Boş tencere kısır döngüsü!

Fotoğraf: Hediye Levent
Suriye’de Esad yönetimi devrileli neredeyse 2.5 ay oluyor. 2.5 aydır Suriye’de devlet ve ordu başta olmak üzere kurumlar yok. Kamu kurumlarında çalışan on binlerce insan işten çıkarıldı. Eski askerlerden polislere, kamu kurumları memurlarından sağlık çalışanlarına on binlerce insan kamudaki işlerine geri dönüp dönmeyeceklerini bilmiyor. Günlük hayatın devamını doğrudan etkilemeyen kamu kurumlarına, müdürlükler gibi birimlere dair kapatma kararları sürüyor. Sağlık Bakanlığı gibi elzem yapılar ise küçülmeyi sürdürüyor.
Söz konusu olan sadece bir yönetim değişikliğinden ibaret olmadığı için bu insanların haklarını hukuki yollardan almaları olasılığı şimdilik yok. Zaten Suriye’de resmi olarak mahkemeler çalışmıyor hatta uygulanacak kanunlar bile belli değil. Suriye’de sadece acil servisin çalıştığını ve onun da sadece yaşam-ölüm çizgisindekilere müdahale ettiğini söyleyebiliriz. İnsanlar ise bu durumun daha ne kadar sürdürülebilir olduğunu tartışmaya başladı. İş yok, devasa bir belirsizlik hakim ve en önemlisi de insanların cebinde para yok.
Esad yönetimi devrileli beri Suriye lirası dolar karşısında az da olsa değer kazandı. Ellerindekilerle bir şekilde birkaç ayı atlatan insanların cebinde şimdi para kalmadı. Çarşı-pazar fiyatları biraz inmiş olsa da cepte para olmadıktan sonra neye yarar!
Geçiş dönemi yönetimi ise diplomasiye ağırlık vermiş durumda. Dünyanın her yerinden diplomasi heyetleri haftalardır Şam’a akıyor ve yine geçiş dönemi dışişleri bakanı da sürekli bir yerlerde resmi temaslarda. Bu trafik insanları ümitlendiriyor ve belki de birkaç gün daha sabırla beklemelerini sağlıyor, ancak birçok insan artık ekmek almakta bile zorlandığını söylemeye başladı.
Geçici yönetim diplomasinin ekonomi kapılarını açmasını umuyor. Elbette bu beklentiyi besleyen çok sayıda resmi açıklama da sıralanabilir, ancak pratiğe bakıldığında hâlâ somut bir sonuç alınabilmiş değil. Amerika’nın yaptırımları hafifletmesi, AB’nin bazı alanlarda yaptırımları kaldırması henüz insanların hayatını etkileyecek gelişmeler olmaktan çok uzak. Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler bile gönderilen insani yardımlarla idare ediyor. Herkes ve her şey beklemede, ama para hızla tükeniyor.
Suriye’de devlet kurumlarının inşası süreci henüz başlamadı. Ordunun kurulması için çalışmaların başladığı duyuruldu, ancak mevcut duruma bakılırsa bir ordunun inşasından çok sahadaki farklı silahlı grupların tek çatı altında toplanması ve tehdit haline gelmeleri ihtimalinin bertaraf edilmesi hedefi güdülüyor. Zaten orduyu kurmak da paraya bağlı. Sonuçta maaş ödemek lazım, teçhizat lazım, eğitim lazım, bina lazım, askeri araçlara yakıt lazım...
“Suriye her geçen gün daha hızlı dönen bir girdaba çekilir mi” sorusunu soruyor insanlar artık.
Şöyle ki; savaştan dolayı ekonomiden kamuya, fabrikalardan elektrik altyapısına her şey ağır hasar gördü. Dünya Bankasının çalışmasına göre sadece fiziksel imar ve inşa; yani bina, yol, elektrik hattı vs. için gerekli miktar 300 milyar dolara ulaşabilir. Yeniden imar ve inşa süreçleri başlamadan ekonomi canlanmayacak. Ekonomi canlanmadan insanların karnı doymayacak. Aksine aç ve önümüzdeki haftalarda artık sabrın yerini öfkeye bıraktığı kitle daha da genişleyebilir. Yeni yönetime şimdiye kadar “Biraz bekleyelim, ne yapacaklarını görelim” şeklinde yaklaşanlar dahil, toplum içindeki huzursuzluk, herkesin durumunu haklı-haksız, doğru-yanlış gerekçelendirmesi ile daha da derinleşebilir. Kaldı ki yeni yönetimin kamu kurumları konusundaki planı belli değil; net bir plan var mı o da belli değil. Dijitalleşmeye ağırlık verip insan gücünü azaltacaklar mı mesela? Küçük ancak profesyonel bir ordu mu kurmak istiyorlar? Kapatılan müdürlükler, şubeler, birimler yeniden açılacak mı? Yeni yönetimin özelleştirme fikrine açık olduğu aşikar, peki bunun sınırları ne olacak? Kamuda kaç kişilik iş imkanı olacak? Daha birçok soru belirsizliği büyütüyor haliyle. Ekonomik durum kötüleştikçe, insanlar çocuklarını doyurmakta daha bir zorlandıkça, huzursuzluk derinleşip genişledikçe yeni yönetimin tedirginliği daha da artacak.
Sonuçta Ahmet Eş Şara ve birlikte hareket ettiği kadrosu hâlâ halkın tamamının onayını almış değil. Suriye’de yönetim seçimle değişmedi sonuçta. Her şey birdenbire oldu, birkaç gün içinde! Eş Şara’nın hem nitelikli kadro konusunda hem de güvendiği silahlı insan sayısına ilişkin ciddi sıkıntısı var. Kadroları yok, devlet kurabilecek bir kadrosu hiç yok. HTŞ’nin 15 bin civarındaki adamı hâlâ çekirdek kadro; ordu görevini de onlar yapıyor polis görevini de... Çeşitli silahlı grupların güvenlik birimlerine entegrasyonu sürerken bu grupların din-mezhep ya da sadece kişisel intikam veya maddi çıkarlarla, azınlıklar başta olmak üzere insanlara saldırması, insanları ezmeye çalışması nasıl engellenecek? Ortada bir devlet olmayınca ordu da olmuyor, ordu olmayınca kimden neyin hesabı hangi hiyerarşik yapı içinde hangi kanunlara göre sorulacak?
Bu tür riskler zaten karnını doyurmakta zorlanan insanların öfkelerini çok daha hızlı kabartabilir. Zaten tedirgin olan Eş Şara yönetimi üzerindeki iç baskının daha da artması, buna bağlı olarak geçici yönetimin daha sert tedbirlere girişmesi, bu tedbirlerin insanların öfkesini iyice derinleştirmesi de mümkün.
Yeni yönetim de yaptırımlar kaldırılmadan ve ülkeye para girişi sağlanmadan hareket edemeyeceğinin farkında. Onlara tanınan zaman giderek daralıyor. İşsiz insanların sayıları aileleri ile birlikte milyonları buluyor. İşin en korkunç tarafı bölgede bir kere daha hortlatılmaya müsait din-mezhep gerilimi üzerinden bu öfkenin taşması riski! Lazkiye ve Tartus başta olmak üzere ülke içinde on binlerce iyi eğitimli, eli silah tutan ve fiilen yıllarca savaşmış tecrübeli asker evlerinde oturup gidişatı anlamaya çalışıyor, iş bulmaya çalışıyor.
Toparlayacak olursak, Suriye bir kere daha nüfuz savaşlarının sahası oldu. Bu mücadele yüzünden çok ağır bedel ödeyen bütün etnik-dini-mezhebi kesimleriyle birlikte Suriyeliler için en önemli mesele şu anda ekonomik durum, işsizlik. Provokasyona giderek daha açık hale gelen bu sıkışma haline müdahale edilmemesi oldukça karanlık yeni süreçleri tetikleyebilir. İnsanlar işte bundan korkuyorlar!
Esad’ın devrilişi ile ilgili insanlar büyük büyük senaryolar üzerinden konuşuyor, ancak bu süreci tetikleyen ilk ve en önemli hamleyi yapanın Suriye ordusu olduğu unutuluyor. Peki neredeyse 14 yıl her türlü ağır şarta rağmen savaşmayı bırakmayan Suriye ordusu niye HTŞ gibi cihatçı bir yapı karşısında kurşun bile atmadı? Amerika öyle yaptı, İsrail şöyle dedi, Türkiye çizdi bütün planı vs. vs... Hayır, subaylar açtı, erler gerçekten ekmekle ve suyla karnını doyuruyordu. Bedeli ödeyenler onlarken birileri zenginleşiyordu, o askerler yaralandığında sadaka verir gibi kameraları toplayıp protez bacak verme şovları yapıyordu. Esad’ı boş tencere devirdi. Herkes savaştan çok yorgun, ama Eş Şara yönetiminin ayağının altındaki halıyı da yine o boş tencere kaydırabilir!
Evrensel'i Takip Et