25 Şubat 2025

Reşat Nuri Güntekin / Diktatörlüğün çözümlenmesi

1954 yılı tiyatro sezonu başladığında Ankara Devlet Tiyatrosunun Küçük Sahnesinde Reşat Nuri Güntekin’in Tanrı Dağı Ziyafeti adlı yapıtı sahnelenmeye başlar. 1995 yılında vefat eden, Cumhuriyet tarihimizin ilk tiyatro eleştirmenlerinden -aynı zamanda çevirmen- Lütfi Ay, UNESCO destekli Kültür Dünyası dergisinde Tanrıdağı Ziyafeti(1) başlıklı bir yazı kaleme alır. Yazar, bu yazısında Reşat Nuri’nin Devlet Tiyatrosu dergisinde yapıtı için değerlendirme yaptığı tanıtım yazısından da alıntılar yapar:

“Piyesim bütün dünyanın aktüalitesi denebilecek bir konu üzerine yazılmış, hafif bir hiciv komedisi olmıya çalışmıştır. // Son yarım yüzyılda dünyamızın bütün köşe bucaklarına, elektrik ampulu ve aspirinle beraber, bir takım fikirler de gitmiştir: bağımsızlık fikri, hürriyet, demokrasi v.s. fikirleri.” diye başladığı yazısını bu fikirler sonucunda dünyanın birçok yerinde demokrasi ve cumhuriyetler kurulduğunu ancak sonrasının çok daha önemli olduğunu vurgulayarak şöyle sürdürür: “Fakat sonrası! İşte asıl mesele bundadır. Eskinin hiç değilse pasif bir mukavemeti olacaktır. Sonra her inkılâb az çok bir zaman ister.  /…/ O bir avuç ateş ve iyi niyet dolu adam yıkmakta müttefiktirler, fakat yapmakta elbette farklı fikirleri olacaktır. Bunun neticesi, o bir avuç insandan ilk önce bir oligarşi çıkıyor, derken o bünye bir yerinden baş veriyor: Diktatörlük. Adeta matematik bir fatalite ile her yerde aynı sonucu veren bir matematik problemi. Bir problemin Çin’de başka türlü, Cezayir’de başka türlü halledilmesine imkân var mıdır?.. // Diktatörlük hemen her yerde en ateşli ve iyi insanlarla bir kahramanlık esatiri gibi başlar. Fakat belediyecilerin dediği gibi ‘mütesaviyülfesad’ (bozgunculukta birbirine denk, M.Y.) bir maddedir, iyi başlar, fena biter. Bünyesi zamanla bir nevi kurt yapan bir ağaç.” 

Yapıt, yazarın 1956 yılında ölümünden sonra bir başka tiyatro yapıtıyla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanır.(2) 183 sayfa olan kitabın 89. sayfasından sonra dört perdeden oluşan Tanrı Dağı Ziyafeti yer alır. 

Diktatör Kantemel, onun kızı Ayel, parti reisi, başvekil, dahiliye nazırı, vali, senatör, doktor, profesör, Lahut, şaman, temizlikçi kadınlar, mebuslar, Nemrut, telsizci gibi yirmiden fazla kişinin yer aldığı yapıt “Vaka zamanımızda Ortaasya’da Karkum cumhuriyetinde geçer, renkler umumiyetle esmer, kaş ve gözler hafifçe çekiktir.” (s.90) ön yazısıyla başlar.

12 asır süren bir imparatorluğu otuz yıl önce Komutan Mola ve General Erhan ile yıkıp iktidara geçen Kantemel, genel seçimlerden birkaç gün önce kendisine bağlı en yakın, aynı zamanda ülke yönetimindeki etkili arkadaşlarını toplayarak Tanrılar dağındaki yıktıkları imparatorluk zamanından kalma Av Köşkü’ne gider. Yaban ördeği avlayacaklardır. Avdan elleri boş dönerler. Seçim günü akşama doğru sonuçlar gelmeye başlar, yeni partiye yenilmektedirler. Çevresindekiler önce umursamazlar, nasılsa Kantemel bir çözüm bulur diye düşünürler, sonuçlar geldikçe tedirgin olurlar. Önce bağlıklarını sunarlarsa da muhalefet partisi lideri -aynı zamanda orada bulunan telsizcinin babası- General Erhan’ın, diktatör Kantemel’in görevi devretmeme ihtimaline karşı askeri birliklerle av köşküne doğru yola çıktığının duyulması üzerine can kaygısına düşerler. Piyesin sonunda tüm bunların diktatör Kantemel’in bir oyunu olduğu ortaya çıkar. Kantemel çevresindeki kişilerin gerçek yüzlerini bilmekte ve onlara bir ders vermektedir.

Karkum Cumhuriyeti, varlığını kaldığı yerden sürdürecektir.  

Lütfi Ay’ın, “(…) Yetiştirdiği ‘demokrasi ağacı’nın kendi kendine peyda ettiği kurtlarla nasıl kemirildiğini ve nasıl bir ‘diktatorya’ halini alıvermiş olduğunu gören, yarının ne olacağını acı acı düşünen temiz yürekli, ileri görüşlü, vatanperver bir diktatörün dramıdır bu.” değerlendirmesini yaptığı eser hakkındaki son söz Uğur Akıncı’nın olsun:

 “(…) Galiba Reşat Nuri haklı! Dikta özlemlerinden arınamamış; toplumsal ve siyasal sorumluluklarını kişisel çıkarlarının önüne alamamış politikacılar ve yöneticilerle demokrasi kurma çabası, günümüzde de aşamadığımız, temel kısır döngülerimizden biri olarak gündemdeki yerini koruyor olsa gerek…”(3) 


(1) Kültür Dünyası dergisi, 15 Ekim 1954, sayı 10, Lütfi AY, Tanrıdağı Ziyafeti, s:17 - 20
(2) Balıkesir Muhasebecisi / Tanrı Dağı Ziyafeti, Reşat Nuri GÜNTEKİN, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1971.
(3) Uğur AKINCI, Oyun Yazarlarımızın Çok Partili Sisteme, Politikaya ve Politikacıya Bakışı (1946-1960), Tiyatro Araştırmaları dergisi, 29:2010/1, s.183

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et