Madenler, limanlar, enerji: Emperyalizm ve mülksüzleştirme yoluyla birikim

Arşiv fotoğraf: DHA
Neoliberalizmde özelleştirme sadece iktisadi alım-satım veya kiralama-devir işlemlerinden ibaret politikalarla sınırlı değildir. Toplumsal yapıyı ekonomik olduğu kadar ideolojik olarak da dönüştürmeyi amaçlayan, kamuya ait ortak mülkiyet biçimlerinin tasfiyesine odaklanan emperyalist projenin bileşenlerinden biridir.
David Harvey’in “Yeni Emperyalizm” kitabında ifade ettiği üzere, kapitalist üretim tarzında biriken artığın realize olması gerekir, sermaye birikimi kendini sürekli yeniden üretmek zorundadır. Bunlar olmadığında aşırı birikim ve kârlılık krizi yaşanmaya başlar. Özelleştirme politikaları, sermaye birikiminde yaşanan sorunları aşmak için 1980’lerde devreye sokulmuştur. Ancak geçmişi daha gerilere uzanır.
Korkut Boratav’a göre kapitalizm, birikim krizi sorunlarını aşmak için tarihsel kökenlerinde yer alan ilksel sermaye birikimini yeniden keşfetmiş, birikimin modern formunu özelleştirme olarak adlandırmıştır. Özelleştirmeler sermayenin kendini saklama gereği duymadığı en çıplak saldırı stratejisidir. Nitekim Karl Marx da ilksel birikimi tarif ederken “Burjuvazinin devlet iktidarını istediğini ve kullandığını”, bunun da “sözde ilksel birikimin asli unsuru” olduğunu belirtir. Burjuvazi, devlet gücüyle mülksüzleştirerek, kamunun yıllara yayılan birikimlerine ve ortak varlıklarına el konmasının önünü açarak, uluslararası sermaye hareketlerini serbestleştirip kolaylaştırarak sermayenin parazit yönünü besler.
Özelleştirmelerle üretken sabit sermaye stoku artmaz; aksine, ulusal ölçekte ekonomik değeri yüksek taşınır ve taşınmazlar ederinin çok altında sermayeye tahsis edilir. Çayırhan Termik Santrali ve Çayırhan Linyit İşletmesine ait maden sahalarının özelleştirilmesinde bunu bir kez daha görmüş olduk. Taban teklif tutarının açıklanmadığı Çayırhan özelleştirmesi için belirlenen geçici teminat bedeli olan 250 milyon TL, yaklaşık olarak Çayırhan’da yaratılan 3.5 günlük değere denk düşüyor; maden sahaları, termik santrali ve neredeyse Nallıhan’ın tamamı büyüklüğünde bir toprak satışa çıkarıldı.
Türkiye’deki tüm kamu iktisadi teşekküllerinin başına gelen de aynısıdır. 1986 yılında küçük satışlar ve işletme hakkı devriyle başlayan özelleştirmeler, 2002’den sonra büyük ölçekli satışlar halinde devam etmiştir. 1986-2023 yılları arasında toplam 71 milyar 481 milyon dolar tutarında kamu varlığı; PETKİM, Türk Telekom, ERDEMİR, TÜPRAŞ, Sümerbank, SEKA, Kütahya ve Amasya Şeker Fabrikaları, Eti Maden İşletmeleri, Petrol Ofisi, TÜMOSAN, Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait limanlar, THY, madenler gibi onlarca stratejik kurumun tamamı ya da hisseleri, değerinin çok altında bedellerle yerli ve yabancı tekellere satıldı. 1986-2003 yılları arasında 8 milyar 240 milyon dolarlık özelleştirme, AKP’nin iktidara geldiği yıldan bugüne (2004-2023) 63 milyar 241 milyon dolarlık özelleştirme yapıldı. Üç alana odaklanabiliriz:
Maden Sahaları
Anadolu coğrafyası yerli veya yabancı ortaklı maden şirketleri arasında paylaşılmış durumda. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre 2008-2024 yılları arasında en az 259 bin 700 işletme, 137 bin 857 arama ruhsatı verildi. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi bilgilerine göre ise 2004 yılında 138 olan uluslararası sermayeli maden şirketi sayısı 2021 itibarıyla 773’e ulaştı. TEMA’nın Artvin, Eskişehir, Zonguldak, Bartın, Ordu, Tokat, Muğla’nın da aralarında olduğu 15 ilde yaptığı çalışmaya göre illerin yüz ölçümlerinin yüzde 60 ila 70’ine maden ruhsatı tahsis edildi. Maden Kanunu’nda yapılan 20’den fazla değişiklikle ormanlar, milli parklar, sit alanları, tarım alanları ve su havzalarının madenciliğe açılması kolaylaştırıldı. Bütün bu talanın semeresini madencilik sektörü topluyor: 2024 yılında madencilik sektöründe ihracat bir önceki yıla göre yüzde 4.7 artarak 6 milyar 11 milyon dolar oldu.
Elektrik Şirketleri
Türkiye coğrafyası 14 elektrik şirketi ya da şirket ortaklıkları için 21 elektrik dağıtım bölgesine (EDAŞ) bölüştürülmüş durumda. EDAŞ’lardan 11’i 2008-2010 yılları arasında, 2’si 2011 ve 2012 yıllarında, 8’i 2013 yılında özelleştirildi. Böylelikle AKSA’ya 2, EnerjiSA’ya 13 şirket, Limak, Kolin ve Cengiz’e 4 şirket ve Bereket’e 2 şirket olmak üzere 14 elektrik dağıtımı tekelleştirildi. Dünya Bankasının alt kuruluşu olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının raporuna göre EDAŞ özelleştirmelerinin toplam tutarı 12.75 milyar dolar.
Limanlar
Limanların özelleştirilmesi yoluyla dış ticaret ve lojistik işlerinin büyük bölümü de özel sektörün kontrolüne terk edildi. Türkiye’deki 27 konteyner limanının 25’i özel sektörün mülkiyetindedir. İstanbul’da MarPort, KumPort, Mardaş, AkçansaPort; Tekirdağ’da Asyaport, Tekirdağ; Bursa’da RodaPort, Borusan, GemPort; Kocaeli’de Limaş, YılPort Gebze, SafiPort Derince, EvyapPort, DP World; Balıkesir’de Çelebi Bandırma; Sakarya’da KarasuPort Limanları yer alıyor. Marmara Havzası’ndaki 10 liman yerli sermayeli, 2 liman yabancı sermayeli, 3 liman ise konsorsiyum.
Türkiye kapitalizminin büyüme temposunu sürdürmesinde özelleştirmelerin payı çok büyük. Özelleştirmeler aşırı birikmiş sermayenin değerlenebileceği alanların oluşturulmasını ve metalaştırılmasını hızlandırıyor; Harvey’in ifadesiyle genişletilmiş yeniden üretim yoluyla sürdürülemeyen kapitalizmin kronik sorununa çare bulunmaya çalışılıyor. Sermayenin ideolojik açıdan da hegemonik konuma kavuştuğu bu süreç, her zaman Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların kılavuzluğunda yürütülmüştür. Üreticilerin üretim araçlarından koparılması bitmeyen bir süreç olduğundan, süreklileşmiş ilksel birikim kapitalizmin her safhasında emekçi sınıfların karşısına çıkacaktır.
Emperyalist iş bölümü dahilinde yer altı ve üstü kaynaklara el konmasına dayanan “ekstraktivizm”, transit ticaret ve lojistik kanallarını küresel değer zincirleriyle bütünleştirme ve enerji kaynaklarını uluslararası şirketlerin kontrolüne devretme eğilimleri ile memleketi ucuz emek rezervine dönüştürme eş zamanlı ve eş güdümlü işlediği ölçüde Türkiye kapitalizminin agresif büyümesi mümkün olabilir.
Evrensel'i Takip Et