10 Mart 2025

Tıbbın dikenli bahçeleri: Oruç

Fotoğraf: Unsplash

Hiçbir hayat tek kişilik değildir. Tercihler tekil olsa da sonuçları bize dairdir. Bu ibadet biçimleri için de geçerli. Misal oruç…

Konumuz oruç değil kimin oruç tuttuğu. Eğer hipoglisemisi yani şeker düşme atakları olan bir tır şoförü oruç tutuyorsa, biz onu özünden kopmuş bir üçüncü sayfa haberi olarak okuyabiliriz her an: ‘Elim trafik kazasında onlarca ölü ve yaralı…’

Nadir de olsa ciddi kan şekeri düşüşlerinde bayılma veya bilinç kaybı olabilir.

Elbette salt dini oruçlar değil, diyetisyen ve hekim danışmanlığı alınmadan internet bilgisi olarak sağlıklı olma adına yapılan günümüzün modası ‘aralıklı oruç diyetleri’ de bir tır şöföründe benzer öykülere yol açabilir.

‘Aralıklı oruç (intermittent fasting) diyeti’ günün belirli bir bölümünde yemek yemeyi, geri kalan sürede ise kalori alımını durdurmayı esas alan bir beslenme şeklidir. Farklı yöntemleri olmakla birlikte, en yaygın olanları günde 16 saat aç kalıp, yemekleri 8 saatlik bir zaman diliminde tüketmeyi hedefler.

İnanç temelli kimi ritüeller, ibadet biçimleri beden sağlığımızla ilintili bir öz içerir. İnanç bağlamında riayet edenler için doğası gereği pozitif yönleri öne çıkar. Olası riskler ise bilimin ve tıbbın dikenli bahçesidir.

Oruç, tarih boyunca birçok kültürde “bir manevi arınma”pratiği olarak uygulansa da beden ve özellikle de endokrin sistemde önemli bir arka planı vardır.

Sümerlerden Antik Mısır’a, Hindu inancından tüm tek tanrılı dinlere, hatta Şamanizme oruç insanlığın farklı biçimlerde en yaygın ve eski ibadet biçimi. Hal böyle olunca yeme içmeye dair deneyimlerden süzülüp nesiller boyu aktarılan  davranış kalıpları oluşagelmiştir.

Ama artık bir handikapı var bu deneyim aktarımının: Reaktif hipoglisemi, insülin direnci, şeker hastalığı insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla arttı son çeyrek asırda. Özellikle reaktif hipoglisemisi yani yemek sonrası kan şeker düşüklüğü olanların aç kalması, oruç tutması beyin için bir faciaya dönüşebilir ki bu tanı geçen yüzyıllarda çok ama çok enderdi.

Hekimliğe ilk başladığım seksenli, doksanlı yıllarda, reaktif hipoglisemi ve insülin direnci tanıları nadirdi, diyabetin ülkemizde görülme oranı ise yüzde dört civarındaydı. Şimdi yüzde yirmilere ulaşmasına ramak kaldı.

Diyabet son hızla artarken temel sorun birçoğunun henüz tanı almamış olması, hastalıklarının farkında olmayışları. Bu olgular için bir danışmanlık almadan uzun bir açlığa girmek son derece riskli.

Reaktif hipoglisemi, yemek yedikten sonra (genellikle 2-4 saat içinde) kan şekerinin normalin altına düşmesi durumudur. Bu durum, özellikle karbonhidrat ağırlıklı öğünlerden sonra pankreasın fazla insülin salgılamasıyla ortaya çıkar.

Reaktif hipogliseminin belirtileri:

-Titreme, terleme, çarpıntı

-Baş dönmesi, sersemlik

-Sinirlilik, huzursuzluk

-Yoğun açlık hissi

-Baş ağrısı

-Konsantrasyon güçlüğü

-Bulanık görme

-Halsizlik, yorgunluk

-Nadir de olsa bilinç kaybı

Bu belirtiler, özellikle yemeklerden birkaç saat sonra ortaya çıkar ve genellikle karbonhidrat tüketimiyle geçici olarak düzelir.

Bu ve benzeri yakınması olanların ister dini oruç ister diyet amaçlı aralıklı beslenme ya da bir protesto biçimi olarak açlık grevleri ile uzun açlıkları tıbben önemli istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Sağlıcakla kalın.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Yetim hakkı’ da sermayeye

‘Yetim hakkı’ da sermayeye

Türkiye’de kemer sıkma politikaları ve sosyal yardım kesintileri yoksulluğu derinleştirirken, 2 bin 404 çift, 3 bin liralık yetim maaşı alabilmek için resmen boşandı. Bu yolla ekonomik çıkmaza çare arayan ama aynı evde yaşamaya devam eden bu çiftler, SGK’nin hedefinde. Oysa aynı SGK, İşsizlik Fonundan sermayeye yılda ortalama 17 milyon yetim maaşı aktarıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et