KHK ve özel üniversiteler
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/260793.jpg)
Fotoğraf: Eğitim Sen
686 sayılı KHK, üzerinden 8 yıl geçmesine ve bu süre içerisinde tümüyle hukuk dışı olduğu gösterilmesine karşın henüz bitmemiş bir karabasan. Artık çok açık ki tek adam rejimi, yüzlerce akademisyeni ve birlikte düşünüldüğünde milyonlarca gün emek vererek oluşturdukları koca bir birikimi silip atmaya çalışmıştı.
KHK listesinde adımın geçtiğini bir öğrencim haber vermişti. Var olan rejimin niteliğini bildiğim ve 11 Ocak 2016 tarihli “Bu suça ortak olmayacağız” barış bildirisini imzalamış olduğum için adımın kara listelerde yer aldığını biliyordum. 15 Temmuz 2016 tarihli “tanrının lütfu” sonrası başlatılan hem üniversitelerin, hem de diğer kamu kurumlarının içini boşaltma kampanyasını da içim yanarak izliyordum. Nisan 2016 sonu işten çıkarıldığım Doğuş Üniversitesi bir özel üniversite olduğu için bana da KHK damgası vurulabileceği hiç aklıma gelmemişti. OHAL hukuksuzluğu sayesinde o da oldu.
Adımın KHK listesine neden ve nasıl konulduğunu kavramam zaman aldı. Tek adam rejimi, YÖK ve atamış olduğu rektörler aracılığıyla üniversitelerde “yerel baskı rejimi” kurulmasını ve alınan hukuksuz kararların “içeriden” gönderilen “kara listeler” ile alındığı gibi bir görüntünün verilmesini istiyordu. Rektörlerin üniversiteliler tarafından seçilmesi tümüyle yürürlükten kaldırıldığı için artık bu kolaylaşmıştı. Kamu üniversitelerinde rektörleri rejim, özel üniversitelerde ise patronlar belirliyordu.
Sonunda anlaşıldı ki, KHK kapsamına alınmam Doğuş Üniversitesi patronları ve onlar tarafından rejime yakın durduğu için göreve getirilmiş rektörlüğün işiydi. Özel üniversitelerde çalışmalarına ve çoktan işten çıkarılmış olmalarına karşın KHK kapsamına alınan akademisyenler, işe iade edilmek için dava açtıklarında haklı olmalarına karşın KHK duvarına çarpacaklardı. Bir diğer deyişle, özel üniversite patronları bu duvarın kendileri için bir kalkan görevi göreceğini biliyorlardı.
Bu kalkan gerçekten de işe yaradı. Mayıs 2016’da açtığım işe iade davası, KHK kapsamında olmam gerekçe gösterilerek mart 2017’de reddedildi. Bölge idare mahkemesi de aynı gerekçeyle ret kararı verdi. Temyiz ardından dosyam Danıştaya gönderildi ve oradan olumlu bir karar çıkması da uzun sürdü aldı. Patronların itirazları sonucu uzayan dava sonuçta olumlu sonuçlandı ama süreç tam 8 yıl aldı.
Daha önemlisi, işe iade kararı KHK kaldırılmadığı sürece bir anlam taşımıyordu. Bu nedenle özel üniversitelerden atılan ve daha sonra KHK kapsamına alınanların iki koldan hukuki mücadele vermesi gerekti. KHK kapsamından çıkarılmak ayrı bir yokuş, ayrı bir eziyetti.
KHK kapsamından çıkarılma başvurularının önünü kesmek için 23 Ocak 2017 tarihli bir kararnameyle kurulan ve hiçbir anayasal dayanağı olmayan “oyalama komisyonu”, benim ve diğer Barış Akademisyenlerinin başvurularını yıllar boyunca işleme almadı. Komisyon ancak yaratılan baskı sonucu başvuruları “İşleme aldı” ve beklendiği üzere başvuruları reddetti. KHK mağdurları ancak bu kararlar sonrasında hukuki süreç başlatabildi.
2022 sonu açtığım dava nisan 2023’te sonuçlandı ve Ankara 27. İdare Mahkemesi beni KHK kapsamından çıkardı. Patronlar hemen itiraz etti ve dosya Ankara 14. İdari Dava Dairesine gönderildi. Bu daire de hukuka uygun davrandı ve itiraz Eylül 2023’te oy birliğiyle reddedildi. Patronlar bu karara da itiraz ederek temyize gittiler. 7 Şubat 2017 tarihli KHK kapsamından çıkarılmak için açtığım dava, tam 7 yıl sonra 7 Şubat 2024’te Danıştayda işleme alındı.
Barış Akademisyenleri ve diğer KHK mağdurlarının karşı karşıya oldukları büyük hukuksuzluk işte böyle bir şey. KHK kesintisiz hukuksuzluk, yani hukuk dışı dayatmalar demek. Özel üniversitelerin KHK tutkusu ise tümüyle parayla ilişkili. Özel üniversiteler, hiçbir iş güvencesi olmayan, dayatmacılığa dayalı işletmeler. Tek amaç var, kazanç sağlamak ve kâr etmek. Doğuş Üniversitesi patronlarının işe iade edilmiş ve KHK kapsamından çıkarılmış bir akademisyeni yeniden KHK kapsamına aldırmak istemesinin tek nedeni var. Para! Bir akademisyenin ömür boyu kamu hizmetinden yasaklanması eğer tazminat ödememek, yani para demek ise KHK veya başka yolların hepsi kabul edilebilir. 12 Eylül sayesinde kurulan özel üniversitelerin akademik özgürlüğü, demokratik üniversite ve kamu yararı anlayışını tümüyle yok edeceklerini söylerken, tam olarak nasıl bir bataklık ortaya çıkacağını bilmiyorduk. Artık biliyoruz. Rejime boyun eğen ve eğmeyi belleten, tümüyle sömürüye odaklı sahte üniversiteler.
Evrensel'i Takip Et