Kuyunun dibi ve sıçrayış

Fotoğraf: AA
Galatasaray’da Okan Buruk’un ilk iki yılında görünmeyen bir sarmal var oldu sahada: Hücum/savunma sarmalı.
Bunu şöyle açıklayabilirim. İlk iki sezonda Galatasaray iyi hücum yaptığı sekanslarda iyi bir savunma takımına dönüşüyordu. Ve de tam tersi; hücum düştüğünde takım savunması da düşüyordu.
Ancak hücum/savunma sarmalı bu yıl Victor Osimhen’in transferi sonrasında radikal bir dönüşüm yaşadı. Nedeni basit: Okan Buruk, Victor Osimhen, Mauro Icardi ve Dries Mertens üçlüsünü aynı anda oynatabilmek için üçlü savunmaya geçti, bunun için de kanat bek pozisyonlarında forvet karakterli iki oyuncuya (Barış Alper Yılmaz ve Yunus Akgün) görev vermeye başladı. Böylece ilk 11’de forvet karakterli futbolcu sayısı beşe çıkmış oldu.
Sonuç; takım savunması hücumun iyi olduğu sekanslarda bile aşağı düştü. Nedeni Galatasaray’ın kanat beklerinin savunmadaki görevlerini harfiyen yerine getirememeleriydi. Bu ise en arkada görev yapan üç stoper üzerine binen yükün radikal biçimde artmasına yol açtı.
Elbette takım savunmasının düşmesinin başka nedenleri de vardı. Bunların arasında en önemlisi olarak şu ikisini sayabilirim:
- Merkez orta sahada görev yapan iki oyuncunun (Lucas Torreira ve Gabriel Sara) hız ve sprint atma kapasitesinin az olması. (Bu nedenle rakip geçiş hücumlarında bu ikili merkezi kapatmada zorluk yaşadı.)
- Kadro derinliğinin yetersizliği. (Kadro yetersizliği, yoğun fikstür sürecinde bazı futbolcuların üzerine binen yükü çok artırdı, bu da sakatlıklara yol açtı.)
Galatasaray bu sorunları aşmak için kış transfer sezonunda kadro derinliğini artırmaya çalıştı. Bu amaçla yedi yeni oyuncu (Przemyslaw Frankowski, Carlos Cuesta, Arda Ünyay, Eren Elmalı, Mario Lemina, Ahmed Kutucu ve Álvaro Morata) takıma eklendi. Buna karşın üç oyuncuyla (Victor Nelsson, Hakim Ziyech ve Michy Batshuayi) yollar ayrıldı.
Sorunlar daha da arttı
Ancak kanımca bu hamle, var olan sorunları azaltacağına biraz daha çetrefilli hale getirdi. Şundan; bu oyuncular yoğun fikstür döneminde takıma katıldılar ve Galatasaray’ın oynamak istediği futbol konusunda neredeyse hiçbir adaptasyon süreci yaşamadan ve eğitimden geçmeden kendilerini birden sahada mücadele ederken buldular. Bu da bazı kötü sonuçlara yol açtı:
- Aynı maç içinde sürekli formasyon ve oyuncularının görev yerlerinin değiştiği Galatasaray’ı daha fazla izlemeye başladık. (Buna örnek olarak deplasmanda 4-1 kaybedilen AZ Alkmaar maçını verebilirim. Galatasaray maça üçlü savunmayla başlamış, sonradan dörtlüye, ardından da yeniden üçlü formasyona geçmişti.)
- Yeni oyuncuların hiçbiri ön alan baskısı temelli ve adam adama oynayan Galatasaray’ın sistemine hemen uyum sağlayamadı. Bu da rakiple bire bir eşleşmelerde önemli hataların yapılmasına yol açtı. (Burada geçen haftaki karşılaşmada kullanılan taç atışı sonrasında Galatasaray’da eşleşmelerin birden çökmesi sonrasında Kasımpaşa’nın gol pozisyonuna girmesini hatırlayabiliriz.)
- Takımdaki bireysel hatalar radikal biçimde artmaya başladı. (Yine geçen haftaki Kasımpaşa karşılaşmasında geriden oyun kurarken Lemina’nın iki kez, Torreira’nın ise bir kere yaptığı top kayıplarını bu hatalara örnek olarak verebilirim.)
- Takımın kırılganlığı daha da arttı. (Örneğin dün topu alarak oyuna iyi başlayan Galatasaray’ın kalesine gelen ilk şutun golle sonuçlanmasından sonra takımın psikolojisi birden değişti. Kırılganlık nedeniyle skora karşı bir reaksiyon bile ortaya konulamadı. Söz konusu kırılganlık ikinci yarıda Alanyaspor’un kendi kalesine attığı gole kadar sürdü.)
- Bazı futbolcular ciddi özgüven kaybı yaşadılar. (Özellikle Ahmed Kutucu ve Eren Elmalı’da bu özgüven kaybını ciddi biçimde gözlemlemek mümkün.)
Dünkü Alanyaspor karşılaşmasının ilk yarısı, bu sezon oynanmış en kötü 45 dakika değildi. Ancak kuyunun dibine çöktüğü 45 dakikaydı. Bundan kastım şu: Oynanan oyun ve futbolcuların performansı maçın geride kalan bölümü için hiç de iyi şeyler vaat etmiyordu. Daha da ötesi, Galatasaray sezonu kapatmış bir görüntü veriyordu.
Ancak nasıl kuyunun dibine çöküş yenilen golle başlamışsa, Galatasaray kuyunun dibinden kurtulmak için gayret göstermeye bulduğu ilk golün sonrasında başladı. Yavaş yavaş takım özgüven kazandı, olgun ve etkili hücumlara şahit olduk.
Ben bu yazıda ilk olarak yenilen gol de dahil olmak üzere Galatasaray’ın dün özellikle maçın ilk yarısında oynadığı etkisiz futbolu iki ayrı başlık altında analiz etmeye çalışacağım. Bu başlıklardan ilki Mario Lemina’yla ilgili olacak.
Kuyunun dibindeki adam
Hatırlanacaktır; Rizespor karşılaşması sonrasındaki analizimde Lemina’yı oldukça övmüş ve üstlendiği liderliğin özellikle Mauro Icardi sonrası dönem için yaşamsal olabileceğine dikkat çekmiştim. Tuhaftır, Lemina o maçtan, özellikle Fenerbahçe karşılaşmasından sonra düzenli olarak geriye gitti. Lemina bu kötüye gidişin ilk sinyallerini Türkiye Kupası’nda Konyaspor’la oynanan ve sonradan oyuna dahil olduğu karşılaşmada vermeye başlamıştı, ancak çok dikkat çekmedi. Kötüye gidiş en belirgin biçimde geçen haftaki Kasımpaşa karşılaşmasında ortaya çıktı. Bu maçta Lemina’nın skora etkide bulunabilecek hatalar yapmaya başladığına şahit olduk.
Ancak yine de Lemina gibi fizik kapasitesi oldukça yüksek bir oyuncunun bu kadar kısa bir sürede dibe çakılacağına hiç ihtimal verilemezdi. En azından ben vermiyordum. Fakat beklenmeyen oldu ve Lemina dünkü Alanyaspor karşılaşmasında dibe çakıldı.
Kanımca Lemina’daki çöküşü iki pencere üzerinden değerlendirmeliyiz. İlki fiziksellik penceresi, ikincisi ise taktik pencere.
Elbette asıl nedeni kendisi biliyordur, ancak dün izlediğimiz Lemina bırakalım ilk 11’de olmayı, kadroda bile olmamayı gerektiren bir fiziksel tükenmişlik içindeydi. (Nedenini bilemediğim için bunu tartışabilecek durumda değilim, ama dün oynadığı 45 dakika içinde ben Lemina’yı bir kez dışında alamet-i farikası olan yüksek şiddette hızla koşu yaparken görmedim.)
Gölge savunması
Taktik pencereye gelince; Lemina dün sanki Galatasaray bire bir adam savunması değil de gölge savunma yapmıyormuş gibi oynadı. Bunu iki örnekle göstermeye çalışacağım.
İlk örnek, dakika 9,16. Galatasaray rakip yarı sahaya yerleşmiş durumda ve hücum yapmak arzusunda. Abdülkerim Bardakcı orta saha çizgisi civarında en gerideki Lemina’ya oynuyor. Lemina kendisine baskı yapmak isteyen Sergio Córdova’dan sıyrıldıktan sonra Alanyaspor ceza sahasına yüksek, ama hiçbir takım arkadaşının koşamayacağı noktaya bir top gönderiyor.
Ancak sorun bu değil. Bundan sonra yaptıkları, daha doğrusu yapmadıkları. Kaleci Ertuğrul Taşkıran’ın eliyle başlattığı Alanyaspor hücumunda Lemina etrafındaki hiçbir Alanyasporlu futbolcuya baskı yapmadan ve oyunla hiç ilgilenmeden jogging temposuyla geriye döndü.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Bu, Alanyaspor’un Galatasaray kalesine indiği ve zayıf da olsa Córdova’yla kaleyi yokladığı ilk hücumdu.
Goldeki hatası
Şimdi Lemina’nın yaptıklarını Galatasaray’ın yediği gol örneğinde takip edelim. Dakika 22,15. Morata’nın Galatasaray yarı sahası ortalarında yaptığı faulden sonra Alanyasporlu Fidan Aliti hemen oyunu başlatıyor ve topu sol kanat beki Yusuf Özdemir’e gönderiyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Yusuf Özdemir’i Frankowski kapatmaya çalışıyor, ancak Özdemir daha da sola doğru kayarak topu arka direğe doğru kesiyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Topun indiği noktaya Alanyaspor’un sağ kanat beki Florent Hadergjonaj yetişiyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Hadergjonaj kontrol ettikten sonra topu Tonny Vilhena’ya doğru, geriye ve merkeze oynuyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Burada gördüklerim şöyle.
- Lemina ilk andan itibaren marke ettiği Vilhena’yı daha sonra tamamen unutarak oyunu izlemeye başladı, ta ki top Vilhena’ya gelinceye dek.
- Bu hücumda Vilhena’ya asist yapan Alanyasporlu oyuncu Hadergjonaj’ı aslında Eren Elmalı’nın marke etmesi gerekiyordu. Ancak burada Galatasaray savunması zincir halinde sağa doğru hareket etti. Sànchez Frankowski’nin dublajını aldı. Bardakcı ve Elmalı da sağa yanaştı. Bu durumda Hadergjonaj boşta kaldı.
- Boşta kalan Hadergjonaj’ı alması gereken Galatasaraylı futbolcu ise Barış Alper Yılmaz’dı. Ancak Yılmaz da Lemina gibi hareketsiz kalarak ceza sahasının köşesinde gelişmeleri izleyince Hadergjonaj kolayca asist yapma şansı buldu.
Burada elbette Lemina’yı sadece goldeki hatası üzerinden değerlendirmemek lazım. Lemina dün ilk yarıda neredeyse oyunda yok gibiydi. Sekiz kez top kaybı yaptı, giriştiği beş ikili mücadelenin sadece birinde başarılı oldu. Bu nedenle de ikinci yarıda yedek kulübesine alındı.
Antrenmanların etkisi
Lemina konusunda son olarak bir konuya değinmek istiyorum. Spor kamuoyunda Okan Buruk’un Galatasaray’ı iyi çalıştırmadığı için futbolcuların fizik kalitelerinin çok aşağıda olduğu yolundaki görüşe inananların sayısı hiç de az değil. Bu görüşe inananlara göre Lemina da “yetersiz” antrenmanlar nedeniyle fizik kalitesini koruyamadı ve düşüşe geçti.
Ne var ki kanımca bu düşünce bir gerçeğe karşılık gelmiyor. Eğer antrenmanlar söylendiği gibi yetersiz olsaydı Galatasaray Avrupa Ligi’ndeki son maçına kadar yenilgisiz kalmayı başaramaz, ligde de zirvede olamazdı. Artı bu görüşe inananlar Osimhen’in nasıl olup da geldiğinden bu yana patlayıcılığını ve fiziksel anomalisini sürdürdüğünü de açıklamak zorundalar.
Hücumcu bekler
İkinci üzerinde durmak istediğim konu Galatasaray’ın iki bekinin de hücumcu olmasının oyuna etkisi. Ben iki bekin de hücumcu olmasının Galatasaray’ın takım savunmasını olumsuz etkilediği görüşündeyim. Bu görüşümü tek örnek üzerinden göstermek istiyorum.
Dakika 43,31. Frankowski’nin Galatasaray yarı sahası ortalarından kullandığı taç atışı sonrasında Sara ve Lemina üzerinden top Eren Elmalı’ya geliyor. Ancak Elmalı iki Alanyasporlu arasına girerek topu kaybediyor. Topu kazanan Gaius Makouta hemen çizgideki Hadergjonaj’a oynuyor, o da sağdan bindiren Córdova’yı kaçırıyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Córdova Lemina’ya rağmen topu yerden Galatasaray kalesine paralel biçimde göndermeyi başarıyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Orada Yusuf Özdemir var. Vuruşunu Sànchez yatarak bloke ediyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Alanyaspor’un bu hücumunda dikkat çeken iki unsur var. İlki hücumun Galatasaray’ın sol beki Eren Elmalı’nın yaptığı top kaybı sonrasında başlaması. İkincisi ise Frankowski’nin Yusuf Özdemir’in bindirişinin farkına varmaması. Kısaca Yusuf Özdemir’in attığı şutla sonuçlanan bu hücumda Galatasaray’ın iki bekinin de ölümcül hata yaptığı görülüyor.
Frankowski hakkında minik bir şey söylemek istiyorum. Spor kamuoyunda Frankowski’nin üçlü sistem beki olduğu için dörtlü sistemde başarılı olamayacağı yolunda bir kanaat hâkim. Kanımca bu doğru bir görüş değil. Zira Frankowski oyunu okuyarak oynayan bir futbolcu. Artı, sahip olduğu fiziksel kalite ve teknik de dörtlü savunma beki görevini yerine getirmesi için oldukça yeterli. Kanımca daha çok antrenman ve zamana ihtiyaç var. Bu nedenle erken yorumlardan kaçınmak yerinde olacaktır.
Yunus devreye girince
Yazıda son olarak Yunus Akgün’ün oyuna girmesinin Galatasaray’ın oynadığı futbolu ne kadar yukarıya çektiğine değinmek istiyorum.
Yunus Akgün maça ikinci yarıda dahil oldu ve ilerleyen dakikalar içinde oyuna ağırlığını koydu. Belli ki henüz tam hazır değil. Bu nedenle hareketleri kısıtlı ve eski kıvraklığından biraz uzak. Ancak Akgün’ün bu hali bile Galatasaray’ın oyununda ciddi fark yarattı.
Bunu tek örnekle göstermek istiyorum.
Dakika 67,31. Fatih Aksoy’un uzaklaştırdığı topu Galatasaray yarı sahasında Morata kafayla Torreira’ya indiriyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Sonrasında Morata’nın bu pasıyla başlayan toplam 14 paslık bir hücum sekansına şahit oluyoruz. Morata’nın başlattığı bu hücum yine Morata’nın Alanyaspor kalesine plasesiyle sona eriyor. Bu plasede top Lima’ya çarparak kornere çıkıyor.
Ekran görüntüsü, Bein Sports yayınından alınmıştır
Bu hücumda dört konu dikkat çekiyor.
- Yunus Akgün’ün Galatasaray’ın sağ koridorundaki paslaşma trafiğinde başrolü üstlenmesi: Sara, Frankowski, hatta bu hücum sekansında sağ tarafa gelen Barış Alper Yılmaz’ın da ayağının değdiği hücum sekansının ilk bölümünde anahtar oyuncu Yunus Akgün’dü. Sağ koridorda gerçekleşen paslaşmalara bağlantı oyuncusu liderlik yaptı. Hücumun bu bölümü Yunus Akgün’ün oyunun yönünü değiştirmek amacıyla merkezdeki Morata’ya pas vermesiyle sona erdi.
- Morata’nın gezgin oyuncu rolünü üstlenmesi: Morata bu hücumun başlangıcında, ortasında ve sonunda vardı. Torreira’ya indirdiği topla başlayan bu hücumda oyunun yönü Morata’nın soldaki Eren Elmalı’ya verdiği pasla değişti. Morata finalde yine sahneye çıkarak şutu çeken oyuncu oldu.
- Sol kanatta da Yunus Akgün: Yunus Akgün Morata’ya pas verdikten sonra çevre kontrolü yaparak sağ koridorda yeteri kadar Galatasaraylı oyuncunun bulunduğunu fark ederek sol iç koridor hareketlendi. Ardından da Elmalı’dan topu istedi ve aldı. Sonra da sol ayağıyla gelişine topu Osimhen’e aktardı. Osimhen de gerisindeki Morata’ya şut pası verdi.
- Bu hücumda 11 futbolcusundan sekizi topa ayağını dokundu. Topa dokunmayan üç Galatasaraylı Muslera, Sànchez ve Bardakcı’ydı.
Dünkü maçta şu bir kez daha görüldü ki Galatasaray’da hücum üretkenliğinde Yunus Akgün’ün ciddi bir payı var. İkinci yarı oyuna dahil olmasından sonra takımın futbol liderliğine soyunan Akgün üstlendiği bu liderlikle Sara, Frankowski, Barış Alper Yılmaz’ı oyunlarını da yukarı çekti.
Morata: Matruşka
Yazıda son olarak Morata hakkında durmak istiyorum kısaca.
Morata bana Matruşka bebeklerini anımsatıyor. Ya da Yunus Emre’nin dilini ödünç alarak söyleyecek olursam Morata’nın içinde başka Morata’lar var. Nitekim dünkü maçta birden fazla Morata gördük sahada:
- Her rakip hücumunda topun arkasına geçen Morata: Dikkat çekmiyor olabileceği için yazıyorum, Morata Galatasaray’ın takım savunmasını yukarı çeken bir oyuncu. Çünkü her rakip hücumunda topun arkasına geçiyor. (Aynı şeyi Mertens’te görmek mümkün değil.)
- Altı numara oynayan Morata: Lemina sonrasında Torreira’nın hava topu zayıflığını gidermek için Morata ikinci yarıda altı numara gibi oynadı ve orta sahadaki yüksek topları takım arkadaşlarına kazandırdı. (Morata dünkü maçta çıktığı beş hava topunu da kazandı.)
- Bağlantı oyuncusu Morata: Morata oyunu aklıyla oynayan bir oyuncu. Dün ikinci yarıda biraz derinde konumlanarak geriden oyun kuran “regista” rolünü üstlendi.
- İkinci santrfor Morata: Morata Galatasaray hücumlarında ikinci santrfor rolünü de üstlendi. Bundan kastım Osimhen’le ön direk arka direk paylaşımına girmesi ve yaptığı koşularla Osimhen’e boş koridorlar açması. (Dün Galatasaray’ın ikinci golünde rakip stoperlerden birisi üzerine çekerek ön direğe götüren oyuncu Morata’ydı.)
Kısaca Morata Galatasaray’a henüz takım arkadaşlarının bile tam olarak farkına varamadıkları birçok fırsat sunan ve düzenli oynaması durumunda takım oyununu yukarı çekebilecek bir profile sahip. İhtiyaç duyulan tek şey teknik heyetin onun kalitesini gösterebileceği oyun setlerini ortaya çıkarması.
Sonuç
Kanımca Galatasaray uzun bir süredir düştüğü kuyunun dibini dün gördü ve buradan sıçramaya başladı. Artık daha fazla antrenman yapma şansına sahip olan Galatasaray’ın oyun gücünün önümüzde dönemde daha fazla artacağına şahit olacağımız bir dönemin başladığını düşünüyorum. Bunu düşünmeme neden olan faktör dün Yunus Akgün’ün oyuna dahil olmasından sonra oynanan futbol oldu. Tek sakat oyuncu olan Ismail Jacobs’un da takıma eklenmesiyle Galatasaray’ın hücum/savunma sarmalına yeniden kavuşmasının sürpriz olmayacağı görüşündeyim.
Evrensel'i Takip Et