İkinci cemre de düştü

Galatasaray’ın yaklaşık iki aydır dalgalı bir denizde yol aldığı ve Okan Buruk’un bu sallantılı gidişata son vermek için arayış içinde olduğu bilinmeyen bir şey değil.

Her ne kadar çarpıcı sonuçları hemen ortaya çıkmasa da Okan Buruk’un uzun sürmüş olan üçlü formasyon denemelerine son vererek yeniden ana formasyona, yani 4231’e dönmesi oyunun yükselmesi adına ilk cemreyi oluşturuyordu.

İlk cemreyi Okan Buruk’un 4231 için doğru futbolcuları bulmak adına Alanyaspor karşılaşmasının ikinci yarısında attığı adım izledi. Dünkü Galatasaray-Antalyaspor karşılaşmasının ardından artık ikinci cemrenin de düşmüş olduğunu söyleyebiliriz. Şundan; doğru formasyonun doğru isimlerle birleşmesi neticesinde doğru ve alışıldık futbol da (ön alan baskısı, hızlı ve doğrudan hücum, doğru hücum yapısı) ortaya çıkmaya başladı.

Ben bu yazıda Galatasaray’ın dün oynadığı futbolu üç alt başlık etrafında analiz etmeye çalışacağım.

  1. Savunma-hücum sarmalı, ya da ön alan baskısına dayalı oyun.
  2. Geriden topla çıkma, ya da Morata’nın bağlantı oyununun rolü.
  3. Doğru hücum yapısı, ya da Osimhen’in üreten oyuncudan beslenen oyuncuya dönüşmesi.

Savunmadan başlayan hücum futbolu

Bein Sports Fransa’nın maç yorumcusu Nicolas Sarnak sosyal medyada paylaştığı mesajında Antalyaspor teknik direktörü Emre Belözoğlu’nun sahaya sürdüğü 11’de forvet oyuncusu bulunmadığına dikkat çekince farkına vardım. Gerçekten de Antalyaspor 11’inde gerçek bir santrfor yer almıyordu. Emre Belözoğlu kadroda Adolfo Gaich ve Braian Samudio gibi santrforlar varken sahaya asıl pozisyonu santrfor arkası olan Sam Larsson’u sürmüştü. Belli ki Belözoğlu’nun amacı ilk planda skoru tutmak, daha sonra sahaya süreceği Gaich ve Samudio gibi futbolcularla galibiyete ulaşmaktı.

Ancak maç başlayınca anlaşıldı ki Belözoğlu’nun Galatasaray’a karşı aldığı önlem paketi sadece maça santrforsuz çıkmakla sınırlı değilmiş. Antalyaspor üç stoperin yer aldığı beşli savunmayla (541) oynayacaktı.

Antalyaspor’un 541 formasyonun sahadaki izdüşümü şöyle olacaktı: Sağ kanat beki Bünyamin Balcı, sağ stoper Veysel Sarı, merkez stoper Thalisson Kelven, sol stoper Emrecan Uzunhan, sol kanat beki ise sağ ayaklı Sander van de Streek. Bu beşlinin önünde dörtlü bir orta saha kurgusu: Merkezde Jacub Kaluzinski ve Erdal Rakip ile sağda Soner Dikmen, solda ise Ramzi Safouri. En önde de Sam Larsson.

Eşleşmelerde akıllar karışıyor

Daha önce birkaç defa formasyonların futboldaki en önemli faktörlerden birisi olmadığını yazmıştım. Yazıda Antalyaspor’un maça formasyon değişikliği yaparak üçlü savunmayla başlamasına dikkat çekmemin tek nedeni var: Üçlü formasyonlar Galatasaraylı futbolcuların özellikle ön alan baskısı eşleşmelerinde akıllarını karıştıran bir unsur.

Şundan; normalde Galatasaray’ın forvet hattının eşleşmeleri, dörtlü savunmayla oynayan takımlara karşı şu şekilde gerçekleşiyor: Sağ kanat forveti (dünkü maçta Yunus Akgün’dü bu isim) rakibin sol bekiyle, santrfor (Victor Osimhen) ve santrfor arkasındaki oyuncu (Álvaro Morata) rakibin iki stoperiyle, sol kanat forveti de (Barış Alper Yılmaz) rakibin sağ bekiyle eşleşiyordu

Ancak Galatasaray’ın rakibi üçlü oynuyorsa bu eşleşmeler genelde saatin dönüş istikametinin tersine kaydırılıyordu. Bunun sonucunda da Galatasaray’ın sağ kanat forveti rakibin sol stoperiyle eşleşiyordu. Bu eşleşme matriksi doğrultusunda Galatasaray’ın sağ beki de rakibin sol kanat forveti yerine sol kanat bekini marke ediyordu.

Örneğin dünkü maçta Yunus Akgün Antalyaspor’un sol beki Streek yerine sol stoperi Emrecan Uzunhan’la eşleşti. Bu eşleşme matriksi doğrulusunda Galatasaray’ın sağ beki Przemyslaw Frankowski’nin marke etmesi gereken oyuncu da, rakibin sol kanat forveti değil, Antalyaspor’un sol kanat beki Streek oldu. (Biliyorum, bu yazdıklarımın çoğu okurda nezdinde hiçbir karşılığı yok, ancak yine de yazmak istedim. Zira futbola geometrik planda bakanlar için bir anlam çerçevesi oluşturabilmek amacındayım.)

Geçen yazıda da dikkat çekmeye çalıştığım gibi, Galatasaray’ın ilk 11’inde kış transfer döneminde gelen oyuncu sayısı hiç de az değil. (Dün üç yeni oyuncu vardı sahada: Frankowski, Eren Elmalı ve Morata). Aynı yazıda, yeni oyuncuların ön alan baskısı konusunda yeterli eğitimden geçmeden sahaya sürülmelerinin Galatasaray’ın oyununu aşağıya çektiğinden de söz etmiştim.

Soru çalışılan yerden gelmeyince

Her ne kadar bir kaosa dönüşmese de dün maç başladığında Galatasaray’ın eşleşme sorunları yaşamaya devam ettiğini gördük. Tahmin edilebileceği gibi bunun ana nedeni sınavda sorulan sorunun Galatasaray’ın çalıştığı yerden çıkmamasıydı.

Antalyaspor beklendiği gibi dörtlü savunmayla değil, üçlü savunmayla sahaya yayılınca Galatasaraylı oyuncuların hafta boyunca yaptıkları taktik antrenmanlardaki çalışmalarını yeni duruma adapte etmeleri biraz zaman (yaklaşık 20 dakika) aldı. Bu zaman diliminden sonra Galatasaray uzun bir süre sonra alamet-i farikası olan ön alan baskısını etkili biçimde işletmeye başladı. Bunun sonucunda da yine uzun süreden beri kaybolmuş olan ayrılmaz savunma-hücum sarmalı (Galatasaray’da iyi hücum iyi savunmaya dayanıyor) yeniden ortaya çıktı.

Galatasaray’da iyi hücumun iyi savunmaya dayandığı tezini biraz daha iyi anlatabilmek amacıyla bir örnek vermek istiyorum.

Dakika 28,57. Antalyaspor, kaleci Kenan Piriç’in sol stoper Emrecan Uzunhan’a kullandığı aut atışıyla oyunu hareketlendiriyor. O da çizgi üzerinde bulunan Streek’e aktarıyor topu. O sırada sahadaki eşleşmeler aşağıdaki gibiydi.

Galatasaray’ın ilk golünün 22 saniye öncesine ile ön alan baskısında eşleşmelere bakıyoruz.

Streek derine ve merkeze gelen takım arkadaşı Safouri’ye pas vermek istiyor. Ancak Sànchez bunu seziyor ve hemen hareketlenerek topu kazanıyor.

İki saniye sonra. Sànchez Antalyasporlu Safouri’ye gelen topu yaptığı baskıyla kazanarak Galatasaray’ı hücuma çıkarıyor.

Sànchez önce çevre kontrolü yaparak boşa kaçan takım arkadaşı olup olmadığını kontrol ediyor. Ardından da biraz mesafe kat ettikten sonra topu sağdaki Barış Alper Yılmaz’a aktarıyor. Yılmaz önce öne doğru gitmeye çalışıyor, ancak sonra durup geriye dönüyor. O an sahadaki durum aşağıdaki gibiydi.

Beş saniye sonra. Top Barış’ın ayağında. Burada Morata ve Yunus’a da dikkat ediyoruz.

Yılmaz geriye dönünce Morata hemen sağ iç koridordaki boşluğa sızmak için hareketleniyor, sol iç koridorda olan Yunus Akgün de merkeze. Barış Alper Yılmaz ters ayağı olmasına rağmen soluyla Morata’ya yüksek oynuyor.

Üç saniye sonrası. Morata, Barış’ın gönderdiği yüksek topu göğsüyle önüne indirmek üzere.

Morata göğsüyle önüne indiriyor topu, sonra da hızla yarım dönerek yerden Osimhen’i görüyor.

Bir saniye sonrası. Morata göğsüyle önüne indirdiği topu Osimhen’e adresliyor. Osimhen gol vuruşuna hazırlanmış durumda.

Morata’nın, Antalyaspor’un kalecisi ve sağ kanat beki Piriç ile Bünyamin Balcı’nın önleyemediği kilit pasını Osimhen kolayca gole dönüştürüyor.

Bu golde gördüklerimi şöyle özetleyebilirim:

  • Galatasaray’da ön alan baskısı için eşleşmeler temelde doğru ve mesafeler yerindeydi. Eğer, Barış Alper Yılmaz Streek’e baskıya giderken topun yeniden Emrecan Uzunhan’a gelmemesi için o açıyı kapatmış olsaydı baskı daha kusursuz hale gelecekti.
  • Bu doğru eşleşmeler sayesinde Sànchez çok yakından marke ettiği Safouri’den kolayca topu çalabildi. Golü hazırlayan ilk unsur buydu.
  • Barış Alper Yılmaz topa basıp geriye döndüğü anda Morata’nın birinci direk hizasına hareketlenmesi golü hazırlayan ikinci unsur oldu.
  • Benzer biçimde Yunus Akgün’ün merkeze doğru hareketlenmesi de Antalyaspor’un savunma hattının dengesini bozdu. (Eğer Akgün oraya hareketlenmemiş olsa, Veysel Sarı tüm dikkatini Osimhen’e vermiş olacaktı. Ki bu da Morata’nın Osimhen’e verdiği kilit pasın önlenmesi olasılığını yükseltebilirdi.)
  • Morata’nın kendisine verilen yüksek topu göğüyle indirip yarım dönüşle merkeze göndermesi golün en kritik hamlesiydi. Morata’nın bu birleşik hareketi büyük bir hızla tamamlaması sayesinde Osimhen bir anlamda boş kaleye gol atmış oldu.

Değerlendirme

Galatasaray maçın başındaki ilk 20 dakika sonrasında oldukça etkili bir ön alan baskısı yaparak Antalyaspor’u baskı altına aldı. Maçtaki PPDA (Passes per Defensive Action / Savunma Aksiyonu Başına Pas: Rakip takımın kendi birinci ve ikinci bölgesinde yaptığı pas sayısının, aynı bölgedeki savunma aksiyonlarına oranı) değerlerini şu an itibariyle biliyor değilim. Ancak Galatasaray’ın bu maçtaki PPDA değerlerinin sezon ortalamasının oldukça altında (PPDA değerinin küçük olması, Galatasaray’ın ikinci ve üçüncü bölgede yapmış olduğu savunma aksiyon sayısının yüksek olması anlamına geliyor çünkü) çıkacağı yolunda bir öngörüye sahibim.

Daha yalın bir dille konuşacak olursam hafta içinde yapılan antrenman sayısının artmasının Galatasaray’ın alamet-i farikası olan ön alan baskısını yeniden yukarı çektiğini söyleyebilirim. Bunun ise Galatasaray’da savunma-hücum sarmalının yeniden ayrılmaz biçimde ortaya çıkması anlamına geldiğini söylemeye gerek yok.

Burada minik minik iki şey söylemek istiyorum. İlki şu: Galatasaray’da oyunun kahramanı sanıldığı ve sık sık söylendiği gibi bazı futbolcular değildir. Tam tersine ana kahraman tüm takımın yaptığı ön alan baskısıdır. Futbolcuların bireysel performansaları bundan sonra gelir.

İkincisi; Galatasaray’da dün ön alan baskısı yapan futbolcu grubunun içinde Dries Mertens’in yer almamasını önemsiyorum. Zira sanırım ben hariç bütün futbol yorumcuları bugüne dek Mertens’in ön alan baskısı için olmazsa olmaz koşul olduğu görüşünü savundular ve savunuyorlar. Ancak dün gördük ki, Galatasaray’ın Mertens yokken de ön alan baskısı yapabilme kapasitesi oldukça yüksekmiş.

Geriden topla çıkma

AFC Ajax ve AZ Alkmaar eşleşmeleri Türkiye’de Galatasaray’la karşılaşacak olan takımların teknik direktörlerine kullanabilecekleri bir patika göstermişti: Galatasaray rakip takımın ön alan baskısı yapması durumunda hücuma çıkmakta oldukça zorlanıyor, bu da topun sık sık ileriye yüksek vurulmasına yol açıyordu. Bu nedenle Galatasaray ritim ve tempo yakalayamıyordu.

Türkiye’deki futbol yorumcularının büyük bir kısmı Galatasaray’ın topla geriden pas yaparak çıkma konusunda setlere sahip olmadığı görüşünde. Ben ise bunun bir oyun felsefesi sorunu olmadığı, tam tersine çalışma pratiğine bağlı olduğu görüşünü savunuyorum.

Dünkü maça bu açıdan baktığımda Galatasaray’ın hafta içinde yaptığı antrenmanlarda geriden pasla çıkma konusuna çalışmış olduğunu gördüm.

Bunu daha iyi anlatmak için tek örnek vermek istiyorum:

İlk yarı, dakika 46,06. Galatasaray Fernando Muslera’nın Sànchez’e attığı pasla oyunu hareketlendiriyor. Sànchez yine kalecisine dönüyor. Muslera bu kez merkezdeki Gabriel Sara’ya oynuyor, o da sağa Sánchez’e dönüyor. Bu sekansta gördüğümüz tek şey, Anatlasporlu oyuncuların ciddi biçimde ön alan baskısı yapmaya çalışmaları. Yani bahsettiğim bu paslaşmalar baskı nedeniyle hep kıl payıyla gerçekleşiyor.

Bu sıkışıklık içinde Sànchez topu kafayla derine gelen Morata’ya oynuyor, Morata da sağdaki Frankowski’ye. Frankowski tekte yine Morata’ya görüyor, o da Barış Alper Yılmaz’ı.

Sonuçta aşağıda da görüldüğü üzere Galatasaray sekiz pasta Antalyaspor’un ön alan baskısını kırarak tehlikeli bir hücum başlatmış oluyor.

Antalyaspor baskısını kıran Galatasaray hücuma çıkıyor. Barış Osimhen’i kaçırmak arzusunda, ancak pası yerini bulmayacak.

Bağlantı oyunu ve Morata

Yazıda gözden kolayca kaçmış olmalı: Galatasaray’ın Antalyaspor’un baskısını kırarak çıktığı bu hücumda baş rol oyuncusu derine gelerek bağlantı oyununa katılan Morata oldu. Şimdi geriye giderek onun yaptıklarına bakmak istiyorum.

Sànchez Sara’nın kendisine gönderdiği topu kafasıyla derine gelen Morata’ya oynuyor.

Beş saniye öncesi. Baskı altındaki Sànchez Sara’nın kendisine yüksek oynadığı topu kafayla Morata’ya gönderiyor.

Morata bu topu hemen sağ çizgideki Frankowski’ye oynuyor. Frankowski de tekte topu yeniden Morata’ya iade ediyor. Baskı altındaki Morata üzerine gelen Streek’e rağmen topu Barış Alper Yılmaz’a kazandırmayı başarıyor.

Üç saniye sonrası. Morata topun altına girerek Barış’a verdiği pasla Antalyaspor’un baskısının kırılmasına yol açıyor.

Değerlendirme

Bu örnekte gördüğümüz şey bize basit gelebilir. Ancak öyle değil. Galatasaray’ın merkez orta sahasında yer alan Gabriel Sara ve Lucas Torreira baskı altında oldukları için Morata oyun kurulumuna yardımcı olmak için geriye geliyor. Artı son aşamada topu Barış Alper Yılmaz’a kazandırarak Galatasaray’ın baskıyı kırmasında başrolü üstleniyor.

Dahası da var; çoğu futbol yorumcusuna göre Morata bağlantı oyununda başarılı olabilecek bir oyuncu değil. Niçin böyle düşündükleri konusunda net bir fikrim yok. Ancak bana öyle geliyor ki bu görüşü savunanlar Morata’nın orijinal pozisyonunun santrfor olmasından hareketle bağlantı oyununu oynamayacağı kanısındalar.

Evet haklılar, Morata’nın orijinal pozisyonu santrfor. Ancak unutulan bir şey var. Morata pas oyununa dayalı İspanya altyapısı mezunu bir santrfor, tıpkı Mauro Icardi gibi. Almış olduğu bu altyapı eğitimi sayesinde de hem santrfor oynayabiliyor, hem santrfor arkasında oynarken bağlantı oyununa yardımcı oluyor, hem de skor üretebiliyor. Morata ayrıca uzun boyuna (189 santimetre) rağmen hızlı da. Maç boyunca çok sayıda yüksek şiddetle koşu gerçekleştirebiliyor.

Ancak bu örneğin temelde ortaya koyduğu şey Morata’nın hünerini göstermek değil; Galatasaray’ın oyununun ikinci alamet-i farikası olan hıza dikkat çekmek.

Bu örnekte Osimhen’i kaçırmak isteyen Barış Alper Yılmaz’ın son aşamada verdiği pasın şiddetinin yüksek olması hücumu sonlandırmıştı. Ancak bu hücumu izleyen bir sonraki atakta Galatasaray ikinci bölgeyi topsuz geçerek hıza dayalı hücum DNA’sının ayakta olduğunu gösterdi.

Doğru hücum yapısı

Son dönemde spor kamuoyunda bir heyula dolaşıyor, Galatasaray’ın Osimhen sayesinde maç kazandığı heyulası. Burada “heyula” kelimesini kullanmamın temel sebebi şu: Bu görüşün “Osimhen olmasa Galatasaray hiçbir şey üretemez” önermesine yaslanması.

Kanımca bu doğru bir görüş değil. Şundan; Galatasaray son iki sezon Icardi üzerinden hücum üretmiyordu, tam tersine üretilen hücumları Icardi’nin finalize etmesine yönelik bir futbol nlayışına sahipti. Benzer biçimde bu sezon da şayet Osimhen yerine sadece Morata olsaydı, Galatasaray Morata’nın son adam olduğu bir hücum üretimi içine girmiş olacaktı.

Ancak burada şunu da söylemek istiyorum: Galatasaray sadece Osimhen’in anomalisine (patlama ve yükselme kapasitesi) yaslanan hücumlar üzerinden skor üretmemeli. Zira Galatasaray’ın yakın geçmişte zaman zaman buna zorlandığını gördük.

Burada doğru fikir şu:  Galatasaray temelde Osimhen’i doğru yere koşular yapan normal bir santrfor olarak görmeli ve kullanmalı. Yani Osimhen’i bir tür Icardi gibi kullanmalı, ona Icardi golleri attırmalı.

Diyebilirim ki Galatasaray dün bunu başardı. Yani Osimhen’e, insan üstü patlamalar ve sıçramalar yapmasına ihtiyaç duymayacağı biçimde Icardi golleri attırdı. Hatta daha fazlası; Osimhen’e sadece bu tür goller attırdı.

Asist üzerinden üretilen goller

Peki nasıl başardı bunu Galatasaray?

Yorgunluğu (bu Barış Alper Yılmaz için geçerli) ve sakatlığı kısmen (bu da Yunus Akgün için geçerli) aşmış olan kanat forvetlerini devreye sokarak. Yılmaz ve Yunus Akgün’ü takımı öne taşıyan futbolcular olarak kullanarak Osimhen’i hareketli santrfora dönüştürerek. Bunu kısaca tarif edecek olursam Galatasaray dün Antalyaspor karşısında hızlı hücum ve asist üzerinden goller buldu, Osimhen’in anomalisi üzerinden değil.

Hız ve asist üzerinden gol bulmayı tek örnekle açıklamaya çalışacağım.

İlk yarının son anları, dakika 46,45. Antalyaspor kalecisi Piriç’in uzun vurduğu topu birinci bölgede Eren Elmalı kontrol ediyor. Ardından da Abdülkerim Bardakcı’ya oynuyor, Bardakcı ve Sànchez üzerinden top sağ çizgideki Frankowski’ye geliyor. Bu sırada Barış Alper Yılmaz öne koşu gösteriyor.

Galatasaray’ın üçüncü golünün dokuz saniye öncesine bakıyoruz. Frankowski Barış’ı kaçırmak üzere.

Frankowski’nin uzun pası öncesinde koşmaya başlayan Barış Alper Yılmaz topa üçüncü bölge başında dokunarak ilk hamlesini gerçekleştiriyor.

Dört saniye sonrası. Antalyaspor stoperi Emrecan’la sprint atma yarışına giren Barış topa ilk kez dokunuyor. Bu hızlı hücumu Osimhen ve Yunus da öne koşarak destekliyorlar.

Barış Alper Yılmaz aut çizgisine doğru topa ikinci kez dokunarak sola çark ediyor ve kendisini takip eden Emircan Uluhan’dan sıyrılıyor. Ardından da yerden Osimhen’e kilit pas atıyor.

Dört saniye sonrası. Kendisini takip eden Emrecan’dan kurtulan Barış topa üçüncü kez dokunarak Osimhen’e asist yapıyor.

Böylece Osimhen maçta ikinci kez boş kaleye gol atma fırsatı buluyor. Bu golde gördüklerim şöyleydi:

  • Bu hücumda dikkat çeken en önemli unsur hız oldu. Dakika 46,45’te birinci bölgede Eren Elmalı’nın topu kontrol etmesiyle başlayan Galatasaray hücumu sadece 19 saniye sürdü. Galatasaray bu süre içinde sadece beş pas yaptı.  Bu süre içinde topa altı Galatasaraylı dokundu.
  • Hem Barış Alper Yılmaz’ın, hem de topun hızının devreye girdiği bu hücumda Galatasaray ikinci bölgeyi uzun topla geçerek doğrudan hücumu kendi birinci bölgesinden üçüncü bölgeye taşımış oldu.
  • Barış Alper Yılmaz’ın bu hücumda topa sadece üç kez dokunduğunu görüyoruz. Toplam 77 metrelik bir sprint atan Barış Alper Yılmaz topa ilk kez, koşusunun 42’nci metresinde dokundu.
  • Yılmaz iki saniye sonra topa ikinci kez dokundu. Bu sırada 77 metrelik koşusunun 61 metresini arkasında bırakmıştı.
  • Barış Alper Yılmaz 16 metre daha koştuktan sonra topa son kez, bu kez Osimhen’e asist yapmak için dokundu.
  • Bu sprint süresince Barış Alper Yılmaz topla sadece dört saniye boyunca temas etmiş oldu.

Değerlendirme

Galatasaray temelde asimetrik bir kanat futbolu oynuyor. Asimetrik dememin nedeni bir kanat forvetinin (Barış Alper Yılmaz) atlet, diğer kanat forvetinin (Yunus Akgün) ise teknik ve oyun kurucu olması. Galatasaray’ın oynadığı kanat futbolu hız (Yılmaz), adam eksiltme (Yılmaz ve Akgün) ve öngörülemezlik (Akgün) unsurlarına dayanıyor.

Takımı öne iten kanat forvetlerinin getirdikleri topları sonuçlandıran futbolcuya dönüşmesi bu kanat futbolunu taçlandıran en önemli unsur durumunda. Bu futbolda her türlü rolün altından kalkan Morata ile sakatlığı sonrasında yine form ve ritim yakalamaya başlayan Gabriel Sara da önemli bir işlevler üstleniyorlar.

Dün gördüğümüz tamamen buydu. Galatasaray’ın kanat forvetleri Yılmaz ve Akgün ile ikinci santrforu Morata günü Osimhen’e yaptıkları birer asistle tamamladılar. Bunun yanı sıra asistleri dışında Barış Alper Yılmaz beş, Morata ise bir kilit pas verdi. Onları Sara verdiği dört kilit pasla destekledi.

Sonuç

Galatasaray Okan Buruk döneminde oluşturduğu futbol kimliğine hızla dönmeye başladı. Yoğun fikstürün sona ermesi nedeniyle hafta içinde çok daha fazla taktik antrenman yapma fırsatı bulan Galatasaray’da üçüncü cemrenin düşmesi için mevcut futbolcu performanslarının biraz daha yukarı çıkması ve oynanmak istenen futbolun tüm oyuncular tarafından içselleştirilmesi gerekiyor. Ancak burada en kritik süreç hiç kuşkusuz Yunus Akgün’ün sakatlığını tamamen atlatması ve eski formunu yakalaması olacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İSİG Meclisi: 2024'te 71 çocuk çalışma koşullarının kurbanı oldu.

Evrensel'i Takip Et