15 Mart 2025

İmar rantı, çevre ve kent suçu, talan düzeni

DİĞER YAZILARI

AKP iktidarını imar, mimarlık ve planlama konusunda ele alacaksak 31 yıl geriye gitmemiz lazım. 1994’te R. Tayyip Erdoğan yüzde 25.9 oy oranı ile binlerce yıllık kültürel birikimi olan, imparatorluklara başkentlik yapan İstanbul’a belediye başkanı seçiliyor. Yani İstanbul’da yaşayan dört kişiden üçü, R. Tayyip Erdoğan’a oy vermemiş. Bu gerçekler içinde başlayan AKP iktidarları ile cumhuriyet tarihinin en korkunç imar talanı yaşandı ve yaşanıyor. R. Tayyip Erdoğan, İBB başkanlığından Cumhurbaşkanlığına kadar kurduğu A takımı ile AKP iktidarının imar rantı politikalarını günümüze dek taşıdı. Yerel yönetimler üzerinden başlayıp, merkezi yönetim üzerinden düzenlenen yasa ve yönetmeliklerle bu talana her türlü yasal kılıf uyduruldu. Tarihte eşi görülmemiş bir kentleşme, imar felaketleri yaratıldı.

Bu ülke topraklarının yüzde78’i deprem bölgesinde olmasına rağmen, deprem gerçeği hiçe sayıldı. İmar rantlarına deprem tehditlerine rağmen hiçbir zaman bilimsel uygulamalar yürütülmedi.

Depremlerin ardından imar talanlarına yeni alanlar yaratacak Kentsel Dönüşüm Yasası çıkarıldı. Çıkarılan yasalarla, deprem vergileriyle depreme hazırlanılması gerekirken İstanbul’un 1:100 bin ölçekli, ‘anayasası’ dediğimiz çevre düzeni planları delik deşik edildi. İstanbul’a hayat veren Kuzey Ormanlarını yok eden Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul Havalimanı, 3. köprü, Bursa-Marmara Otoyolu ve Osman Gazi Köprüsü ile çalışmalar hız kesmeden devam etti. Bugün nüfusu 21 milyonun üzerinde olan İstanbul’un korunması gereken su havzaları ve nefes alanı olan kuzey bölgesinde Kanal İstanbul ile rant uluslararası boyuta taşındı. “Çatlasanız da patlasınız da Kanal İstanbul’u yapacağım” diyen zihniyetin yönetiminde İstanbul çevre düzeni planları değişti. Kanal güzergahları değişti. Arsa sahipleri değişti. Binlerce arazi el değiştirdi. Olağanüstü bir toprak rantı sağlandı. İstanbul’un üst ölçekli planlarında olmayan 3. köprü, Kuzey Anadolu Otoyolu ve ona bağlı İstanbul Havalimanı ile kentin ciğerleri parçalandı. Dünyada havalimanı taşımacılığında 7. sırada olan Atatürk Havalimanı atıl duruma getirilerek, yaratılması mümkün arazi rantı için o alanın pistleri kırıldı. Üzerine geçici hastane ve millet parkı yapıldı.

“Sosyal konut Projesi” adı altında 8 milyon vatandaşa konut sözü verildi. 500 TL ile kayıtları yapıldı. 2003’ten bu yana TOKİ tarafından üretilen toplam konut sayısı 817 bin iken, teslimi gereken binlerce konut varken vatandaş bir kez daha toplu konut yalanı ile kandırıldı.

6 Şubat’ta 11 ilde yaşanan büyük deprem felaketinde afet yönetimi sınıfta kaldı. Resmi rakamlara göre 53 bin olan kayıpların 100 binleri geçtiği ifade ediliyor. Binlerce yıllık geçmişi olan kadim kentler yok oldu. Depremin ardından ranta geçildi. Sahneye yine yandaş firmalar ve isimler çıktı. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile plansız, bilimsellikten uzak, zemini yapılaşmaya elverişsiz alanlara deprem konutu adı altına binlerce yapı yapılıyor. Kent içindeki kültürel miras değerleri yok sayılarak kent içinde yeni rant alanları yaratılıyor.

Devlet üzerinde iktidar olmanın gücü ile yasa ve yönetmelikler değiştirildi. Kanun hükmünde kararnamelerle kadim kentlerin kaderleri değiştirildi. Yasal düzenlemelerle bütün sistem soygun ve talan üzerine inşa edildi. İmar planı tadilatları, kamu arazilerinin satışları, Boğaz ve öngörünüm bölgelerinin Cumhurbaşkanlığına bağlanması, yerel yönetimlerin cezalandırılması ve hizmet üretemez hale getirilmesi, başta Gezi Parkı olmak üzere yaşam alanlarına sahip çıkanların hukuksuz yargılamalarla hapsedilmesi, ile ülke tek adam rejimi içinde yönetiliyor.

15 Temmuz bahane edilerek düzenlenen yasa ve KHK’ler ile başta kent merkezlerindekiler olmak üzere askeri alanlar imara açıldı. İstanbul’un yüz ölçümünün yüzde 13’ünü kapsayan bu alanlarda proje ve planlara dönük bir veri paylaşılmaksızın, seri üretimle yapılar ortaya çıktı. İmara açılan askeri alanlara ilişkin plan notlarında kamu yararı ve sosyal konut ibaresine rağmen askeri alanlar imar rantına kurban edildi. Birçok askeri alan adrese teslim anlaşmalarla lüks konutlara, AVM’lere, plazalara bırakıldı.

Türkiye topraklarının yarısından fazlası maden sahası ilan edildi. Maden Yasası’nda 21 kez değişiklik yapılarak yabancı ve iş birlikçi yerli firmalara on binlerce maden arama ve işletme ruhsatı verildi. Ülkenin dört bir yanı bu işletmeler tarafından talan edildi. Bütün itirazlara rağmen geri dönüşü mümkün olmayan felaketler yaşandı ve yaşanıyor.

Başta Karadeniz bölgesi olmak üzere akarsular, dereler, HES projeleri ile satıldı. Türkiye’nin enerji üretiminde sadece yüzde 3’lük bir paya sahip HES projeleri ile doğa yok edildi. Cumhuriyet tarihi döneminde 21 kez imar affı çıkarıldı. İmar barışı adı altında çıkarılan yasalarla vatandaştan alınan paralar karşılığı depreme dayanıksız birçok yapıya ruhsat ve iskan belgesi verildi. Kaçak yapı özendirildi. Tüm bu yapıların depremselliğine ilişkin beyan üzerinden raporlar düzenlendi, depremlerde imar affından yararlanan binlerce yapı altında on binlerce insanımız vefat etti. İmar talanlarına hız verecek düzenin devamı için çıkarılacak son imar affı komisyona gönderilmeden 6 Şubat depremleri yaşandı, tasarı geri çekildi.

Cumhuriyet dönemi kazanımlarının tamamı özelleştirme ile haraç mezat satıldı. İnşaata dayalı ekonomi yürütüldü. İmar rantına dayalı sistem içinde yandaşlar zengin edildi.

İmar planı yapma yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, TOKİ gibi kurumlara verilerek planlama üzerinden rant kapıları açıldı. Ayrıcalıklı imar planlarıyla imar rantı yaratıldı.

Büyükşehir Yasası ile köylerin ortak meraları, yaylaları, sulak alanları parsel parsel satıldı.  Hazineye ait araziler bir bir satıldı. Orman kanunlarındaki değişikliklerle bugüne kadar korunan orman arazileri imara açıldı. 2-B yasası ile satıldı. Ormanlarımız yakıldı, yerine oteller, AVM’ler yapıldı.

‘Mega projeler’ adı altında ‘yap, işlet, devret’ modeli ile otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri, hava limanları yapıldı. Dolar üzerinden hazine garantisi verildi, uluslararası mahkemelerin garantisinde ülkenin geleceği ipotek edildi.

Tüm dünyada kamuya en fazla iş yapan 5 firma (beşli çete) yaratıldı, ihaleler yandaşa verildi.

31 yıldır iktidarda olmanın verdiği güçle ülkenin kılcal damarlarına kadar girip, cumhuriyeti hedef alarak tüm imkanlar cemaat ve vakıflara teslim edildi. Türkiye’deki bu hızlı değişim beraberinde yandaş zenginleri getirdi, onların da elit tabakası yaratıldı. Bu kesim gücün, paranın ve iktidarın verdiği şımarıklıkla yeni bir mimari ekol yarattı. Gösteriş ve şaşaanın en üst sınırlarını sunan görgüsüz bir mimari üslup ile kentlerimiz yeni bir çehreye büründü. Başta Cumhurbaşkanlığı Sarayı olmak üzere ‘Selçuklu mimarisi’ adı altında binlerce kamu binası yapıldı. Geleneksel sivil mimari örneklerinin binlerce yıllık süreçte getirdiği çözümler yok sayılarak, birçok kentte (Diyarbakır-Sur, Mardin-Halfeti, Antakya ) tarihsel miras silindi. Büyük kentlerde paranın ve iktidarın gücü ile kurulan getto yerleşimler ve soysuz yaşam kültürü ile toplumun geleneksel değerleri yok edildi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İSİG Meclisi: 2024'te 71 çocuk çalışma koşullarının kurbanı oldu.

Evrensel'i Takip Et