15 Şubat 2025

Sevgi duvarı

DİĞER YAZILARI

“Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”

Sevgililer günü geride kaldı.

14 Şubat'ın çıkış kaynaklarından biri der ki 3. yüzyılda İmparator 2. Claudius, daha iyi askerlik yapabilmeleri için genç askerlerin evliliklerini yasaklamış, bu yasağa rağmen nikah kıymaya devam eden Papaz Valentine de idam edilmiş. Bu açıdan bakılınca antimilitarist bir gün, savaşma seviş sloganının bir nişanesi gibi de görülebilir.

Her şey gibi kapitalizm bunu da ticarileştirmiş olsa da dünyanın sevgiye bir gün adamak istemesi bugünden bakılınca hâlâ insani kalıyor. 

İnsanı hayata tutunduran en bedava şeylerden biri olan aşk, savaşlar, işgaller içindeki yozlaşmış, hoyrat dünyada artık kendine eskisi kadar yer bulamıyor.

Aşk aşktır sloganı yerlerde sürükleniyor, aşkın kimler arasında yaşanabileceğine otoriteler karar vermeye çalışıyor. Dincileştirme, kadını kutsal kılınan aileye hapsetme, namus denen kavramı kadın üzerinden erkeğe zimmetleme politika haline getirildiğinde aşk cezasız kalmıyor, aşk ölüme sebebiyet verebiliyor. Aşkın en kirlendiği yer de böyle güzel bir duygunun kadına yönelik şiddette hafifletici unsur olarak adının geçmesi. “Aşk cinneti” manşetleri utanç yaymaya devam ediyor. 

Eskinin siyah beyaz filmleri, bir zamanların şiirleri, yüzlerce sayfaya yayılan romanlar şimdilerde pek çok insana “boş iş” gibi geliyor.

Oysa sevebilmek güzel şeydi. Herkes bir kavganın ucundan tutmuşken cümle içlerinde artık geçmese de Maslow piramidinde tam ortada yer alıyor.

Ne garip; biz bu millete aşığız aşık diye geldiler, aşkı geçtim en ufak sevgi kırıntısı bile bırakmamaya ant içtiler.

Bizim hep birlikte sevebildiğimiz şeyler vardı, insanlar bir şeyleri birlikte sevebildiklerinde toplum olurlar. Kutlaması iptal edilen bayramları severdik mesela, dünyanın her yerinden gelen çocukları 23 Nisan'da TRT'de izlemeyi, evlerimizde konuk almayı severdik. Çocuklara dair her şeyi severdik, bir zamanlar çocuk kelimesi herkesi irkilten bir uyarıya dönüşebilirdi. Çocuk söz konusu ise akan sular durabilirdi. Kırmızı çizgilerin en önemlilerindendi. Öyle helikopter ebeveynlik yoktu, öğretmene “Eti senin kemiği benim” denirdi belki korkunç olsa da, hatta eğitimde dayağın şart olduğuna inanılan evler yalnız kırsalda değil kentlerde de boldu. Bilinçli ebeveyn pek yoktu. Ama çocuğa istismar kabul edilebilir şey değildi. Mesela Manisalı gençler davasında 15 yaşındaki çocukları taşıyan cezaevi aracı arkasında yankılanan anne sesini hatırlar mısınız? “O daha çocuk, yapmayın!”

Bir ülke bir araya gelirdi, “O daha çocuk” uyarısıyla. Çocuğa karşı işlenen suçun bedeli ağır olurdu.

Baklava çaldığı için hapse atılan çocukları hatırlayan olur belki. Bu karar halkın adalet duygusunu zedelediği için aynı sene içinde meşhur “Rahşan affı” gelmişti ve Rahşan Ecevit, bu affın yolunu baklavacı çocukların açtığını söylemişti.

Bizim sevgiye açılan kapılarımızdan birini Ensar Vakfı davası kapattı sanki. Peşi sıra Kur’an kurslarında, tarikat yurtlarında, kendini astığı söylenen çocukların ölüm haberlerini aldık, istismarın önünü alamadık, Aladağ'da yanan kız çocuklarının, İsias Otel enkazındaki çocukların, Rabia Naz'ın, Leyla'nın Narin'in, Berkin'in nicelerinin hesabını soramadık. Çocuk çocuğu öldürür oldu sonunda, daha bu hafta bir çocuk yaralıyken bile tekmelendi, akranları tarafından öldürüldü. Şimdi kim asıl fail? Nasıl ve kimden sorulacak hesabı? İçimizin yağı adaletsizlikten kaskatı oldu.

Sevgiden yana çok yaralandık. 

Sayı ile çocuk siparişi verildi bize, kredilendirildi evlilikler, içinden çıkılması imkansız şiddet yuvasına dönüştü çoğu. Görücü usulü evlendi diye ana babası, kimse toz kondurmadı ama kaç kişi evlilik içi tecavüzden geldi dünyaya? Aşksız ve sevgisiz evlere doğan çocuklar, nasıl insanlara dönüşüp saçıldılar hayata? Kendini adamış analarına acıyarak ve bunu meziyet sanarak büyüdüler, kaç kadın kurban rolüyle geldi geçti aramızdan? Hiç aşık olamadan, aşkı hiç tadamadan? Sevildiğini hissedemeden, birer emir eri gibi, yıkadılar, pakladılar, pişirdiler, evi çekip çevirip toprağa sonsuzluğa uzandılar.

Ben hiç aşık olmadım diye açıklama yapan bir adam okumuştum zamanın birinde bir röportajda, bizzat kendisi anlatıyordu, yanında eşi duruyordu. Millete aşık olduğunu iddia ediyordu daha hanesine aşkı sokamamış adam.

İşte onun elinde sevildiğini hiç hissedemeyen insanlar sürüsü olduk. Sahi bizi, yalnızca şu topraklarla olan bağımızdan ötürü, köklerimizden ve geleceğimizden ötürü, tutum, tavır, erdemlerimizden ötürü, bizi biz olduğumuz için kim sevebildi ki? Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek sözü jenerikleştikçe, yaratılanın değerini sadece yaratılmış olmaya indirgedi gitti. Neydi bizi sevilesi yapan? Neydi bizim ortak sevgilerimiz?

Ne kolay birbirine bilenir insanlara dönüştük, nefret, öfke, eleştiri, ötekileştirme, küskünlük, dargınlık, mesafe konularında kamiliz de sevebilme meziyetinde tek bir mahir yok.

Biz emeği severdik, Yaşar Usta'yı severdik mesela, Çöpçüler Kralı'nı severdik. Grev önlüklerine saygımız vardı, emeğin hakkıdır diye. Doktor önlüklerine de, erişmesi çok zor diye.

Şimdilerde doktor maaşı ile kıyaslayıp grev hakir görmek, işçiye üç kuruşu fazla, doktora şiddeti haklı bulabilmek nasıl bir sevgisizliğin, nasıl bir çakal rekabetin sonucu?

Öğretmenleri severdik, eğitime saygımızdan ve ola ki başımızı da okşamış olduklarından. Seneler sonra da gider ellerini öperdik. Zordur çocuk yetiştirmek, her gün 40 çocuk önünde tüm gün ayakta ders anlatmak, boğazını parçalamak.

Böyle bilirdik. “Yazın tatil yaparken iyiler ama...” diye taban maaş taleplerini duymazdan gelmek nasıl bir yobazlığın ürünü olabilir?

Beraber sevinmeyi severdik, sahi biz en son ne zaman sevinebildik?

Hep bir mücadeleye çağrı ile geçti haftalar, işçileri yalnız bırakmayalım, hukukçulara sahip çıkalım, gazetecileri yedirmeyelim, kadınları şiddetten korumak için bir araya gelelim, onur yürüyüşünde birleşelim, emekliler için ses çıkaralım, depremi unutturmayalım...

Sevgi yazmayalı ne uzun zaman olmuş. Bir şeyi hep birlikte sevdiğimizi en son ne zaman hatırladık bilemiyorum. 2013 yılında Evrensel'e ilk yazdığım yazı aşka dairmiş oysa, bir şeyleri aşkla yapmaya dair yazmışım.

“Halkımız sizi seviyoruz” diye bir cümleyi duymak isterdim. Sevilesi yönlerini hatırlamak için sevildiğini duymak gerekiyor demek bazen.

Ve bunca sevgisizlik içinde daha çok dile getirmek sevgiyi.

Sizi seviyorum bu köşeyi okuyan sevgili Evrensel okuru, bir eylem alanında karşılaşmayı çok seviyorum. Yazı üzerine e-posta almayı seviyorum, yazı alıntılandığında seviniyorum.

Şu hodbin dünyada, sokak hayvanlarına yuva yapıp bırakan, bir kap suyunu eksik etmeyen, çay bahçesinde otururken, dükkan önüne çıkmışken, kendini sevdirmeye gelen kediyi gayriihtiyari kucağına alan bu halkın yekten sevgisiz kaldığına inanmak istemiyorum.

Misafiri doyurmadan göndermeyen, çay ikramını eksik etmeyen, dükkanından bir şeyler aldığınızda tadımlık ürün uzatmadan duramayan, park ederken zorlanana hiç yüksünmeden gel gel yapan, araban yokuş çıkmadığında arkadan itmeye gönüllü olan, ellerin doluyken kucağındaki çocuğu tutmayı önerebilen, ağlayan çocuk görünce maskaralık yapıp güldürmeye çalışan, yaşlıların pazar poşetini taşımaya gönüllü olan, tezgahtan sebzeyi elle seçmeye izin veren, restoranda masayı ikramla donatan, senin canın sağ olsun demeyi bilen, sen mutlu ol da diyebilen, her şeye rağmen gülümsemeyi başarabilen, evladını bağrına basabilen, toplu taşımada ihtiyacı olana yer verebilen, ağaçtan meyve alan çocuğa kızmayan, hiçbir çocuğun topunu kesmemiş olan, ıslıkla türkü çalabilen, yeri geldiğinde öfkesini kuşanıp meydana dolan, yirmi yıldır tutunacak dal bulabilen halkımız, halkız, sizi seviyorum. Dilerim elimizde bir temiz sevgimiz hep kalsın.

Sevgilerimle.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzde 30 için sıkıyönetim

Yüzde 30 için sıkıyönetim

Antep’te devlet, patronların yüzde 30 zam dayatmasını kabul etmeyerek fiili greve çıkan işçilere karşı adeta sıkıyönetim ilan etti. Eylemler yasaklandı, grev çadırları yıkıldı, işçilere öncülük eden Sendika Başkanı gözaltına alındı, Demokrasi Meydanı işçilere kapatıldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Başpınar işçilerinin Demokrasi Meydanı'nda yapacağı eylem polis engeline takıldı. BİRTEK-SEN Genel Başkanı gözaltına alınıp serbest bırakıldı.

Evrensel'i Takip Et