2 Mart 2025

İşçi hareketine saldırılar politik

AKP’li yıllarda cumhuriyet tarihinde greve çıkan işçi sayısı oranı resmi bakımdan en düşük seviyede. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) verilerine göre de 2022 yılında 16 greve 1063 işçi, 2021’de sadece 519 işçi greve katıldı. Bu sayı grev hakkının yasal olarak kullanılabildiği 1963 yılından bu yana en düşük sayı ve tarihi bir rekor. AKP döneminde (22 yıl) grev hakkını kullanabilen işçi sayısı 90 bin civarında kalırken grevi yasaklanan işçi sayısı 200 bine yaklaştı. AKP, adeta bir grev yasaklama partisi. Türkiye’de, sendikalaşma AKP döneminde dibe vurdu. 2002’de yüzde 9.5 olan toplu iş sözleşmesi kapsama oranı 2012’de ilk kez yüzde 4.5’e kadar geriledi. Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile büyük darbe yiyen sendikal örgütlenme, AKP’nin gözetimi ve denetiminde patronlarca adeta iğdiş edildi. Her yıl binlerce işçi sendikalı olduğu için işten atılırken, AKP’nin “yeni Türkiye”sinde sendika seçme ve sendikaya üye olma özgürlüğü fiilen rafa kaldırıldı. Kamu emekçileri alanında yandaş sendikacılık beslendi, mücadeleci sendikaların önü kesildi. Özelleştirme uygulamalarının ardından istihdamın yapısı değişerek güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerinde artış yaşandı. Esnek çalışma; taşeronlaşma, çağrı üzerine veya uzaktan çalışma gibi kısmi süreli çalışmalar, kursiyer istihdamında artış ve deneme sürelerinin uzatılması gibi çeşitli şekillerde gerçekleşiyor. Özelleştirmelerin ardından işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarında da sermayeden yana ve işçiyi değil iş sürekliliğini önceleyen değişimler yaşanıyor. Özelleştirilen iş yerlerinde özel sektör işverenlerinin, maliyetlerini azaltmak için işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaktan kaçınmaları, gerekli iş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekiminin taşeronlaşması ya da çalıştırılmamaları dolayısıyla hastalık ve kaza riski arttı.

Düzen değişimi talebi

İşçiler, emekliler, üreticiler öfke biriktiriyor, homurdanmalar bir düzen değişimi talebi olarak her yerde. İktidarın tek alternatifi biraz daha sabır telkini. Çözüm olarak sunduğu acı reçetede, enflasyon, yoksullaşma ve işsizlikte derinleşmeyi sürdürecek. Ulusal istihdam stratejisi programında genç ve kadın emeğinin sermaye sömürüsüne açık hale getirilmesi ortadayken “aile yılı” ilanı bu ikiyüzlü sinsi politikaları açığa çıkarıyor.

İşçi hakları OVP saldırısı altında

4 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek öncülüğünde orta vadeli programın (OVP) uygulanmasıyla birlikte işçilerin reel ücretleri ve satın alım güçleri daha önce hiç olmadığı kadar hızlı şekilde düştü. Gerekli önlemlerin alınmaması sonucu iş cinayetleri ve iş kazaları artıyor, günde 5 işçi iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Sermaye, iktidar ve sendikal bürokrasi aracılığıyla işçiler üzerindeki kontrolünü türlü baskılarla artırmaya çalışıyor. Sendikalaşma gibi en temel haklar için verilen mücadeleler polis şiddetiyle karşılık buluyor. İşçilerin kazanılmış hakları esnek çalışma, mezarda emeklilik gibi uygulamalarla gasbedilmeye çalışılıyor.

İşçi hareketini minderde tutmak

Kaç işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğinin bilinmediği üçüncü havalimanı inşaatında verilen mücadelelerin birikiminin bir sonucu olarak 2018 yılının eylül ayında yüzlerce taşeron ile değil bizzat ana işverenle görüşülmüş ve binlerce işçi iş bırakmıştı. Jandarma gece koğuşları basarak yüzlerce işçiyi gözaltına almış ve beş işçi önderi (sendikal kadro) tutuklanmıştı. Salgın sürecinin devamında birçok iş kolunda ücretsiz izin uygulaması ve Kod-29 nedenli işten atmalar gerçekleşmişti. Ücretsiz izin ile işçilere 2020 yılında aylık 1168 TL ve 2021 yılında 1420 TL net ücret “İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak” ödenmiş ve bir ay boyunca işçinin bu ücretle geçinmesi beklenmişti. Yine bu uygulamayla işçilerin kıdem, ihbar tazminatı hakları dondurulmuş ve SGK emeklilik primleri ödenmeyerek daha geç emekli olmaları da dayatılmıştı. İşten çıkarmaların yasak olduğu salgın sürecinde milyonlarca işçi patronlar tarafından ‘ekonomik koşullar’ gerekçe gösterilerek ücretsiz izne çıkarılmıştı. Bu süreci Kod-29 uygulaması izlemiş, salgın sürecinde işten atmaların yasaklandığı açıklamalarıyla tazminatsız işten atmaların önü açılmıştı. İş Kanunu’nun 25/2 maddesi kapsamında işten çıkarmanın “yasal” olması ile on binlerce işçi çıkış kodu 29 olarak işaretlenerek (Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller) haksız-hukuksuz bir şekilde tazminatsız olarak işten çıkartılmıştı. Bu saldırılara son olarak eklenen ve yasaklara rağmen süren metal grevleri ve Başpınar’daki ek zam direnişi. Metal işçilerinin grevine karşı alınan yasak kararı, Başpınar’da işçilerin önüne konulan barikat, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması ve muhalefete dönük tutuklama operasyonlarının amacı da işçi sınıfını; tek adamın yenebileceği minderde tutma isteği.

İşçi sınıfının politik örgütlenmesi

Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, grev ve toplu pazarlık hakkı önündeki yasaklar sona erdirilmeli. İş cinayetlerinden sorumlu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalı. İşten atmaların yasaklanması ve insanca yaşanabilir düzeyde bir ücretin sağlanması; sosyal konut, ucuz gıda ve ulaşımın sağlanması; mesleki eğitimin kamusal niteliğinin sağlanması ve çocuk işçiliğin yasaklanması; kadın, yaşlı ve göçmen emeğinin korunması için işçi sınıfının politik örgütlenmesi de kaçınılmazdır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et