23 Şubat 2025

Bu ülkenin hafızası sizin tapelerinizden ibaret değil!

Bu ülke, insana birçok kez, “İyi ki bütün hayatım şu andan ibaret değil ve iyi ki bu ülkenin tarihi de şu andan ibaret değil” dedirtiyor. 21 Şubat Cuma günü öğleden önce başlayan Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi mesaimizin, günün 22 Şubat’a döndüğü 02.30 civarında son bulana kadar tanıklık ettiklerimiz tam da böyle düşündürdü.

AKP iktidarı döneminde yargısının siyasal ortamı dizaynın temel aracı haline getirilmesiyle birlikte hukuki bir temel üzerinde anlayıp açıklanması imkansız süreçler yaşandı, yaşanıyor. Sadece siyaset teorisi değil, biraz da polisiye roman, edebiyat okumanız gerekir ki, önünüze konulan bu çetrefilli bağlamlara bir anlam verebilesiniz.

Örneğin Gezi davası oluyor ve beraat ile sonuçlanıyor. Duruşma salonunda da davayı izlediğiniz için her şey zaten gözünüzün önünde, sizin de fiziki tanıklığınızla gerçekleşiyor. Ancak daha sonra bir Gezi davası daha icat ediliyor ve onu da anlamaya çalışırken ‘yeni nesil Gezi davası’ diye yorumlar yazılıyor. Ve ‘yeni Türkiye’nin, yeni nesil davasından alınıp tutuklananlar şimdi cezaevinde. Böyle olunca, 2011-2012 yılında Gülen Cemaati kadrolarının AKP ile devleti birlikte yönettiği süreçte gerçekleştirdiği dinlemelere dayalı tapelerle HDK kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İstanbul merkezli olarak 10 ilde gerçekleştirdiği operasyonlarla gözaltına aldıklarına yönelttiği suçlamalar size yabancı gelmiyor. Ama yine de, dün Çağlayan’da adliye binasında gün boyu ve gece yarısı konuştuğumuz avukatlar dahil pek çok kişinin, “Devletin elinde 13-14 yıldır böylesine iddialı suç delilleri varsa ve kulağının üzerine yatmışa o zaman burada da bir gariplik yok mu? Bu da suç değil mi?​” şeklindeki sorularını yersiz kılmıyor bu hafıza. Hatta daha da anlamlı kılıyor.

Toplumsal güçlerin ve sınıfların, geleceğe dair hedefleriyle bağlantılı olarak yüzyıllar önce yaşanmış ya da yaşanmışlığı bile şüpheli olsa da sözlü olarak aktarılmış mit ve efsaneleri bugüne çağırarak, onlara güncel anlamlar katarak kullandığı biliniyor. Bu tarih yazımı ve hegemonya mücadelesinde temel bir yöntemdir. Ama 12-13 yıl önce başka bir sebeple alınmış izinlerle yapılmış dinlemelerin, farklı zamanlarda farklı amaçlarla gerçekleşmiş dinlemelerin çözümüne dayalı olarak oluşturulmuş tapeleri güncel ve geleceğe dair siyasal hesaplarınız için gelişigüzel kullanamazsınız. Yani, ‘o iş öyle değil’ diye bağırasımız var!

Dün gece tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol ile bırakılan ve soruşturma süreci nedeniyle zarar görmemesi için adını vermek istemediğim, kadın mücadelesinde de emeği olan bir eğitim emekçisiyle yaşadıklarını konuştum. Evinden yere yatırılıp tam bir yasa dışı örgüt operasyonu havasıyla gözaltına alındığı ve sorgusunda da 2011 ve 2012 yıllarına dair kendisinin bile hatırlamakta zorlandığı, birbiriyle bağlantısı olmayan telefon dinlemelerinin birleştirilerek önüne soru olarak konulduğunu söyledi. ‘Onları ayrıştırıp, temizlemek de epey zaman aldı’ dedi. Pek çoğunun durumu böyle.

Ya da tutuklanan bir gazeteci arkadaşımızla ilgili 2014 yılında dinlemelere dayalı olarak bir dosya açılmış, 10 yıl boyunca içine bir şey konulmamış ve sonra bu operasyon bağlamında güncellenmiş. Ya da bu yazıyı yazmadan önce konuştuğum bir hukukçu dostum, “Yahu HDK’nin yürütmesinde olan kişiler serbest dolaşırken, herhangi bir toplantısına katılmış ya da bir HDK faaliyeti nedeniyle telefonla aranmış kişiyi nasıl yargılayıp tutuklarsın?​” diye soruyordu.

Dolayısıyla bu dönem, bu operasyon kapsamına sokulan örgütlü, esnek örgütlü ya da örgütsüz muhalefet güçlerinin toplamına yönelik bir gözdağı vermek üzere kurgulandığı anlaşılan bu soruşturmada, delillendirmeye yönelik ‘kumpas kurgu’ çalışması da hiçbir incelik gözetilmeden yapılmış. Böyle olunca da savcıların tutuklamaya sevk kararlarının bir sulh ceza hakimliğinin hariç diğer ikisinin silme onaylanarak geçtiği, sadece birinde hakimin tutuklama taleplerini biraz aşağıya çektiği bir süreç yaşamış olmak şaşırtıcı olmuyor. Yani siyasi iradenin savcıların talepleri üzerinden tecelli olduğu bir süreç.

Ancak bu ülke, ülkenin itilmek istendiği kontrgerilla karanlığının üzerine cesur biçimde giden, bu nedenle de katledilen Doğan Öz gibi savcıları gördüğü için, hafızamız bugünden ibaret değil.

Kaldı ki yargılandığımız ya da izlediğimiz birçok davada, siyasal iktidarın yargıdaki tahakkümüne rağmen, yükselme ihtimalleri bakımından risk de alarak, hukuka uygun talepte bulunan savcılar, kararlar veren hakimler de gördü bu gözler.

Yani ne bizim ne de bu ülkenin hafızası sizin tapelerinizden ibaret!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et