Antep işçisiyle Van halkı ve Tunç’un ‘bağımsız ve tarafsız yargı’sı…

Fotoğraf: Evrensel
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç günde beş vakit tekrarlayınca yargının “bağımsız” ve hele “tarafsız” olduğuna inanılsın istiyor! Her gözaltı ve her kayyımın ardından “Yargının bağımsız ve tarafsız olduğu” nutkunu dinliyoruz. Yetmiyor. Günde kırk kere tekrarlanmalı: “Birine kırk kez deli dersen deli olur” derler ya!
Artık bıkkınlık verdi.
Bakan Tunç’un tekrarlamaları değil gökten taş yağsa Antep işçisini “Yargının tarafsız olduğu”na inandırmak mümkün değil! Valinin de. Ve hükümetin de.
Nasıl inansın Antep işçisi bakanın “tarafsızlık” iddiasına?
Tunç’un arkadaşı M. Şimşek “dezenflasyon süreci” sözü ediyor, ama ülkede enflasyon neredeyse yüzde 100’e yaklaşıyor. Yılın başında asgari ücret yüzde 30, emekli maaşı yüzde 15.7 artırılmış; Merkez Bankası enflasyon tahminini yükseltse bile işçi ücretlerine yapılması düşünülen zam tavanı belli olmuştu: yüzde 30.
Her şeyin ateş pahası olduğu dönemde Antep işçisine de yüzde 30’luk ücret artışına “Olur efendim” demek dayatıldı. Bırakalım okul masrafları gibi diğer giderlerini, ne kirasına ne çoluğu çocuğuyla beslenmesine yeterdi bu para!
Üstelik iş yerlerinde küfrün bini bir paraydı. İzin hak getireydi. Hasta olsa bile işe gelecekti. Yoksa ücreti kesiliyordu. Pandemide AKP Milletvekili Çelikaslan’ın fabrikasında çalışmaya zorlanan iki işçi ölmüştü. Tuvalete gitmek bile meseleydi!
Antep işçisinin canına tak etti. Fabrikalar birbiri peşi sıra greve çıkmaya başladı. Daha geçen sefer yine grevle zam alan Şireci, Çelikaslan, Yalçın Kardeşler, Karafiber… on kadarı.
Başpınar tek bir fabrikayı andırır. İşletmeler bir büyük fabrikanın bölümlerine benzer. O nedenle Başpınar işçisi birlikte nefes alıp verir. Etle tırnak gibidir. İçtikleri su ayrı gitmez. Yolları da ayrı değildir. Bir fabrikada konuşulan anında diğerine yayılır. Birinde olan diğerini etkiler. Birinde çıkılan grev ve hele birkaçı, beşi onu bir arada olduğunda işçiyi umutlandırırken Antepli kapitalistlerin yüreğine korku salar. Korkulu rüyalarıdır.
Önce tehditlerle işçiyi bölüp sindirerek caydırmaya çalışırlar. Bıçak kemiğe dayanmış, şimdi olduğu gibi yüzde 30 zamla koca bir yılı geçirmek olanaksızsa ve “Bu kadar da olmaz” deyip birleşerek mücadele yolunu tutan işçiye güçleri yetmezse, valiye, hükümete baş vurur, polisten jandarmadan medet umarlar. Yine öyle yaptılar ve vali 15 günlük “eylem yasağı” ilan etti! Tarafsızlık işte! Yasak koyarken valinin iddiası, işçilerin ekmeğine göz diken kapitalist patronların değil, emek gücünün, alın terinin hakkını arayan işçilerin “kamu düzenini bozduğu” idi! Kamu sanki halk demek değildi!
Sadece vali tarafsız olsa neyse, yargı da tarafsızdır! Tıpkı 200 yıl önce olduğu gibi, işçilerin mücadele içinde bizzat kendilerinin kurup örgütlemekte oldukları BİRTEK-SEN sendikasının Genel Başkanı İşçi Mehmet’i kaçıncı keredir gözaltına alıp durmaktadır. Çünkü İşçi Mehmet, gece-gündüz demeden işçilerin birleşmesi için elinden geleni ardına koymamaktadır.
Öyleyse patronlara her şey serbesttir; ama işçilere fabrika önleri bile yasakken, İşçi Mehmet de gözaltılarda süründürülecektir. Tarafsızlık hikayesi tam da budur!
Yine de evdeki hesap çarşıya uymamaktadır. İşçilerin ortak bir hafızası oluşmaktadır. Fabrikalarda direniş komiteleri kurulmuştur. Patronların grevci işçilerin yerine işbaşı yaptırmak istediği işçiler çalışmayı kabul etmemektedir. Üstelik grev ateşi sadece Antep’te yanmamaktadır. Düşük zamları kabul etmeyen İstanbul, Kocaeli, Gebze işçilerini de sarmaktadır.
Yargının bir başka tarafsızlık örneğineyse Esenyurt, Beşiktaş, Batman ve diğerlerinin ardından en son Van’da tanık olduk. Belediye Başkanı Abdullah Zeydan gayet tarafsızlıkla mahkum edilip yerine vali kayyım atandı. Sanki Van halkının yüzde 55’inin oyunu alarak başkan seçilen Zeydan değil de valiydi! Üstelik tam da “kardeşlik” ve “barış”tan bahsedilirken!
Ol hikaye böyle yazılmak istenir.
Ancak insanlığın hikayesinin asıl kahraman ve yazıcıları, tarihin asıl yapıcıları krallarla padişahlar, devlet başkanlarıyla başbakanlar değil, ama hep halklar olmuştur. Çağımızın tarih yapıcısı işçi sınıfıdır. Ezilen halklardır. El ele verdiklerinde üstesinden gelemeyecekleri şey yoktur!
Evrensel'i Takip Et