Suriye’de Alevi katliamı ne anlatıyor?

Fotoğraf: AA
Uzak Asya’dan batıya kervanlarla taşınan kıymetli metaların egzotik baharatların ve meraklı seyyahlarla, ilim irfan öğrenmek için gelenlerin uğrak yeri Şam ve Bağdat, Avrupalı tüccarlar deniz taşımacılığını keşfedinceye kadar Arap aydınlanmasının ve zenginliğinin merkeziydi. Sonra bu merkezler sönmüş yıldızlara benzediler.
Suriye’de verimli toprakları ve taşıma kolaylığı sağlayan limanıyla Lazkiye ve çevresi, Avrupa’da gelişmeye başlayan tekstil sanayisinin ham madde kaynağı pamuk tarımı için önem kazandıkça bölge sömürgeciliğin rekabet alanı haline geldi. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar Fransa’nın sömürgesi olan Suriye’de bu ham madde kaynaklarını üreten zengin çiftçileri destekleyen, Doğu Akdeniz’e yakın kara parçalarını bu iş birlikçi toprak ağalarıyla birlikte sömüren Fransa, ülkenin demografik yapısını, coğrafi sınırlarını bozarak sömürgecilere yönelik tepkiyi mezheplerin birbirine karşı yönlendirdi. Toprak zenginlerinin yerleşim bölgelerinde yoksul Alevilerle aynı mezhepten ağaların birliğini güvenceye almak, diğer bölgelerdeki Sünniler, Dürziler; Hristiyanlar arasındaki gerilim ögelerini güçlendirmek için elinden geleni yaptı. Mezhepler arasındaki işlenmiş nifak, sınıf mücadelelerini ve sömürgeciliğe yönelik tepkileri soğurmaya yarayacaktı.
Sömürgeciliğin karakteri değişmiyor. Hudut pazarlığı yapanlarla kimlikleri belirleyen, savaş yürüten kurumlar aynı kurumlardır diyor Achille Mmembe, ‘Durmaksızın hareket halinde olan bir mekanda düğüm noktaları oluşturmak ve yaygınlaştırmak kapasitesi yoksa zaten orada ticaret filan da olmaz’ çünkü.
Suriye’nin sınırları ticaretin ve paylaşım savaşının ihtiyaçları doğrultusunda din, mezhep gerilimleri yoğunluğu değişen muamelelerle çiziliyor. Lazkiye ve Humus’ta Alevilere yönelik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı resmi açıklamalara göre 1000’i aştı. Suriye’nin Atanmış Lideri Eş Şara’nın güçleri, ‘Esad artıkları’nı temizleme bahanesiyle kan akıtmaya devam ediyor.
Mezhep çatışmaları, saldırılar, etnik temizliğe kadar varabilen katliamlar çoğunlukla bölgesel dinamiklerin gerçek niteliğini gizler. Egemen güçlerin bölgedeki niyetlerinin örtüsü haline gelir. Suriye’de olan da böyledir. Ancak gelinen noktada açık sözlülüğü patavatsızlık seviyesinde seyreden Trump’ın yayımladığı Gazze videosunda kurgulanan geleceğin bir şaka-fantezi olmadığı da anlaşılıyor.
Tıpkı önceli Fransa gibi ABD’nin bölgedeki önceliği Doğu Akdeniz kıyılarındaki ticaret güvenliğini sağlama almak. İsrail ve şimdi eş Şara başta olmak üzere, onun adına gerekli hizmetleri yapan, uzaktan kumandalı tetikçileri ve her zaman destekçisi olan gerici Arap devletlerinin alttan alta yardımlarıyla yapılan dizayn, merkezi İran olan Şii hilalini yıkmaya da çalışıyor.
Neden peki?
Birincisi; Hindistan’dan başlayıp Doğu Akdeniz kıyılarından Afrika’ya ve Avrupa’ya uzanan pazarlar ve meta taşımacılığının uğrak yerleri Lazkiye ve Hayfa Limanlarını hedeflemiş durumdayken Gazze Lübnan Suriye Doğu Akdeniz kıyı hattının yıkımı bir şart olarak görülüyor.
İkincisi; Doğu Akdeniz’den Kıbrıs’a uzanan bölgede birkaç yıl önce doğal gaz aramak gerekçesiyle gövde gösterisi yapan Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs (Rum kesimi) ve diğerleri bölgedeki gaz, petrol yataklarını paylaşmaya hazır bekliyor. Bu arama tarama çalışmaları sırasında Türkiye yönetenlerinin nasıl gerilim çıkardığı ve Mavi Vatan kavramı ile bölgede hak iddia etmeye başladığını da hatırlayalım.
Üçüncüsü; Bugün ticari rekabette kaybettiği mevzileri hızla geri kazanmaya çalışan ABD’nin en büyük rakibi olan Çin ile kapışma sürecinde Ortadoğu özel bir önem taşıyor. ‘Şii Hilal’in arkasında heybetle duran ve Çin Rusya ittifakına yakın İran’ın oluşturduğu engelin, İran’a bağlı Hizbullah gibi organik yapıları çökerterek zayıflatılmaya çalışıldığı yer de başta Doğu Akdeniz olmak üzere, Yemen ve kısmen Irak’tır.
ABD Ukrayna’yı Rusya ile paylaşarak Suriye üzerine anlaşarak rakibi Çin’i de sınırlamış, AB ülkelerini de yarı yolda bırakmış görünüyor.
Suriye’nin bütünlüğünü sağlayacağı, farklı etnik gruplar ve mezheplerle merkezi iktidarı liyakat esasına göre paylaşacağı teminatı veren eş Şara’nın Alevi katliamını Ortadoğu’daki yeniden yapılanmanın ekonomipolitiği göz ardı edilerek gerekçelendirmek, mezhepleri kendisinden her şey beklenen bir çılgınlık kaynağı tanımlamak doğru olmayacaktır.
Zira mezhep ve ulusal topluluklar gerçekten demokratik bir rejim altında çatışmaların değil, birlikte barış içinde yaşamanın kolonları haline gelirler. Ayrılıklara ve farklılıklara nifak sokmak sömürgeciliğin, diktatörlüklerin en kolay yaptığı şeydir.
Evrensel'i Takip Et