1800’lerin İngiltere’sinden 2000’lerin Türkiye’sine: Kapitalizm ve çocuk emeği

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin son 12 yılı kapsayan “çocuk iş cinayetleri” raporuna göre en az 742 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. İstatistiklerin ortaya koyduğu en acı bulgulardan biri henüz okul çağına bile gelmemiş 4 yaşındaki 5 çocuğun, 5 yaşındaki 6 çocuğun, 6 yaşındaki 5 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş olması. Nüfusun tüm katmanlarını içeren proleterleşme dalgasının 4 yaşına kadar inmesi toplumsal bakımdan en kritik sorunlardan biri.

Kapitalist üretim tarzının tarihsel seyrinde çocuk emeği her zaman artık-değerin kaynaklarından biri olagelmiştir. Karl Marx, Kapital’in ilk cildinde çocukların çalışma alanına sokulmasıyla sermaye için beşeri sömürü malzemesinin artırıldığını, iş gününün ölçüsüz bir biçimde genişletmesiyle de çocuklar dahil işçilerin bütün ömrüne el konduğunu yazar. “Kapitalist için çalışma zorunluluğu çocukların oyun zamanlarına el koymakla kalmaz” diyen Marx, ev içinde, geleneksel sınırlar dahilinde, ailenin kendisi için bile özgürce harcanabilecek emeğin temellük edildiğini belirtir. Çocuk emeği, doğrudan doğruya ücretli işçi sayısını artıran, böylece sermayenin egemenliğini güçlendiren bir araç olduğu için her dönemde iş gücü piyasasının zoraki bileşeni haline getirilir.

Sermaye birikimi önündeki zamansal (iş günü) ve fiziksel (üretim organizasyonu) sınırları aşan çocuk emeği, hem “ek emek gücüdür”, hem de “fabrika despotizminin” merkezindedir. Küçük yaştan itibaren kapitalist çalışmaya dahil olan çocukların pedagojik açıdan sermayenin siyasi ve ideolojik egemenliğine tabiiyeti artar. Marx kapitalist sistemin “başkasının iradesinin mülk edinilmesine dayalı egemenlik biçimini” ürettiğini vurgular. Yoksulluk gibi ekonomik şiddetle veya doğrudan zorla çalıştırılmayla yani fiziksel şiddetle üretimde konuşlanan çocuklar kapitalist egemenliğin kuşaklara aktarılmasında birer aracı haline gelir.

Kapitalistin temel dürtüsünün günün 24 saatinde emeğe el koymak olduğunu yazan Marx, zamansal açıdan mümkün olmayan bu durumu aşmak için gece ve gündüz çalışmanın ayrıştırılmasıyla oluşan vardiya sisteminin yerleştirildiğini ancak bunun da yeterli olmadığını belirtir. Gece ve gündüz çalışmadan doğan sınırları esnetmede sermayenin formüllerinden biri çocuk emeğidir. Kapital’de alıntılanan İngiliz resmi raporlarında görüleceği üzere çocuklar işlerin sıkışık olduğu zamanların dışında normal zamanlarda da gece ve gündüz vardiyalarında çalıştırılarak iş gününün “utanç verici bir şekilde uzatılmasına yol açmıştır”. “Bu uzatma, birçok örnekte, yalnızca zalimce değil, tam anlamıyla inanılmaz ölçüdedir.”

1860’larda dantel üretiminde çocukların ortalama asgari işe başlama yaşı 5-6 iken, kibrit imalatında çalışan çocuklar günde 12 ila 15 saat arasında çalışmak zorunda bırakılıyordu. Marx, çocuk işçilerin kötü yaşam koşullarını betimlerken şöyle diyordu: “Dante bu üretim tipini görse en dehşet verici cehennem tasvirlerini geride bıraktığını düşünürdü.”

Çocuk işçi aranırken verilen ilanların çoğu, köle arayanların Amerikan gazetelerinde görülen ilanlarını andırır: “12 ile 20 yaşlar arasında genç işçi aranıyor; 13 yaşından küçük görünmemeleri şarttır. Ücret haftada 4 şilindir.” Hemen not düşmek gerekir ki, 13 yaş prosedürü dönemin Fabrika Yasası ile ilişkilidir. Bu yasaya göre 13 yaşından küçük çocuklar günde yalnızca 6 saat çalıştırılabildiklerinden “çalışma özgürlüğü” kisvesi altında yasayı arkadan dolaşmanın yolunu aramışlardır.

İpek fabrikatörleri ise geçmişte olduğu üzere proleterlerin çocukları üzerinde özel senyörlük haklarına sahip olmuştu. 1833 yılında “her yaştan çocukları günde 10 saat çalıştırma özgürlüğünün ellerinden alınması halinde fabrikalarında işin duracağı” tehdidinde bulunarak 11 ila 13 yaş arasındaki çocukları günde 10 saat çalıştırma ayrıcalığı sağladılar. Fabrikalarda çalıştırılan diğer çocuklar için öngörülen okula gitme zorunluluğundan muaf tutuldular.

Tarihler değişse de kapitalist üretimde çocuk emeğinin enformel, güvencesiz ve kuralsız çalıştırılma koşulları değişmedi. ILO verilerine göre dünyada her 10 çocuktan 1’i emek piyasasında yer alıyor, bu da yaklaşık 160 milyondan fazla çocuk işçinin bulunduğu anlamına geliyor. Az gelişmiş ülkelerde her 5 çocuktan 1’i (5 ila 17 yaş arası) sağlıklarına ve gelişimlerine zararlı olduğu kabul edilen bir işte çalışıyor. Alt-orta gelirli ülkelerdeki tüm çocukların yüzde 9’u, üst-orta gelirli ülkelerdeki tüm çocukların yüzde 7'si çocuk işçi konumunda. Çocuk emeği, Kongo’daki kobalt madenlerinden Bangladeş veya Hindistan’daki tekstil atölyelerine kadar, üretimin idamesini sağlayan kolonlardan biri.

Türkiye’de çocuk emeğinin durumu 1800’lerin İngiltere’sindeki sömürü iklimini andırıyor. Yoğun proleterleşme dalgası neticesinde kent merkezlerinde, AVM’lerde, sokakta, şantiyelerde, sanayide ve OSB’lerde çalışan; çalıştığı halde yoksullaşması devam eden çocuk işçi kütlesi büyüyor. TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması’na göre 15-17 yaş grubundaki çocukların iş gücüne katılma oranı 2021’de yüzde 16.4, 2022’de yüzde 18.7, 2023’te yüzde 22.1 olmuştur. TÜİK verilerine göre yüzde 70.6’sı erkek, yüzde 29.4’ü kız olmak üzere en az 720 bin çalışma hayatındadır, bu da çocuk nüfusunun yüzde 4.4’üne karşılık geliyor. Ne var ki, istatistiksel bir hokus pokus eşliğinde, 2 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenciyle birlikte çocuk işçilik verileri eksik verilmektedir.

Mevcut sermaye birikim modeli çerçevesinde çocuk emeği “kullan-at” işçi nüfusunun büyütülmesinde başlıca stratejilerdendir. Sermayenin değişen değerlenme ihtiyaçları için gerçek nüfus artış hızının sınırlarından bağımsız olarak her an sömürülmeye hazır insan malzemesi olarak görülür. Gerek MESEM’lerde olduğu gibi devlet politikaları eşliğinde, gerek kayıt dışı kuralsız zorla çalıştırma pratiklerinde her an işten çıkarılıp yenisiyle ikame edilecek köle emeğine dönüştürülür. Patronlar açısından ücret pazarlığı imkanı olmayan, ücret ödemeleri eksik yatırıldığında ya da geciktirildiğinde susturabileceği veya şiddet uygulayabileceği işçi kütlesidir.

İSİG Meclisinin son raporunda belirtildiği üzere çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır. Eğitim her kademede parasız olmalı, müfredat bilimin ışığında ve yaşam ile bağı kuran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Yaşam alanlarımız uyuşturucu ve çeteleşmeden temizlenmeli, çocukların gelişimine uygun bir hale (spor, sanat, kültürel etkinlikler vb.) getirilmelidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Diplomaya da kayyım!

Diplomaya da kayyım!

Bir süredir operasyonlar, tutuklamalar, kayyım atamalarıyla siyaset alanını zorla daraltan iktidarın, bir ‘hayali’ daha gerçekleşti. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu’nun diploması, iktidara yakın gazetecilerin günlerdir anons ettiği gibi, üniversite yönetimi marifetiyle iptal edildi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
19 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et