Depremden madene çok nedenli yıkım

Gündem öylesine kanıksanmış ki; cumhurbaşkanı kim olacak?

Kimin olacağını değil, demokratik işleyişin ve denetim sistemlerinin nasıl kurulacağını her aşamasıyla ele almalıyız. Yönetim ve yürütme dışı yapıların politika üretmesi ve bu politikaların işleyişte nasıl yer alacağı konuşulmalıdır. Ancak;

Asla sistem tartışılmıyor. Muhalefet “tek kişi iktidarı” tartışmasına gömülmüş. Ne önemi var ki; kim olacağının? Önemli olan sistemi tartışmaktır. Bu düzenin yıkılarak yeniden kurulmasını sağlama çalışmaları da yetmez. Hazırlanışından işleyişine, her şeyiyle dünya tarihine not edilecek çalışmaları yapmalıyız. Sistemin topluma kanıksatılma süreçleri, operasyon adı altında toplumsal suç oluşturulma oyunları, daha niceleri ile meclisten kanun yapılmış gibi, halk oylamasına sunulması, oylama sırasında yaşanan sorunlar, alınan seçim kurulu kararları ve tüm bu süreçlerin sonunda ortaya çıkan sonuçları, ‘halk oylaması sonucu’ olarak sunulmasına kadar olan her aşama, şaibelidir. Bunların acı sonuçlarını da zelzelelerde, kentlerin dönüştürülmesi adı ile yıkımlarda, enerji işletmeleri ve madencilik adı altında yürütülen coğrafya katliamlarında gördük.

Yıkım yalnızca deprem anında değil sonrasında da devam etti

6 Şubat 2023 Hatay ve Maraş merkezli sarsıntılarının yarattığı yıkımın boyutlarını daha önce fiziksel olarak ortaya koymuştuk. Yaşanan yıkım ve kentlerin yeniden ‘yapılanması’ sürecinde büyük sağlık yitimlerine neden olduğunu bir kez daha belirtelim. Bu sürecin sadece fiziksel sağlığa değil, psikolojik sağlığa da zarar verdiğini görmemek mümkün değil.

Peki, yıkım zelzele sırasında son buluyor mu? Hayır. Ardından uygulanan politikalar ile yıkımın boyutu daha da büyüyor. Bu sağlık sorunlarının bir kısmı, hatta toz nedeniyle solunum yolu hastalıklarından fazlası da sonradan ortaya çıkacaktır. Bunu açık olarak söylediğimiz halde, asla bir adım atılmaması da ilginç.

Fotoğraf: Evrensel

Depremin ardından çıkan yapı malzemelerinin nasıl ayrıştırılması gerektiğini, yeniden nasıl kullanılabilir olduğunu defalarca aktarmıştık. Dikkate alınmayacağını bilerek tarihe not düşmüştük. Yapıların yıkım, taşıma ve yeniden yapım aşamasında beton tozunu yani silisyum ve kimyasalı içeren tozları insanlara soluttular hatta coğrafyanın her yanına yaydılar. Ayrıca bazı paratonerler ve tıbbı cihazlar, bulundurdukları radyoaktif maddeler nedeniyle kayıt ve kontrol altında tutulmalıydı. Ancak yıkılan yapılarda bulunabilecek bu cihazların, hiçbir önlem ve çalışma olmadan diğer kimyasallar gibi vadilere ovalara dökülmüş olması olasılığı ortada.

Üstelik bu uygulamalar yalnızca son yaşadığımız Hatay-Maraş merkezli sarsıntılarda olmadı. Anımsadığım sarsıntılardan bazılarını sıralarsak; 1983 Erzurum, 1992 Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana,1999 Gölcük, 1999 Kaynaşlı, 2003 Bingöl, 2011 Van, 2020 Elazığ, 2020 Sisam (İzmir’in yıkımı). Tamamında yıkıntıları enkaz sayıp, içerisinde insanların bedenleri bulunan malzemeler, kepçelerle kamyonlara yüklenerek taşındı, en yakın yerlere döküldü. Bugün Yalova sahili olarak park-bahçe yapılan yerlerde dolguların bir kısmı 1999’daki yıkıntılardan gelen malzemelerdir. 

İliç’e dair her sorunun cevabı “ticari sır”

Deprem dışındaki yıkımın nedenlerden birinin de madencilik faaliyetleri olduğunu söylemiştik. Çöpler-İliç-Erzincan Kompleks metal işletmeciliğinde yığın liçi prosesinin 13 Şubat 2024’de akması sonucu ortaya çıkan yıkımı da birçok kez anlattık. Ancak uyarılar dikkate alınmak yerine madeni yeniden faaliyete geçirmek için yeniden girişimler görüyoruz. Üstelik madene ilişkin her türlü soru “ticari sır” diye yanıtsız bırakılırken, şirketi aklayacak kamuoyu operasyonlar da profesyonelce organize ediliyor.

Kışladağ’da verilecek karar Murat Dağı’na örnek olabilir

Yıkıma neden olan tek maden şirketi Anagold değil elbette. Bugün 12 Şubat 2023’te önemli bir dava duruşması var. Kışladağ-Eşme-Uşak Altın madeni İşletmesi’nin hazırlanan CED raporuna yönelik 2004 yılında açılan davanın duruşması. Bu dava açıldığında doğanlar yani bugünün gençleri Kışladağ yerine kimyasal yığın liçi dağlarını, vadileri dolduran pasa dağlarını görüyor. Dağın bağrına açılmış çukurları görüyor. Akan renkli suları görüyor.

Fotoğraf: Evrensel

Bizler dosyayı ve sahayı yıllardır izliyoruz. Değişim kayıtlarda var. Bu dosyadan sonra çok davalar açıldı, bilirkişi heyetleri çıktı, dönem dönem yargı kapatılsın kararı verdi. Ancak bu karalar uygulanmadı, yıkım bugüne kadar devam etti. Ancak yargılama süreçlerinde yaşananlara ilişkin AİHM hak ihlali kararı verdi ve yeniden yargılanmak üzere dosya geri gönderildi. Bugün yapılacak yargılama için dosya üzerinden bir değerlendirme yanlış olacaktır. Yargılama süreci sahada bir gözlemle yürütülmelidir. Anlaşılmayan bir durum varsa teknik heyete başvuru yapılmalıdır.

Burada örnek bir dava işleyişi, diğer bölgelere örnek olabilir. Mahkemenin önüne belki de yakında Murat dağı keşfi gelecektir. Murat dağı uşak ile Kütahya il sınırında, her iki ilin siyasi alanında etekleri olan dağ. Coğrafyamızın su deposu olup, Gediz, Menderes ve Sakarya gibi akarsularımızı besler. Eber gölünün de besleyicisi su deposudur.

Biri yıkımı yaşamış, susuzluğu köylerde yaşatmış Kışladağ, diğeri şimdilik dik duran Murat dağı olmak üzere iki büyük dağımız da birer su deposu.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kadın işçiler devlere karşı

Kadın işçiler devlere karşı

Chinatool grevi, ücretleri eriten Şimşek programının arkasında dizilenleri gözler önüne seriyor: Programın uygulayıcısı iktidar, programdan güç alıp %25 zam dayatan Chinatool ile Şimşek’in kapısını aşındırdığı Chinatool’un ortağı uluslararası finans tekeli HSBC... Küçük parçaların üretimi için küçük elleri kullanılan kadın işçiler, bu dev ittifaka sendikalarıyla kafa tutuyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et