımızı gösteriyor” dese de tabanından, vekillerden, PM içinden tepkiler görülmedi.

Sonra yazın ortasında “ışık kapatma-açma” çağrısı yapıverdi Özel ama üç-dört gün sürmedi bile. Bu kararı en yakınlarına bile sormadan kendi başına aldığı söylendi, PM’de bu konuda eleştiri yağmuruna tutuldu.

En tepki çeken uygulaması ise 1 Ekim’de Meclisin açılış töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta karşılamaları oldu. Yetmedi, “büyük sürpriz” diye önceden duyurulan, vekillerin, birçok yöneticinin de bilmediği “kırmızı kart” çıkıverdi ki o da orijinal değildi.

CHP Lideri Özel son grup toplantısında da halen parti içinde tartışmaları süren cumhurbaşkanı adayını belirlemek için “ön seçim” yapılacağı açıklaması yaptı; “Erken seçim adayı erken belirlenir” diyerek… Oysa ortada görünen bir erken seçim olmadığı gibi, ana muhalefetin toplumu harekete geçirerek iktidarı erken seçime zorlama manevrası da yok…

Parti içinde görüştüğümüz kimi kaynaklar bütün bunların, “Siyaset üretememekten, partiyi yönetememekten” kaynaklandığı görüşünde. Bu kaynaklar, “Memleket yangın yeri, ancak buna karşı ne siyaset üreteceklerini bilmiyor, yönetemiyorlar. Bunun için de adayı belirleyip, aday üzerinden çalışmaları sürdürmek istiyorlar” diyor. Yani bu kaynaklara göre Özel kendi iradesini cumhurbaşkanı adayına aktarmış olacak. Ancak Mansur Yavaş da adayın erken belirlenmesine karşı. Özel’in yarın Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile görüşmesi bekleniyor. Bu görüşmeden ne çıkar bilinmez, ama görünen o ki “Ev yanarken, Özel ve ekibi yangından bir iki parça kurtarma” peşinde.

Evrensel'i Takip Et