28 Şubat 2025

Sınavlı ortaokul geliyor, devamsız öğrenciler okula sokulmayacak

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) öyle çalışıyor ki işi öğrenciyi okula sokmamaya ve diploma feshine kadar vardırdı.

MEB’in iki ajandası var: Dincilik ve paracılık. AKP bu iki konuda hız kesmeden devam ediyor. Son örneği 22 Şubat 2025 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren “Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” oldu. MEB’in resmi sitesinde duyurduğu haliyle, “Yönetmelik'te, merkezî sınav puanıyla öğrenci alan okulların belirlenmesi, mesleki ve teknik eğitim kurumlarına yönelik düzenlemeler, devamsızlıkla ilgili yeni kurallar ve öğretmenlerin görevlerine ilişkin güncellemeler yapıldı.”

Hafta içinde gazetede de bir kısmına yer verildiği üzere, Ortaöğretim Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler arasında devamsızlık hakkını dolduranların okula sokulmaması, mesleki teknik eğitimde devamsızlıktan sınıf tekrarına kalanlara okula dönebilmeleri için bir işletme ile sözleşme yapma şartı, sınavla öğrenci alan okullarda görev yapan öğretmen ve idarecilere Milli Eğitim Akademisi şartı, nakillerin esnekleştirilmesi, sınavlı ortaokullar gibi çeşitli düzenlemeler yer alıyor.

Bugün yönetmelikte getirilen değişikliklerden sadece çocukların okul geçişleri, nakiller, devamsızlıklar ile ilgili olan bir kısmına odaklanmaya çalışacağım.

Sınavsız ve sınavlı ortaokul ayrıştırması: Partililere ve torpillilere nitelikli ortaokul mu?

Yönetmelikte çok dikkat çeken bir değişiklik ortaokullara yerleştirmede MAHALLİ YERLEŞTİRME şartının, özellikle de “nitelikli okullar” için delinmesine yönelik düzenleme getirilmesi sayılabilir. Bu düzenleme şu şekilde: “Bünyesinde ortaokul bulunan, merkezî sınav puanıyla öğrenci alan okulların ortaokul kısmına öğrenci alımı, yazılı veya sözlü sınav sonucuna göre yapılabilecek.”

Bu ne anlama geliyor? Partili, ayan eşraf, bürokrat çocuk ve yakınları bu tür okullara mahalle şartını aşarak, Türkiye’de geçmiş örneklerinde görüldüğü üzere, torpil-tanıdık etkisinin de rol alacağı şekilde yazılı veya sözlü sınavla geçişlerinin sağlanması mı olacak?

Maalesef, bu coğrafyada güç iktidar parti bürokrasi işleyişinin nasıl odluğunu herkes biliyor. Böyle bir uygulamanın nesnelliği (Tarafsız ve bilimsel bir şekilde gerçekleştirileceği) nasıl garanti edilecek? Müdürlerin neredeyse tamamının Eğitim-Bir-Sen üyesi olduğu dikkate alınırsa yazılı veya sözlü sınavla ortaokula öğrenci kabulünde çok farklı bir durum yaşanmayacağı yani ailevi siyasal kökeninin çok rol oynayacağı öngörülebilir.

Böyle bir uygulama ortaokullar arasındaki ayrışmayı çok daha derinleştirecek, fakir yoksul çocuklar mahalle şartıyla zaten fakir mahallelerine veya imam hatiplere mahkum hale getirilmişti, şimdi orta ve üst sosyoekonomik düzeydeki mahallelere doğru daha 9 yaşından yeni bir ayrıştırmanın, partili olan olmayan, tanıdığı güçlü olan olmayan, en masum haliyle başarılı olan olmayan ayrıştırmasının, buna yönelik bir mekanizmanın önü açılıyor demektir.

Öğrenci nakilleri: Ucu kayırmaya açık değişiklikler

Yönetmelik değişikliğinde maalesef ortaöğretim ve diğer okul türleri için de nakiller ucu açık hale getirilmiş bulunuyor. Örneğin “Yönetmelik'te yapılan değişikliklerle yetenek sınavıyla öğrenci alan güzel sanatlar ve spor liselerine kayıt hakkı kazanan ancak sınıf açılmaması nedeniyle kesin kayıt yaptıramayan öğrencilerin başka okullara yerleştirilmesi sağlanacak.” “Ayrıca, öğrencinin veya velisinin can güvenliği riski, doğal afet, velinin kamu görevine atanması gibi zorunlu hâllerde öğrencilerin kontenjan şartı aranmaksızın farklı okullara nakledilebileceği hükme bağlandı. Nakil işlemlerinde öğrencinin merkezi sınav puanı ve yerel yerleştirme kriterleri dikkate alınacak.”

Ne tür sonuçlar doğuracağının ucu açık olan bir başka nakil maddesi de şu şekilde: “Yetenek sınavıyla öğrenci alan güzel sanatlar ve spor liselerine kayıt hakkı kazanan ancak sınıf açılmaması nedeniyle kesin kayıt yaptıramayan öğrencilerin başka okullara yerleştirilmesi sağlanacak.” Bunların Türkiye’deki mevcut deneyimler içinde ne tür farklı kayırmalara ve uygulamalara konu olacağı ucu açık sorular oluşturuyor.

Varsa yoksa işletme: Mesleki eğitimin 12. sınıfı fiilen kapatılıyor, tümden işletmelere bağlanıyor

“Yönetmelik'te yapılan değişiklikler ile işletmelerde mesleki eğitim süreci yeniden düzenlendi. 12. sınıfta işletmelerde mesleki eğitim görmeleri esas. Ayrıca, sektöre bağlı yoğunlaştırılmış eğitim modeli uygulanabilecek.”

Yani mesleki teknik okulların 12. sınıfı fiilen kapatılıyor, özel sektöre aktarılıyor, özelleştirilmiş oluyor.

11. ve 12. sınıfta mesleki eğitimde özel sektör okullarına/ işletmelerine naklin önü açılıyor

Değişiklikler arasında mesleki teknik okulların desteklenmesinden daha çok piyasalaştırılması/ özel sektöre devri ve dahası kaynak aktarımı konusunda değişiklikler öngörülüyor: “Yönetmelik'le, mesleki ve teknik eğitim kurumlarının bölge okulu, ihtisas okulu, sektör içi ve sektöre entegre okul olarak belirlenmesine ilişkin de düzenlemeler getirildi. Sektöre entegre okullara, 9 ve 10. sınıflarını farklı okullarda tamamlayan öğrenciler, 11. sınıftan itibaren nakil yoluyla geçiş yapabilecek.”

Devamsızlar okula sokulmayacak, açığa MESEM’e yönlendirilecek: Sosyal destek ve rehberlik yerine sokağa terk veya işletmeye transfer

Dahası, çok önemli bir konu olan, yaygın olarak alt sosyoekonomik gruptan çocukların ve ailelerin sosyal ve rehberlik desteği ihtiyacı duyduğu “devamsızlık” konusu özel sektör için fırsata dönüştürülüyor: “Yeni düzenlemeye göre, devamsızlık süresini dolduran öğrenciler derslere devam edemeyecek, sınavlara giremeyecek ve teşekkür, takdir, onur ve üstün başarı belgesi alamayacak. Devamsızlık süresini dolduran öğrencilerin durumları değerlendirilirken öğrenim hakkı bulunan öğrenciler, bir sonraki eğitim öğretim yılında eğitimlerine devam edebilecek. Öğrenim hakkı bulunmayan öğrenciler ise açık öğretim lisesi, mesleki açık öğretim lisesi veya mesleki eğitim merkezine yönlendirilecek.”

Öğrenciler ve veliler üzerinde iş/çalışma baskısı: İşletmede devamsız öğrencinin sözleşmesi feshedilecek, tekrar iş sözleşmesi imzalayarak MESEM’e dönebilecek

Yönetmelik’te yapılan değişiklikler arasında çocukları işte çalışmaya zorlayıcı yeni hükümlere yer veriliyor: “Madde 11: (…) Mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin teorik derslere özürlü ve özürsüz devamsızlık süresi ders yılı içinde devam etmesi gereken sürenin altıda birinden, işletmede mesleki eğitimde ise 3308 sayılı Kanun hükümlerine göre kullanabileceği ücretli ve ücretsiz izin toplamından fazla olamaz. Bu fıkra kapsamında toplam devamsızlık süresinin 60 güne çıkabildiği durumlarda teorik derslere devamsızlık süresi teorik ders süresinin üçte birini geçemez. Devamsızlık süresini aşan mesleki ve teknik ortaöğretim kurumu öğrencilerinin varsa işletmeyle olan sözleşmeleri feshedilerek sigorta çıkışları yapılır ve durumları yazılı olarak yasal temsilcisine ve işletmeye, 18 yaşından büyükler için kendisine de bildirilir. Devamsızlık nedeniyle başarısız sayılan ve öğrenim hakkı bulunan öğrenciler derslere devam edemez ve bir sonraki eğitim ve öğretim yılının başından itibaren bir işletme ile sözleşme imzalamak şartıyla okula devam ettirilir. Mesleki eğitim merkezinde öğrenim hakkı bulunmayanlardan zorunlu eğitime tabi olanlar ise veli ve öğrenci talebi de dikkate alınarak açık öğretim lisesi, mesleki açık öğretim lisesi veya açık öğretim imam hatip lisesine yönlendirilerek kayıtları yapılır.”

Deneyimli öğretmenler: İşletme okul, esnaf öğretmen değil, halkın kaynağı okula tahsis deilmeli KOBİ’lere değil

Alandaki öğretmenlerin, mesleki teknik eğitimin işletmelere aktarılması ve MESEM uygulamaları ile ilgili bazı belirlenimleri şu şekilde sayılabilir:

-Çocuklarımızın formel okul ortamlarından kopartılıp esnaf KOBİ sahiplerine ucuz işçi olarak sunulması,

-Ciddi bir eğitimden geçmeden verilen iş pedagojisi eğitimine/usta öğreticilik belgesine dayalı olarak çocukların yetkin olmayan kişi ve mekanlara teslim edilmesi,

-Çocuklarımızın fiziksel, psikolojik, bilişsel ihtiyaçlarının işletmelerde karşılanamaması, işletmelerin bunlara uygun olmaması,

-Esnaf ve KOBİ işletmelerine işletmede eğitim altında teşvik ödemeleri yapılması (Halkın kaynaklarının okullara ve okul beslenmesine tahsis edilmesi yerine buralara aktarılması), 

-Ders programının özellikle MESEM’de çağdaş bir okul programından çok uzak ve sınırlı kalması,

-Mesleki teknik eğitimin zorunlu eğitim yaşında olup olmaması ve ders programları tartışmaların ötesinde mevcut durumuyla çok niteliksiz hale geldiği,

-İşletmelerin bir okul ve işletmecilerin de öğretmen sayılamayacağı, ancak staj yeri olabileceği,

-Sonuçta örgün eğitim yerinin okul ve eğitimcisinin de öğretmen olduğu, başka bir yer veya kişilerin bunu ikame edemeyeceği,

-Esnafa, KOBİ’lere emek ve ucuz iş gücü transferi yerine örgün eğitim kurumlarının/okulların desteklenmesi gereği,

-Programların çocukların bütüncül ve akademik gelişimine uygun, bilim teknik sanat odaklı düzenlenmesi gereği.

Acı gerçekler ise;

-Okul öğretmenlerinin bir kısmının da çocukları MESEM’e kanalize ettiği,

-Bu yoksulluk şartlarında küçük bir ödemenin bile aile ve çocukların büyük kısmında okuldan kopma ve çocuk yaşta çalışmaya rıza göstermesine yol açtığı,

-Esnaf ve KOBİ’lerin de bunu çok büyük bir avantaja çevirdiği,

-Ciddi politikalar üretilmezse ve iyi bir bilinç sağlanamazsa sorunun da anlatılamadığı,

-Mesleki teknik eğitim alanının neredeyse tümden bir sömürü ve özelleştirme alanına dönüştüğü yönündedir.

-Diğer yandan, en kritik nokta kaynak transferidir. Bu kaynaklar buralara aktarılmazsa bu sistem de kısa sürede çöker, ne aile ne öğrenci ne esnaf bu konuda istekli olur.

Eğitim ve okulda öncelik özelleştirme, sömürü, kaynak transferi ilişkileri mi? Bu kaynakların okullara tahsisi durumunda okullar hızla toparlanır.

Köşenin sınırlarını çok aştık. Özetle okul ayrıştırmaları, ortaokulların daha da ayrıştırılması, devamsız öğrencilerin okula sokulmaması çözüm değil, aksine sorunu büyüten durumlardır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et