10 Şubat 2025

Öcalan’dan önce PKK’nin konuşması ne anlama geliyor?

Fotoğraf: Umut Yeğin/Evrensel

Abdullah Öcalan’ın, ABD’nin başını çektiği uluslararası bir operasyonla Türkiye’ye teslim edildiği tarih olan 15 Şubat’ta bir açıklama yapacağı, bu açıklamanın birkaç gün önce ya da sonra da olabileceği konuşulurken, bu açıklamanın büyük bir ihtimalle videolu bir açıklama olabileceği de iddialar arasında.

Ancak bu açıklamadan önce PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın geçtiğimiz günlerde Stêrk TV’de yayımlanan açıklamaları ve eş zamanlı olarak Yeni Özgür Politika Yazarı Selahattin Erdem’in 6 Şubat 2025 tarihinde yayımlanan yazısındaki birbirini tamamlayan mesajların altını çizmeliyiz. Erdem’in yazıları PKK merkezinin görüşlerini yansıtan bir içerikte oluyor.

Ne demek istediğimizi açmak için biraz daha geriye giderek bugüne gelelim. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti yöneticilerinin Mecliste ellerini sıkması ve ardından Öcalan’a ‘Silah bıraktırma’ çağrısı yaptırılması yönündeki vurgularıyla birlikte yeni bir sürecin ihtimali konuşulmaya başlandıktan sonra PKK’den de açıklamalar gelmeye başladı. Cemil Bayık, Bese Hozat, Duran Kalkan ve Mustafa Karasu tarafından değişen aralıklarla yapılan açıklamalarda, Öcalan’ın açıklamalarının kendileri tarafından dikkate alınacağı belirtilirken, Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve iktidar cenahından çözüme dönük işaretlerin de gelmesi gerektiği ifade edildi.

Dolayısıyla bu açıklamalar bir yandan Öcalan’a bağlılığın ifadesi olarak dile getirilirken, diğer yandan Ankara’ya “Öcalan’ı bizim kabul edemeyeceğimiz çağrılar yapmaya zorlamanızın manası yok” mesajı gönderilmiş oluyordu. Yani koşulsuz silah bırakma yönünde bir beklentinin oluşturulmasına karşı açık bir tutum ifade edilmiş oluyordu o mesajların toplamından. Ardından Abdülkadir Selvi gibi iktidara yakın isimlerin ‘PKK ayak sürüyor’ vurguları olan yazılar gelmişti. Dolasıyla Selvi’yi besleyen kaynakların da yaklaşımının bu olduğunu anlamalıyız.

Karayılan’ın açıklamaları ve Selahattin Erdem’in yazısı ise en yakın döneme dair PKK merkezinin mesajlarını içeriyor. Bunlardan da şunu anlayabiliriz. İmralı ile yapılan ilk görüşmenin ardından Kandil’e ulaşan bilgiler ve İmralı’dan gelecek çağrının temel çerçevesine dair öngörülerden hareketle PKK merkezi bir toplantı yaparak bir görüş oluşturmuş olmalı. Hem Karayılan’ın açıklamalarında hem de Selahattin Erdem’in yazısında karşılıklı ‘ateşkes’ten söz edilmesi bu ortaklığın bir işareti olarak okunabilir.

Karayılan, silah bıraktırmanın ancak bir kongre ile ve Öcalan’ın fiziki olarak katılmasa da görüşlerini bir sistematik içinde iletebileceği koşullarla mümkün olabileceğini dile getirirken, Selahattin Erdem de yazısını şu vurgularla bağlıyor: “Kaldı ki sürekli bir psikolojik baskı ve işkence altındadır. Örneğin Devlet Bahçeli ile AKP yöneticilerinin ‘Hemen açıklama yapılmalı’ biçimindeki tekrarlanan açıklamaları Önder Apo üzerinde somut bir baskı ve işkence değil midir? Baskı ve işkence altında sorunların çözülemeyeceği, demokratik çözüm için özgür çalışma ortamının gerektiği açıktır.”

PKK merkezinin, bu görüşleri Öcalan’ın beklenen açıklamasından önce kamuoyuna açık dile getirmelerini nasıl okumalıyız? Dert sadece Öcalan’a beklenen açıklamasından önce ‘Bizim durumumuz budur, açıklamanı yaparken bunları da dikkate al’ mesajı göndermek olsaydı, bu İmralı’ya dolaylı olarak iletilebilirdi. Bu, kamuoyu önünde, Türkiye ve dünya basınında haber olacak biçimde söyleniyorsa, sözün başlıca muhatabı Ankara olmalıdır. Dolayısıyla Karayılan’ın açıklaması ve Erdem’in yazısındaki vurguları, hem Ankara’ya kendi beklentilerini kamuoyu önünde dile getirirken hem de Öcalan’ın elini de güçlendirme amacını taşıyor olmalı.

Tüm bunlarla birlikte şunu ifade edebiliriz: Öcalan’ın açıklaması Ankara’dan son anda bir engelle karşılaşmadan kamuoyuna yansırsa, daha önce de yapmış olduğu ‘silahsız bir siyaset dönemine’ ilişkin vurgular, Kürt sorununun çözümüne ilişkin belirli aşamalara bağlanan bir içerikle gelecektir muhtemelen.

Bu sürecin, Türkiye’nin operasyonlarının sürdüğü Suriye’nin kuzeydoğusuna dair yönü bu köşenin sınırlarını aştığı için onu ayrıca ele almak gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et