10 Mart 2025

Koza Çanakkale’yi geçebilecek mi?

Fotoğraf: Çanakkale Belediyesi

Çanakkale’nin en önemli içme ve kullanma su kaynağı olan Atikhisar Barajının orta ve uzak mesafe koruma havzasında Koza Altın AŞ tarafından bir maden açılmak isteniyor. Daha önce iki kere ÇED raporu mahkeme tarafından iptal edilen maden projesinden vazgeçmeyen Koza (Yeni Adı Türk Altın İşletmeleri) 3. kez ÇED raporu için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişiklik Bakanlığının (ÇŞİB) kapısını çaldı. ÇŞİB de şirkete 16 Nisan tarihindeki İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısına randevu verdi. Bu toplantıda şirket ve madene karşı olan taraflar dinlenerek Bakanlıktan ÇED olumlu ya da olumsuz kararı çıkacak.

Koza’nın aklının ucundan geçmemesi gerek!

Gülen Cemaatine yakın İpek ailesinin elinden alınarak önce TMSF’ye, ardından da Varlık Fonuna aktarılan Koza Altın şu anda bir kamu işletmesi niteliğinde. Peki, devlete ait bir kamu işletmesi neden yüz binlerce insanın (Çanakkale merkez nüfusu yaklaşık 146 bin, ilçelerle birlikte yaklaşık 571 bin) içme ve kullanma sularının koruma havzasında altın madeni işletmek ister? ÇED raporuna göre bu madenden toplamda 4.38 ton altın, 2.73 ton gümüş elde edilecek. Koza’nın Ağrı Mollakara’da işletmek istediği altın madeninden 10.2 ton, Eskişehir Kaymaz’da 6.33 ton ve Kayseri Kaşköy İşletmesinden 8,.28 ton üretim hedeflediği, toplam altın üretiminin de 5 yılda 40 ton olacağının öngörüldüğü bir ortamda Çanakkale Serçiler ve Terziler köyü arasındaki Karapınar Madeni çok da büyük ve elzem değil Koza için. Hele ki kuraklık ve susuzluğun her geçen yıl yakıcı bir biçimde hissedildiği, küresel ısınmaya dair her gün bir başka felaket senaryosunun paylaşıldığı günümüzde yüz binlerce insanın, milyonlarca canlının içme suyunu kirletme pahasına bir altın madeni işletmek, bir kamu işletmesi olan Koza’nın aklının ucundan dahi geçmemesi gerekir.

Bu maden projesi ilk gündeme geldiğinde madene karşı İda Dayanışma Derneği tarafından 2020 yılında açılan dava sürecinde bilirkişiler “ÇED alanı, Atikhisar Barajının uzun mesafeli koruma alanı içerisinde kalmaktadır. Proje alanının Atikhisar Barajı Gölü’ne en yakın mesafesi yaklaşık 2.8 kilometredir. Proje alanının yaklaşık 2 kilometre kuzeyinden geçen Kocadere (Sarıçay) Atikhisar Baraj Gölü’nü beslemektedir” diyerek ÇED’e olumsuz görüş belirtiler. Çanakkale 1. İdare Mahkemesi de bu rapor sonrası maden projesinin ÇED olumlu kararını iptal etti.

Yeni proje iptal edilen eski projenin katbekat büyüğü!

Şirket şimdi aynı bölgede, aynı ruhsat sahası içinde tesislerin yerini ve kapasitelerini değiştirerek yeni bir ÇED başvurusunda bulunuyor. Bu yeni projedeki birçok rakam iptal edilenin katbekat fazlası! Üstelik ikiye ayrılan ÇED alanlarından 2 numaralı ÇED alanı Atikhisar Barajının 1.4 km yakınına kadar, eskisine göre iki kat daha da yaklaşmış durumda.

Bununla birlikte; mesela mahkeme tarafından iptal edilen eski projedeki ÇED alanı toplamda 50.29 hektar (ha) iken, yeni projede 2 ÇED alanının toplam büyüklüğü 116.16 ha’a ulaşmış durumda. Yeni projede projenin alansal büyüklüğü iki kat artmış durumda. Eski projede açık ocak alanı 2.1 ha olarak belirtilirken, yeni projede ise açık ocak alanı tam 5.76 kat büyüyerek 12.11ha’a çıkmış. İptal edilen eski proje ile ilgili diğer rakamlar da (Bitkisel toprak depolama alanı, ekonomik olmayan kayaç (EOK) depolama alanı, geçici cevher stok alanı vs.) gibi büyüklükler de yeni projede katbekat fazla! Haliyle cevher ve altın-gümüş-EOK üretimleri de eski projeye göre çok daha fazla. Mesela cevher üretimi iptal edilen eski projede 299 bin 223 ton iken, 10.76 kat fazlasıyla 3 milyon 221 bin 711 tona çıkarılmış. Aynı şekilde altın üretimi de eski projede 7 bin 425 ons hesaplanırken, yeni projede bu rakam da 179 bin 927 onsa çıkarılmış. Gümüş (11 kat) ve EOK (25 kat) rakamları da kat kat artmış.

‘Lütfen’ diyerek, ‘İstirham ederek’ hiçbir madenci gitmez!

Çanakkale’nin içme suyunun dibinde altın madeni projesi için Koza’nın bu yeni girişimine dair haberin ardından Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek Belediye Meclisi toplantısında 16 Nisan’daki İDK toplantısına kendisinin de gideceğini ve kentin suyunu savunmak için her türlü mücadeleyi vereceklerini söyledi. Erkek, “Kaz Dağları çığlık atıyor, bu çığlığı dünya duydu ama iktidar duymadı” diyerek madencilere “Kaz Dağlarından lütfen elinizi çekin!” diye seslendi. Erkek’in bu naif üslubunu gözeterek maden işletmeleri Kaz Dağı’ndan ellerini çekecekler mi? Bu nazik çıkışlar sonrası “Çanakkale geçilmez!” sözü bir kez daha gerçek olur mu? Aslında yanıtları belli sorular bunlar!..

Çanakkale’nin sularını tehdit eden maden projeleri

Yeri gelmişken Sayın Erkek’e Çanakkale’nin içme suyunu tehlikeye atan tek madenin Koza’nın Karapınar projesi olmadığını hatırlatarak bazılarını burada sayalım;

  1. Her ne kadar ruhsatı iptal edilse de 400 bin ağacı keserek ile geride bıraktığı enkaz hâlâ orada duran Kirazlı Altın Madeni sahası.
  2. CVK TV Tower Altın Bakır Madeni
  3. Kuşçayırı, Kayalıdağ Altın Madeni projesi
  4. TÜMAD Şahinli Altın Madeni, Lapseki (Bayramdere Barajı Havzası)
  5. Marmotek Kurşun Bakır-Çinko Madeni (Bayramdere Barajı Havzası)
  6. Cengiz Holding Bayramiç Hacıbekirler Bakır-Altın Madeni

Su zirvesi tanıtımında hiç değinilmeyen konu neydi?

Yazıyı bitirirken 10-11 Nisan 2025 tarihleri arasında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ev sahipliğinde yapılacak Çanakkale su zirvesinin tanıtım toplantısında küresel ısınmanın sulara etkisi, kirlilik, tarımda su kullanımı, yer altı sularının durumu vs. gibi birçok konudan bahsedilirken bölgede almış başını giden madencilik faaliyetlerine dair tek söz edilmemesi, Atikhisar ve diğer su havzalarına madenlerin verdiği zarar üzerine hiçbir cümle kurulmaması ve Kocabaş Çayı’nın suyunun Cengiz Holdingin Halilağa Madenine tahsis edilmesi, bu bölgede yapılacak iki göletten bu madene proses suyu verebileceği gibi bilgilerin hiç konuşulmamasının, zirve 17’nin bu haliyle “Dostlar alışverişte görsün zirvesi” haline gelebileceği endişelerini güçlendirdiğini de belirtelim.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Yetim hakkı’ da sermayeye

‘Yetim hakkı’ da sermayeye

Türkiye’de kemer sıkma politikaları ve sosyal yardım kesintileri yoksulluğu derinleştirirken, 2 bin 404 çift, 3 bin liralık yetim maaşı alabilmek için resmen boşandı. Bu yolla ekonomik çıkmaza çare arayan ama aynı evde yaşamaya devam eden bu çiftler, SGK’nin hedefinde. Oysa aynı SGK, İşsizlik Fonundan sermayeye yılda ortalama 17 milyon yetim maaşı aktarıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et