Öcalan’ın çağrısında ‘olan’ ve ‘olmayan’

Fotoğraf: Dilan Temiz/ Evrensel
Börekçi tabelalarında ‘Kürt böreği’nin ‘küt böreği’ olarak yazıldığı bir ülkede barış/çözüm sürecinden geçiyoruz. Gelişmeleri takip edenler, Öcalan’ın çağrısını kendi değer sistemleri ve kaygılarına göre değerlendiriyor. ‘Bir kongre toplayarak silah bırakma ve PKK’yi feshetme çağrısı’nı, ‘Zafer ve barış sürecinin başlangıcı’ olarak tanımlayanlar olduğu gibi, ‘teslimiyet belgesi’ olarak yorumlayıp sürecin tıkanmasının kaçınılmaz olduğunu iddia edenler de var. Baskı ve kayyım atamalarıyla somutlaşan güvenlikçi zihniyetten ‘barış ve kardeşlik’ umulmaması gerektiğini söyleyenler de mevcut. Temkinli bir sessizlik içinde olanların sayısı da az değil.
Aralarında zihin açıcı katkılar mevcut olsa da yapılan yorumların çoğunluğu veriden çok tartışmalı “duyum”, kaynağı belirsiz “kulis bilgisi” ve “tahmin”e dayandırılıyor. Yazanın ‘dilek ve temennileri’ne dayanan değerlendirmeler, yaşanan sürecin sağlıklı ilerlemesine katkı sağlamaktan uzak.
Hal böyle olunca, gelişmeleri yorumlarken niyet okuması yapmak yerine sınırlı da olsa eldeki veriden hareket etmek, altına imza atılan metinleri, ekranlarda sürecin etkin aktörleri tarafından söylenen sözleri yorumlamak daha doğru görünüyor. Bunu yaparken de Kürt halkından rol çalma, ona akıl verme ve barış için verilen emeği küçümseme tehlikelerinden uzak durmak; yapıcı eleştiriden vazgeçmeden süreci izlemek, tamamlanmasını beklemek gerekiyor.
Bu doğrultuda, Öcalan’ın çağrısında ‘olan’ ve ‘olmayan’ noktaların altını çizmek, bunlar üzerinden ortaya çıkan ihtiyaçları zaman içinde detaylandırmak üzere işaret etmek, yararlı olabilir.
* * *
Önce metinde ‘olan’larla başlarsak; Abdullah Öcalan’ın okuduğu metnin başlığı ‘Barış ve demokratik toplum çağrısı’. Bize göre bu başlıkla, barışın ancak demokratik ilkelerin gözetildiği, tüm tarafların saygı gördüğü bir ortamda mümkün olacağı fikri vurgulanıyor.
Öcalan çağrının ilk iki paragrafında, PKK’nin doğuş koşullarını ve sonradan onun “Anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara” girmesine yol açan nedenleri açıklarken “Reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü”, “Ülkede kimlik inkarının çözülüşü” ve “İfade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler” üzerinden bir değerlendirme yapıyor ve PKK’nin ‘benzerleri gibi’ ömrünü tamamladığını, feshinin gerekli olduğunu söylüyor.
İzleyen satırlarda, Kürt-Türk ilişkilerini ‘bin yıllık bir ittifak’ olarak yorumluyor. Bu çerçevede Öcalan tarafından “Çok kırılgan hal alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görev” olarak tanımlanırken, devamında “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” görüşü ifade ediliyor.
Çağrı metninin siyasal alanda hareketlenmeye neden olduğunu görüyoruz. Önceden benzer yaklaşımlar sergilemesi düşünülemeyen ve keskin polemiklerin tarafı olan siyasal aktörler arasında yakınlaşmalar yaşanıyor. Buna paralel olarak, milliyetçi partiler ‘barış/çözüm süreci’ne karşıtlık üzerinden yeni pozisyonlar alıyor.
Öte yandan, Öcalan’ın uzunca bir süredir geliştirmekte olduğu kavram setiyle uyum halindeki çağrısında yer alan politik/ideolojik vurguların ve değerlendirmesini içine oturttuğu tarihsel çerçevenin, sosyalist/komünist siyasetin temel tezleriyle çelişen boyutları da var. Bu durum, barıştan yana olan, barış arayışını halkların özgür yaşamı ve sınıf mücadelesinin selameti açısından önemli bulup sevinçle karşılayan ve fakat 20. yüzyılın başından itibaren sürmekte olan dönüşümün dinamiklerini ve temel aktörlerini Öcalan’ın çağrısında ifade ettiği gibi görmeyen, Öcalan’ın çözümlemesinde artık geride kaldığını düşündüğü kavram setlerini kısmen ya da tamamen geçerli ve anlamlı bulan her milliyetten sosyalistlere/komünistlere yeni sorumluluklar yüklüyor.
Bu kesimin, sağlam ittifakların çimentosunun ilkeli ayrışmalar olduğunun bilinciyle, çağrı metninden süzülen hatları dikkatle okuyarak, bir yandan barıştan yana ısrarını koruyup, Kürt halkıyla omuz omuza saf tutarken, diğer yandan kendi siyasal gündemini nasıl, kimlerle ve hangi biçimlerde hayata geçireceğine ilişkin fikir mayalaması gerekiyor.
* * *
Öcalan’ın çağrısında şu ya da bu şekilde olması beklenen ama yer almayan konular hayli fazla. Bunların eksikliği, en az açıklamada ifade edilenler kadar metni bütünleyici, tamamlayıcı bir öneme sahip. Öcalan’ın kişisel tercihleri kadar ülkenin siyasal ikliminden ve siyasal alanın darlığından kaynaklanan nedenlerle metinde ‘olmayan’lar üzerine yapılacak tartışmalar için, daha ferah zamanların beklenmesi doğru görünüyor.
Evrensel'i Takip Et