Liverpool üzerinden Galatasaray’a ve yeni transferlere hızlı bir bakış

Fotoğraf: Mehmet Murat Önel/AA

Yine dinozorluğumu ortaya koyan bir aktarımla başlayayım.
UEFA Kupası finalinde 1976 yılında oynanan Liverpool-Brugge eşleşmesinden bu yana Liverpool benim için özel bir takım olageldi. O zamanlar forma reklamı yoktu ve Liverpool sadece yaka ve kollarında beyaz bir şerit bulunduğu koyu kırmızı forma, şort ve çorapla çıkardı maçlara. Çok estetik bulurdum bu formayı, hâlâ da öyledir benim için.

28 Nisan 1976’da Anfield’de oynanan Liverpool-Brugge maçında kıpkırmızı formasıyla Kevin Keegan topa kafa vuruyor.

Liverpool bu çift ayaklı finalde oynanan iki maç sonunda 3-2 ve 1-1’le Brugge’ye (Brugge Fransız aksanıyla Türkçede “Brüj” diye okunuyor, ama aslında Belçika’nın Flaman bölgesindeki bir merkezin takımıdır, dolayısıyla Türkçe “Brugge” diye okunması yerinde olur) üstünlük sağlayarak tarihinde ikinci kez UEFA Kupası’nı kazanmış, bu zaferin ardından da dokuz yıl boyunca Avrupa futbolunu domine etmişti. Bu dokuz yıla dört UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası (şimdinin UEFA Şampiyonlar Ligi) sığdıran Liverpool’un Avrupa hükümdarlığını 1985’teki Heysel Faciası nihayete erdirdi.

Brüksel’in Heysel Stadyumu’nda Liverpool ile Juventus arasındaki oynanacak 1985 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finalinden önce holiganist şiddetin ilk kanlı dışavurumu olan tribün çatışması sonucunda neredeyse tamamı Juventus taraftarı olan 39 insan hayatını kaybetmişti. Bu faciadan sonra Birleşik Krallık hükümeti İngiliz kulüplerini UEFA turnuvalarından beş yıl süreyle uzak tutma kararı alınca Avrupa’nın bir numaralı kupasındaki Liverpool hâkimiyeti sona ermiş oldu.

Bununla birlikte Liverpool’un İngiltere’deki hükümdarlığı devam etti, ta ki ikinci bir faciaya kadar. 1989 yılında tarihe Hillsborough Faciası olarak geçen tribün karmaşası sonucunda 97 Liverpool taraftarı hayatını kaybetti. Bu facia, Liverpool’un Avrupa’dan sonra İngiltere’deki hâkimiyetin de sonu anlamına geliyordu. Birinci ligi (First Division) son kez o sezon, 1989-1990’da kazanan Liverpool yeniden bu sevinci yaşamak için tam 30 yıl boyunca beklemek zorunda kaldı.

30 yılın ardından 2019-2020 sezonunda Liverpool’u yeniden şampiyon yapan, “gegenpressen” (karşı pres) diye adlandırılan ön alan baskısının önde gelen teorisyeni ve uygulamacılarından Alman teknik direktör Jurgen Klopp oldu. UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 2012-2013 sezonunda final oynattığı Borussia Dortmund’dan ayrıldıktan sonra 2015’te Liverpool’un başına geçen Klopp’la beraber Liverpool’un eski azametli günlerine geri dönüş yolculuğu da başlamış oldu. Klopp liderliğinde hıza ve baskıya dayalı bir futbola yönelen Liverpool 2019’de UEFA Şampiyon Ligi’ni, 2019-2020 sezonunda da İngiliz Premier Ligi’ni (EPL) kazandı. Geçen sezon hariç de hep lig yarışının içinde kaldı.

Klopp’un geçen sezon sonunda görevi bırakmasıyla Liverpool’un başına geçen Hollandalı Arne Slot, Alman meslektaşından devraldığı hız ve baskıya dayalı futbol anlayışını kaldığı yerden devam ettirdi. Şimdilerde Liverpool neredeyse bütün kulvarlarda zirvede: EPL’de en yakın rakibi Arsenal’in yedi puan önünde. UEFA Şampiyonlar Ligi’nin ilk aşamasını ikinci sırada tamamladı, son 16’daki rakibini bekliyor. Lig Kupa’sında ise finale çıktı.

Kanımca Galatasaray’la Liverpool arasında oynadıkları futbol açısından bir benzerlik var; her iki takım da ön alan baskısı yaparak oynuyor ve her iki takım da doğrudan ve hızlı bir futbolu tercih ediyor. Ne var ki her iki takım da rakiplerine aynı sistematikle ön alan baskısı yapmıyor. Liverpool’un ön alan baskısıyla Galatasaray’ınki arasında temel farklar mevcut.

Bu yazıda ön alan baskısı alanında Liverpool ile Galatasaray arasındaki farkı ve nedenlerini ele aldıktan sonra Galatasaray’ın bu sezon niçin çok gol yediğini sorusunu tartışmaya çalışacağım, ardından da yeni transferleri bu açıdan kısaca değerlendireceğim.

Fizikselliğin sınırları

Liverpool rakiplerini neredeyse kendi birinci bölgelerinde tutsak alarak oynayan, onlara tüm karşılaşma boyunca çok az hücum yapma fırsatı tanıyan korku veren bir takım. Bu dediğimi en son olarak 0-1’in rövanşında Anfield’te Tottenham’ı 4-0 yenerek Lig Kupası’nda final oynamaya hak kazandıkları maçı izleyen kolayca anlayacaklardır. Öyle ki Liverpool, neredeyse nefes alma fırsatı bile tanımadığı Tottenham’ı maç boyunca yaptığı baskıyla sürekli hata yapmaya zorladı ve fiziksellik anlamında tüm izleyenlerde “rekabet edilemez” izlenimi uyandıran bir performans sergiledi.

O maçtan, Liverpool’un rakiplerini nasıl kapatarak oynadığını gösteren bir görsel koyuyorum buraya.

Liverpool’un hücum esnasında 325 formasyonuyla saha yayılımına bakıyoruz. (En ileride soldaki Cody Gakpo kadraj dışında.)

Liverpool genelde geriyi üç oyuncusuyla (iki stoper + bir bek) güvenlikte tutarak rakiplerini kapatıyor. Bu sekanslarda Liverpool’un takım boyu yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi 18 metreye kadar inebiliyor.

Hücumlarının şiddetini artırdıklarında en geride bıraktıkları bekin de orta saha blokuna katılmasıyla, aşağıdaki görselde de görüleceği üzere 235 formasyonuna kavuşuyorlar.

Liverpool’un 325 olan formasyonu hücumun ileri aşamasında 235’e dönüşüyor. (En geride soldaki Virgil van Dijk burada kadraj dışında.)

Peki Liverpool nasıl ön alan baskısı yapıyor? Buradaki ana felsefe basit. Topun kaybedilmesine takım olarak anında en hızlı biçimde reaksiyon vererek. Pozisyon olarak topa ve rakibe en yakın olan Liverpool futbolcuları topun olduğu bölgeye korkutucu sprintler atıyorlar.

Bu yüksek hızdaki koşular sayesinde ya topu doğrudan kazanıyorlar, ya da rakiplerinin topu acele biçimde dışarıya veya ileriye oynamasını sağlıyorlar. Ancak sonuç değişmiyor. Topun hâkimiyeti en kısa sürede yeniden Liverpool’a geçmiş oluyor.

Fakat burada kanımca önemli bir detay var, o da şu. Liverpool topu yeniden ele geçirdikten sonra Manchester City’nin şampiyonluğunu yaptığı tarzda klasik set oyununa dönmüyor. Bütün oyuncular sprinte dayalı koşularını topun elde edilmesinden sonra da devam ettiriyorlar. Böylece ya top ayağında olan oyuncu büyük bir hızla dribling yaparak rakibin savunma düzenindeki organizasyonsuzluğu felce dönüştürmeye çalışıyor. Ya da topun kazanılmasının ardından forvet oyuncuları atılan dikine paslarla derinde topla buluşturulmaya çalışılıyor.

Kısaca Liverpool için rakibin bıraktığı boş alanlara yüksek koşularla saldırarak hücum eden bir takım tanımı yapabiliriz.

Hücum ilkeleri

Liverpool hücumlarında üç temel ilkeye dikkat ediliyor.

Pasın hızlı atılmasına. Pasın şiddetinin sert olmasına. Topun ayağa değil, koşu yapılan oyuncunun menzili içindeki bölgeye gönderilmesine.

Bu ilkeler Liverpool’da pas isabetinden çok, topun en kısa süre içinde ileriye koşan takım oyuncusuyla buluşturulması ihtimaline önem verildiğini gösteriyor bize.

Liverpool’un ön alan baskısı konusunda son olarak başka bir konuya değinmek istiyorum.

Liverpool adam adama değil, alan savunması ilkesiyle oynayan bir takım. Dolayısıyla ön alan baskısını da adam adam temelli değil, alan savunması ilkesiyle yapıyorlar.

Bunu biraz açacak olursam, top hangi rakip oyuncunun ayağına gelmişse, sadece pozisyonel olarak o rakip oyuncusunu marke etmekle sorumlu Liverpool oyuncusu hareketlenmiyor. Onunla beraber topa en yakın diğer Liverpool’lu futbolcular da hemen sprint atıyorlar. Topu da alan savunması ve takım oyunu temelli bu hızlı koşular sayesinde en kısa sürede yeniden kazanıyorlar.

Galatasaray’ın ön alan baskısı

Galatasaray’a gelince. Galatasaray’ın ön alan baskısına yön veren alan savunması ilkesi değil, adam adama savunma ilkesi. Yani maçtan önce Galatasaraylı oyunculara oynadıkları pozisyona göre hangi rakip oyuncuyu marke edecekleri söyleniyor. Onlar da sahada genelde sadece bu oyuncuyu yakından marke ederek hareket ediyorlar. Burada temel ilke rakip oyuncuya pas açılarını kapatarak gerektiğinde iki-üç oyuncuyla baskı yapmak. Rakip oyuncular Galatasaraylı futbolcuların yaptıkları çoklu baskıyla hataya ve top kaybına zorlanıyor.

Ancak burada önemli bir konu var. Ön alan baskısı sırasında eğer Galatasaraylı oyuncular tutmaları gereken rakip futbolculara biraz uzak kaldıkları anda, rakip takımlar Galatasaray’ın uyguladığı ön alan baskısını kolayca kırabiliyorlar. Bunu özellikle boş alana hareketlenerek oynayan Avrupa takımları kolayca başarabiliyor.

Dolayısıyla Galatasaray’ın baskı sırasında top kazanabilmesi tüm takımın aynı anda hareket etmesine bağlı. Liverpool ise sadece bir oyuncusunun bile yaptığı yüksek hızlı koşu sayesinde topun hâkimiyetini yeniden eline geçirebiliyor.

Son olarak burada hem Galatasaray’ın, hem de Liverpool’un baskıda başarılı olmak için aynı kaliteye, yani yüksek fizikselliğe ve atletizme ihtiyaç duyduklarını da belirtmek istiyorum.

Tüm bu yazılanları üst üstü koyarak bir karşılaştırma yapacak olursam şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.

  Liverpool Galatasaray

Savunma anlayışı     

Alan savunması    

Adam adama savunma

Baskı sistematiği    

Yüksek hızda koşu   

Pas açısı kapatma

Baskı için gerekli şart 

Fiziksellik / atletizm  

Fiziksellik / atletizm

Bu da demek oluyor ki savunma anlayışı ve baskı sistematiği açısından Liverpool ve Galatasaray farklı gezegenlerde yaşıyorlar. Ancak her iki takım da aynı havayı, fiziksellik ve atletizm soluyorlar.

Liverpool: Mevcut durum

Şimdi bu çerçeve ışığında Liverpool oyuncularının rakibe yapılan baskı için olmazsa olmaz koşul olan fizikselliklerini ve atletizm seviyelerini iki veri üzerinden incelemek istiyorum.

İlk veri seti Liverpool’da 90 dakika boyunca en çok mesafe kat eden oyuncuları listeliyor. Bu liste şöyle:

Futbolcu adı   

90 dakika başı kat ettiği mesafe

Curtis Jones    

10,621.78 metre

Alexis MacAllister    

10,365.85 metre

Luis Dìaz 

10,346.62 metre

Dominik Szoboszlai 

10,219.84 metre

Diogo Jota  

10,036.94 metre

Darwin Núñez 

9,986.03 metre

Cody Gakpo  

9,978.66 metre

Konstantinos Tsimikas 

9,869.06 metre

Ryan Gravenberch 

9,811.28 metre

Conor Bradley 

9,765.09 metre

Jarell Quansah 

9,588.94 metre

Trent Alexander-Arnold

9,517.09 metre

Andrew Robertson 

9,451.29 metre 

Joe Gomez  

9,310.95 metre

Mohamed Salah

9,303.37 metre

Ibrahima Konaté

8,367.25 metre

van Dijk 

8,297.57 metre

Görüldüğü gibi takımda en çok mesafe kat edenler temelde kanatlarda (bek ve forvet), merkez forvette ve merkez orta sahada görev yapan futbolcular. Bu açıdan en çok mesafe kat eden Liverpool’lular arasında ikisi bek (Tsimikas ve Bradley) ikisi kanat forvet (Dìaz ve Gakpo) olmak üzere kanatlarda görev yapan dört futbolcu görüyoruz. Geri kalan altı oyuncunun ikisi merkez forvet hattında (Jota ve Núñez), dördü ise merkez orta sahada (Jones, MacAllister, Szoboszlai ve Gravenberch) görev yapıyor.

Kısaca Liverpool’da stoper tandeminde yer alan futbolcular dışında diğer pozisyonlarda oynayanların çoğunun takımın en çok koşan futbolcuları listesinde yer aldıklarını söyleyebilirim.

İkinci veri seti sprint, yani saatte 25 kilometre ve üzeri hızla yapılan koşularla ilintili. Maç başına en çok sprint atanların listesi şöyle:

Futbolcu adı   

90 dakika başına atılan sprint sayısı

Konstantinos Tsimikas  

31.21

Diogo Jota  

29.02

Darwin Núñez   

27.74

Luis Dìaz     

26.69

Curtis Jones        

26.00

Dominik Szoboszlai    

25.41

Conor Bradley  

25.25

Andrew Robertson  

25.24

Cody Gakpo      

22.18

Joe Gomez 

21.33

Mohamed Salah   

20.84

Trent Aleqander-Arnold

19.75

Alexis MacAllister   

16.35

Ryan Gravenberch 

15.59

Jarell Quansah  

15.19

Ibrahima Konaté

14.99

Virgil van Dijk  

12.19

Burada da aynı şeyi görüyoruz. Takımın en çok sprint atan ilk 10 oyuncusu içinde ağırlık kanatlarda oynayan (Tsimikas, Dìaz, Bradley, Robertson ve Gakpo) futbolcularda. Bunun dışında sprintte ilk 10’da yer alan diğer futbolcuların oynadıkları bölgenin orta saha (Szoboszlai, Jones) ve merkez forvet hattı (Jota ve Núñez) olduğu görüyoruz. İlk 10’da yer alan tek stoper ise Gomez. (Ancak burada Gomez’in hızlı olduğu için sağ bekte de görev yapabildiğini belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla Gomez’in ilk 10’a stoper karakteri nedeniyle değil, hızlı bek karakteri özelliği sayesinde girdiğini söyleyebiliriz.)

Buradan geçiyorum Galatasaray’a.

Galatasaray: Mevcut durum

Önce Galatasaray’ın ortalama koşu mesafelerini gösteren listeyi paylaşıyorum[2].

Futbolcu adı

90 dakika başı kat ettiği mesafe

Ismail Jacobs    

10,123.12 metre

Kerem Demirbay 

10,066.98 metre

Gabriel Sara  

9,841.89 metre

Elias Jelert       

9,832.46 metre

Dries Mertens   

9,617,23 metre

Lucas Torreira  

9,605.96 metre

Berkan Kutlu     

9,537.81 metre

Álvaro Morata 

9,461.01 metre

Roland Sallai   

9,328.69 metre

Kaan Ayhan 

9,111.93 metre

Yunus Akgün   

9,025.11 metre

Barış Alper Yılmaz  

8,988.34 metre

Hakim Ziyech      

8,954.36 metre

Metehan Baltacı  

8,767.82 metre

Abdülkerim Bardakcı    

8,854.39 metre

Davinson Sànchez 

8,575.67 metre

Mauro Icardi 

8,126.49 metre

Victor Osimhen   

8,112.14 metre

Galatasaray’da en çok koşan ilk 10 oyuncuya baktığımızda pozisyonları itibariyle şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

Üç futbolcu merkez orta sahada görev yapıyor (Demirbay, Sara ve Torreira).Üç futbolcu kanatlarda oynuyorlar (Jacobs, Jelert ve Sallai).İki futbolcu merkez forvet pozisyonunda görev yapıyor (Mertens ve Morata).İki futbolcu (Berkan Kutlu ve Kaan Ayhan) ise joker gibi görev yapıyorlar, yani Okan Buruk nerede görevlendirirse orada. [3]

İkinvi veri setine gelince; Galatasaraylı futbolcuların 90 dakika başına attıkları sprint sayılarının listesi aşağıdaki gibi:

Futbolcu adı  

 90 dakika başına atılan sprint sayısı

Ismail Jacobs 

26.05

Roland Sallai   

23.59

Barış Alper Yılmaz   

22.28

Elias Jelert    

20.93

Yunus Akgün   

19.19

Metehan Baltacı   

19.02

Berkan Kutlu  

17.83

Álvaro Morata

17.49

Victor Osimhen 

17.26

Hakim Ziyech   

15.02

Davinson Sànchez   

14.56

Kerem Demirbay 

13.58

Abdülkerim Bardakcı   

13.46

Dries Mertens   

12.59 

Kaan Ayhan    

10.69

Gabriel Sara 

9.63

Lucas Torreira    

9.24

Mauro Icardi 

9.07

Sprint sayısında ilk 10’a giren Galatasaraylı futbolcuların görev yaptıkları pozisyonlar şöyle:

Sekiz futbolcu bek, kanat beki, ya da kanat forveti olarak kanatlarda görev yapıyor (Jacobs, Sallai, Barış Alper Yılmaz, Jelert, Yunus Akgün, Metehan Baltacı, Berkan Kutlu ve Ziyech).[4]İki futbolcu merkez forvet hattında görev yapıyor (Morata ve Osimhen).

Liverpool analizi

Liverpool’da en çok mesafe kat eden 10 oyuncuyla en çok sprint atan 10 futbolcu listelerini üst üste koyduğumuzda dikkat çeken en önemli unsur iki liste arasındaki yüksek benzerlik.  Şöyle ki Liverpool’da her iki listede de ilk 10’da yer alan oyuncu sayısı sekizi buluyor. Bunlar Tsimikas, Jota, Núñez, Dìaz, Jones, Szoboszlai, Bradley ve Gakpo.

Bu da bize Liverpool’de en çok mesafe kat edenlerin aynı zamanda en çok sayıda sprint atma kapasitesine sahip olduklarını gösteriyor. Dolayısıyla bu iki veri seti listeleri arasında bir homojenlikten söz edebiliriz. Bu da bize Liverpool’da sağlıklı bir fiziksellik ve atletizm düzeni bulunduğunu düşündürtüyor.

Bu açıdan Liverpool’un grafik açıdan dolgun bir dikdörtgene benzediğini söyleyebiliriz. 

Galatasaray analizi

Galatasaray’da en çok mesafe kat eden 10 futbolcuyla en çok sprint atan 10 oyuncu listelerini üst üste koyduğumuzda ilk dikkat çeken unsur iki listenin benzerliğiyle farklılığının sayısal anlamda eşit olması. Zira Galatasaray’da her iki listede de ilk 10’a giren oyuncu sayısı beş. Bu oyuncular Jacobs, Jelert, Berkan Kutlu, Morata ve Sallai.

Ancak Galatasaray’da dikkat çeken başka bir detay var: Her iki liste de ilk 10’da yer alan beş futbolcudan üçü (Jacobs, Jelert ve Berkan Kutlu) aldıkları dakika sayısı bakımından ilk 11 oyuncusundan daha çok geniş rotasyonda yer alıyorlar. Artı yeni transfer Morata ilk 11’e daha yeni girdi, ayrıca Sallai de ilk 11’de daha çok son karşılaşmalarda oynama fırsatı buldu. Buradan hareketle Galatasaray’ın ilk 11’inde düzenli oynayan oyuncuların aynı anda iki kaliteye, yani en çok mesafe kat etmekle en çok sayıda sprint atmak sahip olmadıklarını söyleyebiliriz.

Kısaca şunu söylemek mümkün: Galatasaray’da genelde çok koşanlar sprint atamıyorlar, Jacobs, Jelert, Berkan Kutlu, Morata ve Sallai’yi ayrı tutarsak sprint atanlar da çok mesafe kat edemiyorlar. Dolayısıyla fiziksellik ve atletizm açısından Galatasaray’da bir homojenlikten söz etmek mümkün değil. Tam tersine iki veri seti listesinden birisi geometri form olarak piramidi, diğeri ise ters piramidi andırıyor.

Değerlendirme

Bilindiği gibi Galatasaray’da bu yıl en çok eleştirilen şey, takımın kolayca gol atarken fazla sayıda ve kolay gol yemesi konusu.

Bireysel bazlı basit hataları ihmal ettiğimizde, (örneğin Jacobs’un Dinamo Kyiv maçında duran topta marke ettiği Andriy Yarmolenko’ya kafa golü attırması, ya da Bardakcı’nın Trabzonspor maçında ayağındaki topu Simon Banza’ya ikram ederek bir anlamda asist yapması) Galatasaray’ın daha çok hızlı rakip hücumları üzerinden gol yediğini görüyoruz. (Burada son örnek olarak AFC Ajax’ın Galatasaray’ın kullandığı korner sonrasında çıktığı hızlı hücumda gol attığını hatırlayabiliriz.)

Aslında bu veri bizi Galatasaray’ın sprint listesini daha dikkatli incelemeye götürüyor. Daha detaylı baktığımızda bu listede aslında ne görüyoruz?

Galatasaray’ın forvet hattında atletizmi yüksek oyunculara (Sallai, Barış Alper Yılmaz, Yunus Akgün ve Osimhen) sahip olduğunu, buna karşın atletizm seviyesinin merkez orta sahada görev yapan futbolcularda radikal biçimde gerilediğini, savunma bölgesinde ise birkaç istisna hariç rakip oyuncuların sprintlerine yanıt veremeyen futbolcu grubunun bulunduğunu. (Örneğin çoğu Galatasaraylı Sànchez’in atletizm ve fiziksellik bakımından üst seviyede bir oyuncu olduğunu düşünür, ancak tam da burada Sànchez’in Göztepeli Romulô’nun attığı golden önceki sprintine hız olarak, benzer biçimde Eyüpspor ve Ajax’ın santrforları Mame Thiam ve Brian Brobbey’nin fizikselliklerine de yanıt veremediğini hatırlamalıyız.)

Galatasaray’la oynayan ekipler, Galatasaray’ın takım savunmasındaki bu zayıflığı saptadıkları için defansın arkasındaki boşluklara hızlı biçimde hücum etmeyi planlıyorlar, bu sayede de kolayca gol bulabiliyorlar.

Aslında demek istediğim kısaca şu: Galatasaray’da en çok sprint atan futbolcu listesi bize gerçekte bir veri setinin ötesinde, bir anlam haritası da sunuyor: Liste bize Galatasaray’ın sprint atma kuvvetine sahip forvet oyuncuları sayesinde çoğu maçta kolayca gol atarken, sprint atma bakımında takımın en zayıf yerini teşkil eden merkez orta saha ve savunma hattı nedeniyle nasıl kolayca gol yediğini de gösteriyor.

Tartışma

Kanımca Galatasaray’ın ara transfer penceresinde kadrosuna eklediği oyuncuları ilk planda atletizm ve fiziksellik, özellikle de hız kategorisi üzerinden değerlendirmeliyiz.

Bu kategori üzerinden baktığımızda yeni transferler için ne söylenebilir?

İlk olarak başta Morata olmak üzere hepsinin hem yüksek hıza çıkma, hem de çok sayıda sprint atma kapasitesine sahip olduklarını. Bu açıdan sanırım en tepede Morata yer alıyor. Morata saatte 33,60 kilometre hıza çıkabilen bir oyuncu. Onu sırasıyla Eren Elmalı (saatte 33,10 kilometre), Przemyslaw Frankowski (saatte 31,80 kilometre), Carlos Cuesta (saatte 30,15 kilometre) ve Mario Lemina (saatte 29,50 kilometre) izliyorlar. (Aslında Torreira saatte 30,70 kilometre hıza kolayca çıkabilen bir oyuncu, ancak Torreira bu hızı çok kısa bir mesafede sürdürebiliyor, orta metrajda ise radikal biçimde yavaşlıyor.)[5]

Bu verilerden hareketle sağ beke Frankowski, sol bek rotasyonuna Eren Elmalı, merkez orta sahaya Lemina, stoper hattına da Cuesta ve oldukça hızlı olduğu ifade edilen Arda Ünyay’ın eklenmesinin Galatasaraylı oyuncuların rakip hücum futbolcularının atacakları sprintlere karşılık verme yüzdesini yukarı çekeceğini söyleyebiliriz.

Benzer etkiyi Galatasaray hücumlarında göreceğimiz düşüncesindeyim. Zira Morata ve Ahmet Kutucu’nun takıma eklenmesinin, Galatasaray hücumlarındaki sprint sayısını artıracağı da ifade edilebilir.

Toplamda ara transfer penceresinde kadroya eklenen isimler bize, Galatasaray hanesinde daha fazla atılan, daha az yenilen gol görecebileceğimizi düşündürtüyor. 

Sonuç

Galatasaray’ın oynamaya çalıştığı hız ve sprinte dayalı futbolu daha da ilerletmek adına teknik heyetinin bazı iyileştirmeler yapması ve adımlar atması gerektiği kanaatindeyim. Bunları şöyle özetleyebilirim:

Barış Alper Yılmaz, Yunus Akgün ve Victor Osimhen’in maç içinde daha fazla koşmaları, bunu gerçekleştirirlerken de sprint sayılarının biraz daha yukarı çekilmesi sağlanmalı. (Bunun toplamda Galatasaray’ın hücum ve savunma kapasitesini daha da yukarı çekeceği kanaatindeyim.)

Galatasaray’ın fizikselliğini ve atletizmini daha da ileri taşımak için yaz aylarında takıma eklenen Jacobs ve Jelert’ten daha fazla yararlanılmalı. (Eren Elmalı eklemesinin Jacobs’un üzerine binen aşırı yükü biraz hafifleterek bu futbolcunun görev yaptığı dakika sayısını yukarı çekeceği düşüncesindeyim. Jelert’in de özel savunma eğitimine alınması, özellikle de hava topları konusunda fazla mesai yapması gerektiğine daha önce birkaç defa değinmiştim. Bu sağlanırsa Jelert’ten takımın merkezini hızla ileriye taşıyan bir piston olarak yararlanmanın maliyeti çok azalmış olacak.)

Osimhen, Morata ve Ahmed Kutucu ve Gabriel Sara ile kısmen Mertens’i hariç tutarsak Galatasaray’ın en önemli hücum kapasitesini kanat rotasyonunda yer alan futbolcuların (Frankowski, Sallai, Jacobs, Jelert, Eren Elmalı, Barış Alper Yılmaz ve Yunus Akgün) oluşturduğu görülüyor. Bu gerçekten hareketle saha içinde en fazla sayıda kanat oyuncusunun yer alabileceği dörtlü formasyonlar gündeme alınmalı. Ya da üçlü formasyonda en önde görev yapacak üç oyuncudan ikisi kanat forvet olmalı.

Ve en son olarak rakipleriyle çok daha fazla rekabet edebilecek bir takım oluşturmak için omurgada sprinte dayalı hız oyununu daha iyi oynayabilecek oyunculara daha fazla yer verilmeli.

[1] Bu yazının yazılması için Liverpool ve Galatasaray verilerini tarayan Caner Anek’e (https://x.com/CanerAnek) çok özel bir teşekkürü borç biliyorum.

[2] Bu veriler Galatasaray’ın Gaziantep FK ile oynadığı maç da dahil olmak üzere lig karşılaşmalarını kapsıyor. Ahmed Kutucu’nun verileri Eyüpspor dönemindeki istatistikleri de içerdiği için listeye dahil etmedim.

[3] Bilindiği gibi Berkan Kutlu Okan Buruk tarafından bu sezon orta sahadan (10 maç) daha çok, sol bek ve sol kanat beki (17 maç) olarak kullanıldı. Bunun yanı sıra Kutlu bu sezon dört kez de stoperde görev yaptı. Kaan Ayhan’a gelince, o da bu sezon Buruk tarafından daha çok sağ bek (19 maç) pozisyonunda kullanıldı. Kaan Ayhan bunun dışında altı maçta stoperde, iki maçta da orta sahada görev yaptı.

[4] Metehan Baltacı bu sezon yedi maçta sağ bek olarak görev yaptı. Berkan Kutlu ise 17 maçta sol bek ve sol kanat beki pozisyonlarında oynadı. Buradan hareketle bu iki futbolcunun en çok sprint atan 10 futbolcu arasına girdiğini varsayıyorum.

[5] Bu oyuncuların hız verilerini www.speedsdb.com adresinden aldım. Ahmed Kutucu ve Arda Ünyay hakkında ise bir veriye rastlamadım.

Evrensel'i Takip Et