Savunma mesajı Haliç’ten verdi

Fotoğraf: ANKA
Karanlık günlerden geçiyoruz. Gazeteciler, sendikacılar, insan hakları savunucuları, aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler, parti genel başkanları, il başkanları, avukatlar, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri tutuklanıyor; belediyelere kayyum atanıyor, belediye başkanları soruşturuluyor. En küçük bir muhalefete, eleştiriye anında soruşturmayla karşılık veriliyor.
İsteniyor ki herkes sussun. En küçük bir muhalefet olmasın. Tek bir ses çıksın ve herkes o sese kulak versin. Karanlık zifiri karanlığa dönüşsün.
Ancak ne mutlu ki bize zifiri karanlığa izin vermeyecek olan, karanlıkta parlayan ışıklarımız var. Geçtiğimiz pazar günü İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi bu ışıkların oldukça güçlüsüne tanıklık etti. İstanbul Barosu, Olağanüstü Genel Kurulunu topladı ve savunma tek ses oldu. Avukatlar savunmayı ve barolarını savunmak için Haliç Kongre Merkezini doldurdu.
Olağanüstü Genel Kurula giden süreç
Olağanüstü Genel Kurul hangi nedenle toplanmıştı hatırlayalım.
İstanbul Barosu, 21 Aralık 2024 tarihinde, Suriye’de öldürülen iki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı gazeteci ve bu gazetecilerin öldürülmesine ilişkin basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan gazeteciler ve avukatlar için bir açıklama yayımlamıştı. Basına servis edilen bilgiye göre 22 Aralık 2024 Pazar günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlattı.
Soruşturma yasaya aykırı olarak başlatılmıştı. Avukatlık Yasası gereği zorunlu olmasına rağmen Adalet Bakanlığından izin alınmamış, öncesinde soruşturulan baro yöneticilerinin bilgisine başvurulmamıştı.
İstanbul Barosuna yönelik hukuksuz dava ve soruşturmalar bununla da sınırlı kalmadı. Başsavcılıkça İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınması için davaname hazırlandı ve dava açıldı. Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Epözdemir, 23 Ocak günü gözaltına alındı ve 25 Ocak’ta tutuklandı.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun davanameye ve tüm bu hukuksuzluklara karşı Olağanüstü Genel Kurul kararı alarak cevap verdi. Olağanüstü Genel Kurul 23 Şubat Pazar günü toplanacaktı ama İstanbul’da alışık olmadığımız hava muhalefeti vardı. Üç gün boyunca yağacağı duyurulan kar, soğuk, buzlanma, sefer iptalleri elbette endişeye neden olmuştu. Acaba salon dolacak mı? Genel kurul için gerekli sayıya ulaşılacak mı?
Baromuza dokunamazsınız
Genel kurul günü hava buz gibiydi. Ama İzmir Barosu sabahın 06.30’unda salona gelmişti bile. Bu haber ve genel kurul saati yaklaştığında akın akın Haliç Kongre Merkezi’ne yönelen avukatlar tüm endişeleri yok etti. İstanbul Barosu’nun Olağanüstü Genel Kurulu tarihe geçecek bir buluşmaya tanıklık etti. Edirne’den Ağrı’ya kadar bütün Türkiye baroları, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve yöneticileri İstanbul Barosunun en kıdemliden en gencine binlerce avukatı, pek çok farklı ülkeden hukukçular ve baro temsilcileri, sendikaların, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, milletvekilleri, hukuk devletine inanan herkes İstanbul Barosuna destek olmak ve savunmayı savunmak için bir aradaydı. İstanbul Barosu Başkanı’nın bu günleri özetleyen ders niteliğindeki etkili konuşması, önceki baro başkanlarının, seçim gruplarının, Avrupa baroları temsilcilerinin konuşmasında hep aynı vurgu hakimdi: “Baromuza dokunamazsınız.”
Olağanüstü Genel Kurulda oy birliğine yakın çoğunlukla kabul edilen sonuç bildirgesi, hukuksuzluklara ve İstanbul Barosunun vesayet altına alınma girişimlerine karşı savunmanın ortak yanıtı oldu.
Haliç’ten Çağlayan’a yanıt
Binlerce avukatın ortak iradesini yansıtan sonuç bildirgesinde “İktidarların göz ardı etmemesi gereken gerçek şudur ki; avukatlar toplumun vicdanıdır. Avukat susturulursa vicdan da susar, toplum karanlığa gömülür. Haksızlığa karşı direnmek bir haktır, yükümlülüktür ve insan hayatının en yüce kazanımıdır” sözleriyle iktidar uyarılırken, vesayet girişimlerine güçlü bir cevap da verildi: “Bağımsız ve özgürlükten yana, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumakla yükümlü kurumlar olarak barolar sadece avukatların değil, toplumun, barış ve adalet içinde bir yaşamın da savunucusudur. Hukukun birleştirici gücüyle insanın, hayvanın, doğanın hakkını savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Ülkesini seven, evrensel hukuk ilkelerini benimsemiş ve demokrasiye inanan avukatlar olarak buradan ilan ediyoruz: Seçimle gelen, seçimle gider. Bu ister Millet Meclisi, ister yerel yönetim, isterse barolarımız olsun; halkın iradesinin üstünde hiçbir irade yoktur.”
Avukatlar Haliç’ten Çağlayan’a güçlü bir yanıt verdi: “Genel Kurulumuzun demokratik iradesini hiçe saymak isteyenler bilmelidir ki avukatlar iradelerine yargı eliyle müdahale edilmesine asla izin vermeyecek. Baroların insan haklarını savunması amaç dışı faaliyet değil asli sorumluluktur. Asıl amaç dışı olan yargı görevi ve yetkisini kötüye kullanmaktır. Bugün adaletsiz yargı kararlarına, haksız tutuklama ve mahkûmiyetlere imza atanlara, tarih ve toplum huzurundaki sorumluluklarını hatırlatmak isteriz. Açıktır ki; masumiyet karinesini ve anayasayla güvence altına alınmış hakları sistematik olarak ve sürekli ihlal eden, adil yargılama gereklerini yerine getirmeyen yargı mensupları hukuku çiğnemektedir. Biz buna izin vermeyeceğiz, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Ülke olarak bir uçurumun kıyısındayız, hukuk devletine ve demokrasiye dönüş, toplumsal barış için huzur için zorunludur, avukatlar ve barolar olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
‘Hukuk yoluyla demokrasi’ ancak anayasaya ve hukukun genel ilkelerine saygı çerçevesinde inşa edilebilir. Biz avukatlar, yaşadığımız çağa ve topluma karşı görevlerimizi daima yerine getirdik, getirmeye de devam edecek ve hukuk yolunda mücadeleden asla geri adım atmayacağız.”
Savunmanın ışığı
Stefan Zweig, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar kitabı hakkında şöyle demişti: “Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar diye adlandırdım. Çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar.” Belki Zweig'in kitabındaki 12 anla kıyaslanmayacak kadar önemli olmayabilir ama yine de tarihe not düşülecek bir ışık parladı Haliç’ten. Avukatların mesleğine ve barosuna sahip çıkma yönündeki iradesi, Haliç’e gelen, gelemeyip de genel kurulu takip eden herkes için umut oldu.
Şimdi sırada 4 Mart var. O gün, avukatlar ve barolar Çağlayan’da “amaç dışı faaliyette bulunduğu” iddiasıyla görevine son verilmesi istenen İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin, İstanbul Barosu’nun yanında olacak. Haliç’ten verilen mesaj bu.
Evrensel'i Takip Et