TÜSİAD kürsüsü Başpınar ile ‘çakıştı’
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284514.jpg)
Fotoğarf: TÜSİAD
Hükümetin Şimşek programına bir kürsüden ve bir de meydandan karşı ses yükseldi.
Meydandan yükselen ses Antep’te Başpınar Organize Sanayi Bölgesi işçilerinkiydi. Kemer sıkma programı gereği dayatılan yüzde 30’luk ücret zammına isyandaydılar.
Kürsüden yükselen ses ise ülkenin başat sermayesinin temsilcisi TÜSİAD’a aitti. Ve uluslararası sermaye ile birlikte hükümet programının destekleyicisi bir merkezden gelmesi nedeniyle de ‘ilginçti!”
***
Oysa görünürde her şey yolundaydı! Faiz indiriliyordu; kasım ve aralık aylarında sanayi üretimi rekorlar kırmıştı.
Aralıkta sanayi üretimindeki aylık yüzde 5’lik artış 21 ayın en yüksek artışıydı. Sanayi üretiminde yıllık yüzde 7 artış yaşanmış bu da son 10 ayın en yüksek performansıydı.
Sanayinin yeniden gaza basması bir yandan ‘iyi göstergeydi’ evet… Geçen yılın ikinci ve üçüncü çeyreğindeki ekonomik durgunluk eğiliminin azaldığını gösterdi.
Öte yandan da hızla kapanan cari açığın yeniden artışa geçeceğinin de habercisiydi.
Nitekim dün Merkez Bankası cari işlemler dengesini açıkladı ve o ‘olumsuz’ beklenti somutlaştı.
Cari işlemler hesabı, aralık ayında 4.65 milyar dolar açık kaydetti. Geçen yılın tamamında verilen açığın yarısı bir ayda verildi.
2024’te cari açık 10 milyar doların altında kaldı. ‘Olumluydu’, Mehmet Şimşek uygulanan programın başarısı diye sunuyordu.
Düşük cari açık, düşük ekonomik büyüme, dünyada enerji fiyatlarındaki düşüş ve emtia fiyatlarının ucuzlamasıyla ilgiydi.
Sanayi gaza basınca işler değişti. Açık arttı; üretim için gerekli ara malı ve ham madde dışarıdan alındığı için.
Sanayinin dışa bağımlılığı bir kez daha görüldü. Hükümetin Şimşek programının ‘Kuru tutmak’ için attığı adımlar ithalatı cazip hale getirerek, bağımlılığı perçinledi.
Bu değişmeyen bir çizgi! Tek adam devri boyunca yıllık ortalama 19 milyar dolar açık verildi; açık, dış borçla finanse edildi.
Yani onca ‘yerli-milli’ propagandasına rağmen sonuç: Üretimde ve finansa bağımlılık!
Faize gelen çok, yatırıma yok
Cari açık verileri gösterdi ki… Mehmet Şimşek programının yüksek faiz politikası ülkeye sıcak para yağdırmış. 2024’te ülkeye 11.7 milyar dolarlık sermaye portföyden giriş yapmış.
Doğrudan yatırım olarak gözüken ise 4.7 milyar dolar. Bunun da yarıdan fazlası gayrimenkul alımı. Yani yatırım ‘yok’ denecek kadar az!
***
Enflasyon yeni yıla yüksek giriş yapınca…
Cari açık yükselişe geçince…
Kredi faizleri hem gerçekleşen hem de ileride gerçekleşmesi beklenen enflasyonun çok üzerinde seyrettiği için faiz düşüşleri ucuz kredi musluklarını açmayınca…
İhracat ‘eh işte’ düzeyinde seyredince...
Haliyle Mehmet Şimşek programı da sorgulanır oldu.
MÜSİAD’dan sonra TÜSİAD
İktidar etrafında kümelenmiş MÜSİAD sermayesi nicedir yüksek faize ve Şimşek programına ateş ediyordu.
Programı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği dolayısıyla dikkatli bir dil kullansalar da sık sık şu sözler ağızlarından dökülüyordu: Bu kadar yüksek faizle hiçbir ekonomi ayakta kalamaz.
Yeni Şafak gibi hükümetin yarı resmi yayın organında “Faizci ihya edildi, ekonomi çökertildi” benzeri manşetler atılıyordu.
Ama bu sefer itiraz programın destekçisi gözüken kesimden geldi.
Çünkü…
Merkez Bankası kasası doldurulsa da… Enflasyonda 33 puan düşüş yaşansa da… Başkaca olumlu veriler olsa da gerilim sürekli arttı.
Faiz artırım döngüsü haziran 2023’ten sonra neredeyse 1.5 yıl sürdürüldü, süreç gelinen noktada, “İş çok uzadı ve üstelik istenilen hızda sonuç üretmedi” eleştirisine yol açtı.
TÜSİAD Genel Kurulunda Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’dan yükselen sözler tam da bu süreçle ilgili: “Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in programına destek veriyorsak da, ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz.”
Belli ki TÜSİAD, hükümetin, farklı sermaye kesimlerini gözeterek programı zamana yayarak uygulamasından rahatsız. ‘Adam akıllı bir program uygulamıyorsunuz’ diyor.
“Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerekiyor. Artık daha hızlı sonuç almalıyız, yoksa stres birikiyor. Enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmak giderek zorlaşıyor.”
TÜSİAD, hükümet yandaşı ihracatçı MÜSİAD sermayesinin de talebine sahip çıkarak sürdürüyor eleştirilerini…
“Hem girişimciler, hem işverenler, hem de çalışanlar için bu durum geçerli. Sanayiciler çok zorlanıyor. Ben Anadolu'yu çok dolaşıyorum ve ihracatçıların adeta kan ağladığını görüyorum.”
Kur politikasını yerden yere vuruyor:
İthalatın cazibesi artıyor. Başka ülkelerden ham maddeyi daha ucuza alan, krediyi daha uygun şartlarda kullanan, enerji ve işçilik maliyetlerinin toplam maliyet içindeki payı daha düşük olan rakiplerimizle nasıl rekabet edebiliriz?
Demokrasi havariliği(!)
TÜSİAD Başkanı öte yandan da 2021 yılında duyurdukları, ‘geleceği inşa programı’nı güncelleyerek piyasaya sürdü.
Devletin bütçe disiplinine uyması, kamuda tasarrufu artırması, hukukun üstünlüğü, liyakat, verimlilik, teknolojik değişiklik vb. kavramlar arasında adeta hükümeti yaylım ateşine tuttu.
“Tutukluluğun istisna değil, kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorununun kanunlar değişse çözülmediğini görüyoruz...”
“Otelden işçi hayatlarının kaybında tüm ölümlerin arkasında tesis sahiplerinin yönetmelik uygun yatırımları maliyet nedeniyle yapmaması ve denetimsizlik var”.
“Son zamanlarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyım atanıyor, bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor”.
“Gazeteciler tutuklanıyor, teğmenler ihraç ediliyor”.
‘Eğitim sistemini tarikatların etki alanının dışına taşımalıyız’.
***
Orta sınıfların ruh halinin özeti, “Ülke olarak moralimiz bozuk, güven bunalımı yaşıyoruz” cümlesini de kurup onları arkalayan TÜSİAD umut dağıtmayı da ihmal etmedi: ‘Söylesek de hiçbir şey değişmiyor’ zihniyetine kapılamayız.
Bu sözler üzerine Adalet Bakanından kimi ‘yandaş’ gazetelere bir yaylım ateşi başladı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan, “Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar” çıkışı geldi.
Sabah gazetesi de şu başlıkla duyurdu: “TÜSİAD’dan ‘Eski Türkiye’ özlemi: Genel Kuruldaki çıkışın perde arkasında ne var? Kin kusuyorlar ama o günler geride kaldı...”
Emeğin, onun şahsında toplumun yeteri kadar örgütlü ve güçlü olmadığı koşullarda ama tepkisinin büyüme olasılığının arttığı bir dönemde büyük burjuvazi ‘demokrasi havarisi’ rolünü oynadı.
Öte yandan da sosyal-siyasal değişiminin kaçınılmazlığı vurgusunu, yönünü de tayin edecek şekilde haykırdı; kendisi için uygun bir sermaye birikim diktatörlüğü inşa etmek için gerekli koşulların oluşturulması talebiyle…
Oysa asıl bedeli gelirleri baskılanan asgari ücretli, emekli, memur ve üretici köylüler ödüyor. Vergi yükü dahi bunların omuzunda. 100 liralık verginin 65 lirası bu kesimlerin cebinden çıkıyor.
Programdan hoşnut olmayan sermaye kesimlerinin baskı güçleri var; hoşnutsuzluklarını her düzeydeki yetkiliye bir şekilde ilettiklerine de kuşku yok.
Bedel ödeyen emekçilerin ise tek bir çıkış yolu var; Başpınar’da yüzde 30’luk ücret artışına direnen işçilerin gösterdiği yol!
Evrensel'i Takip Et