Avantaj devam ediyor

Fotoğraf: AA
Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho’nun Galatasaray’ın UEFA Avrupa Ligi play-off eşleşmesinde Az Alkmaar ile oynadığı iki maçı (buna grup aşamasında AFC Ajax karşılamasını da ekleyebilirim) analiz ederek dünkü karşılaşmaya dörtlü bir formasyonda çıkabileceğini öngörmüştüm. Bunu düşünmemin iki nedeni vardı.
- Rakibinin kanatta iki oyuncuyla (kanat forvet ve bek) hızlı hücuma çıkması, diğer kanata oynayan bekin de bu atağı desteklemesi durumunda Galatasaray’ın takım savunmasının kolayca bir krize yuvarlanabiliyor. Bunun temel nedeni Galatasaray’ın iki kanat forvetinin, Roland Sallai ve Barış Alper Yılmaz’ın bek takibinde 90 dakika boyunca disiplinli bir performans sergileyememeleri. Bu da Galatasaray’ı geçiş hücumlarında oldukça kırılgan hale getiriyor.
- Rakip santrforun ileride sırtını Davinson Sànchez’e dayayarak bağlantı oyunu oynaması. (Fenerbahçe’de Edin Dzeko kanımca bu rolü çok iyi oynayabilecek bir santrfor profiline sahip. Böylece Dzeko kolayca hem kanatlarda oynayan, hem de merkezden hareketlenen takım arkadaşlarına boş koridor yaratabilirdi.)
Ancak maçtan önce gelen kadro ortaya koydu ki Mourinho Galatasaray’ı yenmek için kanatlarda ikişer futbolcunun yer aldığı dörtlü formasyona (4231 veya 433) gerek duymuyor. Artı Dzeko’yu benzer bir görevde kullanmak istemiyor. Burada Mourinho’nun, “ben büyük takımım, oynayacağım takıma göre formasyon ve taktik değişiklik öngörmem, takımım çıkar herkesin bildiği, ama önlem alamadığı oyununu oynar” düşüncesiyle hareket ettiği kanaatindeyim.
Ancak maç sırasında gördük ki Fenerbahçe’nin galibiyet için çok daha fazla ve farklı şeyler yapması gerekiyor. Fenerbahçe bunları yapmadı. Sadece iyi bildiği ve oynadığı bir set üzerinden Galatasaray’ı yenmeye çalıştı.
Neydi bu set? Dzeko’nun orta sahada iç koridora gelerek pas trafiğinde duvar olması, ardından da soldan bindirme yapan Filip Kosiç’i kaçırması.
Fenerbahçe bunu maçta derli toplu olarak sadece bir kez yapabildi.
Dakika 3,49. Galatasaray hücum hazırlığında. Merkezdeki Przemyslaw Frankowski sağ çizgideki Sallai’yi gönderiyor topu. Sallai’nin karşısına Yusuf Akçiçek çıkıyor. Bunun üzerine Sallai geriye dönerek kendisine yanaşan Frankowski’ye tembel bir pas veriyor. Bu topu Kostiç kazanıyor. Biraz ilerledikten sonra Fenerbahçe’nin hücum setinin gereği olarak merkezdeki Edin Dzeko’ya oynuyor ve çizgide koşmaya başlıyor.
Fenerbahçe’nin klasik hücum setine bakıyoruz. Kostiç merkezdeki Dzeko’ya oynadıktan sonra çizgiden bindirmesine başlıyor.
Dzeko da kontrol ettikten sonra topu çizgide bindiren Kostiç’in önüne atıyor.
İki saniye sonrası. Dzeko’ya topu soldan bindiren Kostiç’in koşu yoluna gönderiyor.
Dzeko’nun pasıyla buluşan Kostiç biraz ilerleyip Galatasaray ceza sahasına giriyor ve yerden sert bir top kesiyor Youssef En-Nesyri’nin bulunduğu noktaya. Bu topu Sànchez havalandırıyor. Mario Lemina ise kendisine gelen bu topu kafasıyla yanlış yere, Galatasaray ceza sahasının merkezine doğru gönderiyor.
Yedi saniye sonrası. Sànchez’in kestiği topu Lemina kafasıyla Youssef En-Nesyri’nin olduğu noktaya doğru gönderiyor.
Orada Youssef En-Nesyri var. Soluyla vuruyor, ancak top yandan farklı biçimde dışarı çıkıyor.
İki saniye sonrası. En-Nesyri’nin soluyla yaptığı vuruş farklı dışarı çıkacak.
Fenerbahçe bu seti 10,52’de de oynamaya çalıştı. Ancak Sallai-Sara-Torreira üçlüsü buna izin vermedi.
Değişen oyun formatı
Galatasaray’a gelince.
Biraz gözden kaçıyor olabilir, ancak Galatasaray gerek devre arası transferleri, gerekse de sakatları nedeniyle oyun olarak kendi formatının bir hayli dışına çıktı. Bunu biraz açmak istiyorum.
Galatasaray sahaya dün kanatlarda Przemyislaw Frankowski / Rolland Sallai ve Eren Elmalı / Barış Alper Yılmaz’ın yer aldığı dörtlü formasyonla çıktı. Galatasaray’ın deplasmanda Fenerbahçe’yi 3-1 yendiği maçta kanatlarda Kaan Ayhan / Barış Alper Yılmaz ile Ismail Jacobs / Yunus Akgün oynamış ve bu maçın kaderini Galatasaray’ın sol kanadı belirlemişti. Jacobs’un sürekli ileriye bindirmesi Akgün’e boş koridorlar yaratmış, o da bunlardan oldukça yararlanmıştı. (Ayrıca Fenerbahçe üçlü yerine dörtlü bir formasyonda sahaya çıkmıştı.)
Dünkü maçta Galatasaray’ın hücum zenginliğini yaratmasının iki yolu vardı.
- Sağ koridorunun ilk maçtaki Jacobs-Akgün ikilisine benzer bir oyun tutturması.
- Ofansif orta saha oyuncusunun kanat hücumlarını desteklemek için maç içinde sık sık sağ ve sol koridora gelmesi.
Dün bunların ikisi de büyük oranda gerçekleşmedi.
İlk olarak Frankowski-Sallai ikilisi birbirlerini iç koridor-dış koridor paylaşımlarıyla tamamlayan ve takım oyununu yukarı çeken bir uyum ortaya koyamadılar.
Buraya Frankowski-Sallai uyumsuzluğu ortaya koyan iki örnek bırakıyorum. İlki dakika 24,44’te gerçekleşti. Fotoğrafta da görüldüğü gibi Galatasaray hücumda ve top iç koridordaki Frankowski’nin ayağında, Sallai ise dış koridorda.
Galatasaray hücumda. Daha uygun seçenekler varken Frankowski ceza sahasına orta yapmayı tercih ediyor.
Burada beklememiz gereken Frankowski’nin topu Sallai’ye bırakarak 2’ye bir denemesi. Diğer bir seçenek ise Torreira’yla paslaşarak hücumu daha zenginleştirmesi. Ancak Frankowski bu ikisinin yerine doğrudan ceza sahasına orta yapmayı tercih etti.
İkinci örnek, dakika 28,46. Top yine iç koridordaki Frankowski’nin ayağında. Bu kez önündeki seçenek şunlar: Dış koridorda Sallai’yle oynamak. Fenerbahçe ceza sahasında boş bir koridor yakalamış olan Barış Alper Yılmaz’ı kaçırmak.
Aynı şey. Daha uygun seçenekler varken Frankowski yine Fenerbahçe ceza sahasına orta yapmayı tercih ediyor.
Ancak Frankowski hücumu daha da olgunlaştırmak yerine yine aynı şeyi yapıyor. Victor Osimhen’in kafasını topla buluşturmak için ceza sahasına orta yapıyor.
Frankowski’nin bunu yapmasının özel nedeni olabilir, skora katkı yapmak gibi. Ancak doğru olanı oynamadan hemen orta yapmaya yönelmenin kanımca temel nedeni Frankowski’nin kendi bildiği seti oynamaya yönelmesi. Bu elbette antrenmanlarla çözülebilecek bir sorun.
Burada ilginç bir örnekten de söz etmek istiyorum. Bir keresinde Galatasaray hücumunda Barış Alper Yılmaz boş bir koridora hareketlenip kendisinden top istemişken Osimhen yine ceza sahasına orta yapmayı tercih etti.
Yine aynı şey. Osimhen boş koşu gösteren Barış Alper Yılmaz’a pas vermek yerine ceza sahasına orta yapmayı tercih ediyor.
Fiili 433 yapısı
İkinci nedene gelince. Okan Buruk maçtan önceki açıklamasında merkezde Lemina-Torreira ikilisinin oynayacağını, Sara’nın ise ofansif görevinin bulunduğunu söylemişti. Ancak daha maçın başlangıç düdüğünde gördük ki Galatasaray sahaya 433 formasyonuyla yayıldı. (Aynı Okan Buruk maçtan sonra üç ora sahayla oynadıkları için hücum etkinliğini kurmadıklarından söz etti.)
Maçın ilk saniyesi. Galatasaray’ın üçlü orta saha kurgusu net biçimde görülüyor.
En geride Lemina, Torreira ve Sara ise iç koridorlarda. Torreira biraz daha defansif, Sara ise ofansif.
Bu formasyonu Galatasaray’ın saha içi yayılımı gösteren ortalama pozisyon görselinde de net biçimde görüyoruz.
Tam burada, ofansif orta saha futbolcusu olarak oynayan Sara’nın sahaya, takım savunmasını güçlendirmek amacıyla Dries Mertens’e verilmeyen fazladan bir görevle sahaya sürüldüğünü de söylemek istiyorum. Sara oyunda kaldığı süre içinde her Fenerbahçe hücumunda topun arkasına geçti. (Bu, Mertens’e hiç verilmeyen, verilse bile zaten yapmayacağı, yapamayacağı bir görev.) Sara bununla da yetinmedi, Bardakcı ileri çıktığında onun yerini de doldurdu. Dolayısıyla Sara’nın defansif görevlerinin hücum vazifelerinden daha fazla olduğunu söyleyebilirim.
Akgün oyuna girince
Galatasaray hücumdaki etkinliğini Sara’nın yerine Yunus Akgün’ün dahil olmasıyla artırabildi. Bunu şu hücumla örneklendirmek istiyorum.
Dakika 75,18. Galatasaray hücumunda Fenerbahçe’nin takım savunmasına yardımcı olan En-Nesyri topu ileriye uzaklaştırıyor. Muslera bu topu kontrol edip Abdülkerim Bardakcı’ya veriyor, o da Lemina’ya. Lemina kendi etrafından dönerek Fred’den sıyrılıyor ve topu Yunus Akgün’e aktarıyor. Top Yunus Akgün’e geldiğinde çizgide Sallai var, Frankowski ise hemen iç koridordan koşmaya başlıyor. Akgün de onun önüne atıyor topu.
Yunus Fenerbahçeli futbolcuları oyundan düşüren dikine bir pasla Frankowski’yi kaçırıyor.
Fenerbahçe ceza sahasına giren Frankowski topu kaleye paralel olarak yerden sert kesiyor.
İki saniye sonrası. Frankowski’nin kestiği topu Fenerbahçe kalecisi İrfan Can ayağıyla uzaklaştıracak.
Ancak Fenerbahçe kalecisi İrfan Can Eğribayat, Osimhen’den önce bir stoper gibi bu topu ayağıyla uzaklaştırmayı başarıyor.
Ne var ki Galatasaray’ın Akgün üzerinden oynadığı baskın futbol, Mertens’in oyuna dahil olup santrfor arkasına geçmesiyle sona erdi ve oyunun momentumu yeniden değişti.
Tartışma
Kanımca Galatasaray’ın hücumda daha etkili oynayabilmesi için Álvaro Morata’nın sakatlıktan dönüp santrfor arkasında oynamaya başlaması gerekiyor. (Bu arada Yunus Akgün’ün Kasımpaşa maçında kart cezalısı olduğu oynayamayacağını söylemek istiyorum.)
Nedenine gelince; Lemina’nın defansif orta saha oyuncusu olarak takıma eklenmesinin, gerek ikili mücadelelerde üstün fizik kalitesi, gerekse de sprint hızı nedenleriyle özellikle hızlı rakip hücumlarında Galatasaray’ın takım savunmasını oldukça yukarı çektiği çok açık. Ancak üçlü orta saha yapısının (Lemina+Torreira+Sara) Galatasaray’ın hücum gücünü aşağı çektiği de görülüyor. Özellikle Rizespor karşılaşmasında olduğu gibi rakibin kendi birinci bölgesinde oynamak zorunda bırakılmadığı zaman dilimlerinde.
Bunun üç nedeni var. İlki Osimhen, gol noktalarına yatay santrfor koşuları yapma ve kendini boşa çıkarma konularında eksikleri olan bir santrfor profiline sahip. Artı, ceza sahasında bir arkadaşı varken onunla ön direk, arka direk paylaşımı da yapamıyor.
Bunu bir örnekle göstermek istiyorum. Burada Eren Elmalı Barış Alper Yılmaz’dan aldığı topu Fenerbahçe ceza sahasına yerden kesmek üzere. Ön direğe doğru hareketlenmesi gereken Osimhen ise Fenerbahçe’nin stoperlerinin trafiğine takılmış durumda.
İki saniye sonrası. Frankowski’nin kestiği topu Fenerbahçe kalecisi İrfan Can ayağıyla uzaklaştıracak.
Böylece bu topu Fenerbahçe kalecisi İrfan Can Eğrirabayat kolayca kontrol ediyor. Tabii burada bu tip hücum aksiyonlarını yeterince çalışılmamış olduğundan da söz etmek yerinde olacaktır. Zira Sallai ve Osimhen neredeyse üst üste binmiş durumdalar, dolayısıyla basketboldaki “spacing” (rakibi açmak için farklı yönlere hareketlenmek) prensibi burada uygulanmıyor.
İkinci neden, Sallai, Yunus Akgün ve Barış Alper Yılmaz’ın da yatay santrfor koşuları yapma konusunda Osimhen’den iyi oldukları söylenemez. (Bu üçü zaten daha çok atıcı değil, hazırlayıcı pozisyonundalar ve tercih edilmelerinin nedeni de bu.)
Üçüncü neden; Mertens bu rolü oynayabilecek bir formasyona sahip, ancak fizik kapasitesi artık buna izin vermiyor, hem de uzun süreden bu yana. Doğru olanı biliyor, ama artık bedeni bu doğruyu yerine getiremiyor. Ne pas verebiliyor, ne doğru yere hareketlenebiliyor, ne başka bir şey.
Tüm bunları üst üste eklediğimizde mevcut durumda Galatasaray, sadece havadan oynandığında Osimhen üzerinden tehlike yaratabilen bir takıma dönüşmüş durumda. (Rizespor maçında galibiyeti getiren iki golün de Osimhen’in kafasından çıkması bu açıdan hiç şaşırtıcı değil.)
Dolayısıyla Galatasaray’ın ceza sahasında yatay santrfor koşularını yapabilecek, Osimhen’e odaklanmış rakip defans oyuncularını cezalandırabilecek tek futbolcusu var: Morata.
Ancak Morata’nın takıma girmesi üçlü orta saha yapısının (Lemina-Torreira-Sara) bozulması anlamına da gelecek. Bu durumda kanımca Okan Buruk Mertens’ten sonra diğer bir gözdesi olan Torreira’yı da yanında oturtmaya başlayacak, eğer yeniden takım savunmasında büyük zayıflık yaratan üçlü formasyona geçmezse.
Sonuç
Galatasaray yaklaşık iki aydır dar bir kadroya sahip olmanın ve sakatlıkların tetiklediği zorlu bir sürece girmişti. Bu süreçte en ağır faturayı UEFA Avrupa Ligi’nden elenerek ödedi. Bu fatura deplasmandaki Hatayspor beraberliği dışında lige sirayet etmedi.
Bu hafta Perşembe günü Türkiye Kupası’nda Konyaspor, ardından da Pazar günü Kasımpaşa’yla oynanacak iki maçta ne olacağını bilemiyorum. Ancak Galatasaray bu haftayı da kayıpsız atlatırsa fikstür yoğunluğu sona erdiği için temelde haftada tek maç oynayacağı bir sürece girecek. Bu da hafta içlerinde daha çok antrenman yapmak demek. Buradan hareketle Galatasaray’ın futbolunu önümüzdeki süreçte yeniden yukarı çekmesini bekleyebiliriz.
Evrensel'i Takip Et