Tekrar, ‘Tereddüt etme aşı ol!’

Fotoğraf: TTB UDEK
Bir süredir sokağa her çıktığımda, gittiğim her şehirde insanlar durdurup, COVID19 aşıları ile ilgili kaygılarını dile getirip, sorular yöneltiyor. Son zamanlarda tüm iletişim kanallarında genç yaşlarda kalp krizi geçirenlerde artış ve bu artışların da aşılarla ilişkisi durmadan yazılıp çizilince kaygılanmakta haksız değiller. Sorun ana akım iletişim kaynaklarının ötesine geçmenin pek kolay olmaması, ana akımın da bilgi kirliliği yaratan en başat kaynak olması...
Pandeminin beşinci yılı bilimsel bilgi üreten pek çok kurumun araştırmalarına, raporlarına yer verilmesine yol açtı. Son günlerde ardı ardına son beş yıl boyunca COVID19’un hayatlarımızı nasıl etkilediğini anlatan raporlar yayımlanıyor. Bunlardan birisi ABD’de çalışma rejiminden, ev ve yemek alışkanlıklarına, toplu taşıma ve özel araç kullanımına pek çok davranış değişikliğini irdeleyen bir rapor. Bazı alışkanlıklarımız pandemi öncesi değerlere dönmüş hatta geçmiş, örneğin karbon salınımı dramatik bir düşüşten ciddi bir zirveye yönelmiş ama bazıları ısrar etmiş yeni edinilen davranışlarda. Tüm araştırmalarda önemli bir veri aşılara yönelik oluşturulan kuşkucu yaklaşım ve çocukluk çağı aşıları da dahil aşılama oranlarındaki düşüş. Bu değişim Türkiye’de de benzer bir seyir izliyor, ne yazık ki!
Oysa bu tereddüdü oluşturan en önemli bilgi kirliliğini açıklığa kavuşturacak bir başka sonucu daha var COVID-19’un. Post-COVID veya long-COVID diye adlandırılan, uzamış hastalık olarak tanımlayacağımız bir tablo ile yalnız ABD’de 18 milyon insanın ciddi sağlık sorunları yaşadığı, eve hatta yatağa bağımlı hale geldikleri, Birleşik Krallık’ta uzamış hastalığa bağlı sağlık sorunları izlendiğinde iki yıl sonra bu sorunlarında düzelme olanların oranının yüzde 6’da kaldığı bildiriliyor.
Sık gündeme getirilen ve aşılarla ilgili olduğu iddia edilen bir hastalık da miyokarditler. Araştırmalara göre miyokardit aşısızlarda 16 kat daha fazla görülmüş oysa. Ölümlere gelince; yaşa göre düzenlenmiş istatistikler aşısız olanlarda COVID19 ölüm riskinin aşılanmış olanlardan 2021 verilerinde 32 kat, 2022 verilerinde ise 38 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Aşı tekrarı yaptırmayanlarda da aşı tekrarlarını düzenli yaptıranlardan altı kat daha fazla ölüm riski olduğu gösterilmiş.
Türk Tabipleri Birliği bir meslek örgütü olmanın ötesinde toplum sağlığının korunması sorumluluğu gereği birinci basamak ve ilgili uzmanlık alanlarından meslektaşlarımızın olağanüstü çabalarıyla en başından itibaren toplumu bilgilendirecek araçlar geliştirerek aşılara karşı oluşturulan bilim dışı tereddüdü de ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yaptı. Tüm verileri en geniş biçimde kamuoyuyla paylaşmaya gayret etti. Ana akım sansürü o dönemde bu paylaşılanların toplumun tamamına erişimini önemli ölçüde engellemeye çalışsa da tabip odalarının da emeği ile sokakta çok dilli bültenlerle birebir ulaşmak da dahil her türlü araç kullanıldı ve aşı oranları da önemli ölçüde artırılabildi.
O dönemde henüz uluslararası ölçekte de elimizdeki veriler sınırlı iken, sağlık çalışanları ölümlerini paylaştığımız “siyah kurdele” verileri üzerinden bu ölümlerin bize gösterdiklerini birinci yıl raporumuzda yayımlamıştık. Yalnızca o veriler dahi aşılamanın başladığı 2021 ocak ayı sonu itibarıyla gözlenen ve DNA aşılarıyla belirginleşen ölüm sayısındaki düşüşe işaret etmekteydi ve biz aşılar konusunda güvenle söz kurabilmiştik. Bugün çok daha geniş veri tabanlarında yapılmış olan ayrıntılı çalışmalar o dönemde söylediklerimizi destekliyor. O nedenle sokakta durdurup soranlara söylediğimi bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Aşılar tüm canlılara insanlığın armağanıdır. Tereddüt etmeden aşı olun. Sınanmamış bilgi kirliliğinden kaçının. Bilimsel bilginin topluma aktarılması sorumluğunu taşıyan meslek örgütlerini izlemeye devam edin, tıpkı pandemide, depremde, her olağan dışı durumda olduğu gibi...
Evrensel'i Takip Et