Avrupa’nın militarist rüyası

Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel
Bu satırlar yazıldığında Almanya’da, müstakbel hükümet partileri CDU/CSU ve SPD tarafından hazırlanan ve anayasa değişikliği gerektiren, askeri harcamalarda üst sınırı kaldırarak bütçeden yüz milyarlarca avronun ayrılması planı mecliste tartışılmaya başlanmamıştı.
23 Şubat’ta yapılan erken seçimlere rağmen, 24 Mart’ta görev süresi dolacak eski meclisi çağırıp yeni hükümetin önünü açmak başlı başına bir skandal. Yeni mecliste üçte iki çoğunluğa sahip olmayan müstakbel hükümet ve müstakbel Başbakan Friedrich Merz bu adımla büyük bir risk alıyorlar ve sorumluluk altına giriyorlar.
Eski meclis bileşimiyle önümüzdeki salı günü yapılması planlanan oylamanın kaderi, yeni dönemde hükümet ortağı olmayacak Yeşiller Partisinin elinde. Yeşiller’in CDU/CSU ve SPD’nin devasa askeri harcamalar planına destek vermemesi durumunda, istenen değişiklik suya düşecek. Böylece militarist hayaller hayat bulmayacak.
Ancak müstakbel ortaklar bunu garantiye almak için uyanıkça bir hamle yapmanın peşinde. 500 milyar avroluk altyapı harcamalarını askeri harcamalara bağlayarak paket halinde oylamaya sunmayı hesaplıyorlar.
Askeri harcamalara karşı çıkıp altyapı harcamalarına onay vermenin önü kapatılıyor. En azından hesap bu yönde.
Daha önce “borç freni”ni kaldırmaya niyetli, 2022’de ordu için kurulan 100 milyar avroluk özel fona tam destek veren Yeşiller, muhalefette kalmanın etkisiyle daha önce “evet” dediklerine şimdi “hayır” diyebilecek mi? Bunu nihai oylamanın yapılacağı 18 Mart’ta görebileceğiz. O güne kadar kapalı kapılar arkasında pazarlıklar sürecek. Anayasa değişikliğinin kabul görmemesi durumunda, müstakbel “büyük koalisyon” daha göreve başlamadan ağır bir yenilgi almış olacak.
Sol Parti ve AfD, Almanya’nın yakın geleceği açısından büyük bir önem taşıyan oylamanın eski meclis tarafından yapılmaması gerektiğini belirterek Anayasa Mahkemesine başvurdu. Ancak mahkemenin başvuruyu kabul etmesi zayıf bir olasılık.
Zamanlama bakımından bir diğer ilginç nokta ise Ukrayna cephesinde yaşananlar. Müstakbel hükümet ortakların askeri harcamalarda üst sınırı kaldırmak için Ukrayna’ya daha fazla askeri yardım ve Rusya’nın Avrupa’ya saldırı olasılığını ileri sürüyorlar.
Ne var ki ABD himayesinde Ukrayna-Rusya barışına ramak kaldı. Taraflar ateşkes konusunda sıcak mesajlar veriyor. Trump’ın barış için Putin ve Zelenskiy’i bir araya getirmesi için geri sayım başladı.
Bu tabloda sorulması gereken soru doğal olarak “Madem Ukrayna ile Rusya barışıyor, Almanya neden askeri harcamalara rekor bütçe ayırmanın derdinde?” Üstelik içeride siyasi tahammülleri zorlayacak şekilde...
Bu durumda meselenin sadece Ukrayna ile sınırlı olmadığı, olamayacağı sonucu ortaya çıkıyor. Trump’ın ABD’de seçimleri kazanmasıyla birlikte genel olarak Avrupa, özel olarak Almanya ile ilişkiler pek çok açıdan yeni bir aşamaya girdiği için Avrupa hızla askeri güç olmanın hesaplarını yapıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi çıkarları temelinde Avrupa’yı askeri ve siyasi olarak himayesi altına alan ABD, şimdi “Avrupa’nın güvenliği” için harcamaları kısarak, Çin’e odaklanmanın derdinde.
Emperyalist paylaşım mücadelesinin, Trump’ın kullandığı pervasız yöntemlerin de etkisiyle, artık daha fazla militarist temelde ilerleyeceğinin farkında olan Almanya ve diğer Avrupalı emperyalistler, bu süreçten geri kalmamak için silahlanmaya kaçınılmaz görüyor. Almanya ve AB’nin aynı dönemde silahlanma yönünde aynı adımları atması tesadüf değil. Bunun da amacı, Avrupa’yı emperyalist paylaşım mücadelesinde, militarist bir aktör olarak sahneye sürmek. Bu temelde AB merkezli kurulacak askeri ittifaka, AB üyesi olmayan NATO ülkeleri İngiltere, Türkiye, Norveç, hatta Kanada’nın da dahil edilmesi yönünde tartışmalar yapılıyor.
Bu hamlelerin sonucunda ABD’siz yeni bir “Batı ittifakı” kurulabilir mi? Önümüzdeki dört yılın en önemli sorularından birisi bu olacak. Trump ve ekibi eski müttefiklerini bir tarafa iterek yaptığı hamleler ve aldığı gümrük vergileri kararları, zorunlu olarak “mağdurları” bir araya getirebilir. ABD ile tek tek başa çıkmaları mümkün olmayan diğer Batılı emperyalist devletler tam da bu nedenle yan yana gelmek zorunda kalabilirler. Trump cephesinde yükselen “Bye Bye Europa” (Hoşça kal Avrupa) çağrıları, Avrupa’da “ABD artık bizim rakibimiz” (Der Spiegel) şeklinde yankı buluyor.
Bütün bunlar genel olarak emperyalistler arası mücadelenin öncesinden farklı olarak askeri temelde güç kazanarak ilerlediğini gösteriyor. Bu, savaşa ve militarizme karşı yeni mücadele imkanlarını da beraberinde getiriyor. 29 Mart’da Wiesbaden’de ABD’nin uzun menzilli füzelerine ve Almanya’nın devasa askeri harcamalarına karşı gerçekleşecek merkezi gösteri, emekçiler cephemizdeki havanın nasıl olduğunu göstermesi bakımından önemli olacak.
Evrensel'i Takip Et