Trump’ın ilk iki ayında birbiriyle iç içe göçmenler, İsrail ve Çin

Göçmen bürosu polisleri geçtiğimiz cumartesi günü yeşil kartlı ve bir ABD vatandaşı ile evli Filistinli bir öğrenciyi soykırım karşıtı diye New York’ta kaçırdı, akıbetini kimse bir süre bilmedi ve Louisiana’da bir göçmen gözaltı merkezinde olduğu anlaşılıncaya kadar avukatıyla bile görüştürülmedi. Dışişleri bakanı çok eski bir yasa hükmüne dayanarak “ABD dış politikasına karşı geliyor” diye Mahmoud Khalil’i sınır dışı edeceklerini açıkladı; bulmak ve kullanmak isteyen için ABD’de böyle eski ve faşist yasa ve yönetmelik çok. Bu sınır dışı meselesini böyle bir eski yasa hükmüne bağlamak absürt, ancak diğer taraftan da bir gerçeği işaret ediyor: Trump’ın ilk iki ayında içeride göçmen karşıtlığından dışarıda İsrail’i güçlendirip İran’ı zayıflatma ve nihayetinde Çin’le soğuk savaş politikaları birbirine iç içe bağlı.

ABD’nin doğu Akdeniz pazarlarının, ticaret yollarının ve Levant’ta yeni bulunan petrol ve gaz yataklarının kontrolü için güçlü ve mümkünse sınırları genişlemiş bir İsrail’e ihtiyacı var. Çin’in etkisini kırıp ABD’li kapitalistlerin stratejik pazarlardaki etkisi ve üstünlüğünü sağlama alma ve yeniden tesis etme programı ile içeride kitlelerin kazanılmış tarihsel-somut haklarını ellerinden alan ve milyarderlerin çıkarına yürütülen politika ve uygulamalar çok yakından ilintili. İçerideki milyarderler tarafından milyarderler için yürütülen programa kitleleri ikna araçlarından biri ve Trump rejimi için en önemlisi de göçmen düşmanlığını körüklemek. Bu süreçler Filistinli Khalil’in antiemperyalist pratiğinde kesişiyor.

Seçimlerden önce Trump da Kamala Harris de gerici programlarını satabilmek için göçmen karşıtı bir platform tutturdular. Trump bugün secimler öncesindeki göçmenlerin bir ulusal güvenlik sorunu olduğu ırkçı söylemine yakışır bir göçmen politikası izliyor. Örneğin başkanlığının daha ilk gününde doğuma bağlı vatandaşlığı ortadan kaldıran bir kararname yayımladı ve anayasaya aykırı bu kararname şu an hâlâ mahkemelik. Yine bir başka kararname ile Trump yönetimi okul, hastane, ibadethane gibi yerlerde göçmen bürosunun gözaltlarını sınırlayan yönetmelikleri iptal etti ve Biden döneminde de gittikçe artan toplu sınır dışıları devam ettirdi. Bunlar olurken bir yandan da kamu emekçileri işlerinden ediliyor ve milyarderler için yeni vergi indirimleri planları yapılıyordu.

Dış politika

Cuma günü Nuray Sancar yazısında ABD’nin önceliğinin doğu Akdeniz’deki ticaret, gaz ve petrol yataklarının güvenliği ve kontrolünü sağlamak olduğunu yazmış ve bugün devam eden Alevi katliamlarını da bu süreçleri göz ardı etmeden değerlendirmek gerektiğini vurgulamıştı. ABD için Lazkiye sahil hattı stratejik önemde ve orada kendi çıkarlarına potansiyel olarak ters, özerk ya da bağımsız bir oluşum ihtimali bile istemiyor. Alevi katliamının ortasında ABD’nin kendi destek ve himayesindeki iki örgüt HTŞ ve SDG’ye alelacele, üstelik HTŞ’nin soykırımcı ve Alevi katliamını meşru göstermeye çalıştığı gerekçelere ve dile yer veren bir anlaşma metni imzalatması da bu yüzden.

Beyrut’tan başlayıp Akka üzerinden Gazze’ye uzanan kıyı şeridinin önemi yeni değil, dolayısıyla Obama’dan Biden’a ve Trump’ın ilk aylarına devam eden Filistin, Suriye ve Lübnan’ı ticaret yolları, pazarlar, ve enerji kaynakları için yıkıp zayıflatma politikaları da yeni değil. Andreas Malm “Filistin’in yıkımı yeryüzünün de yıkımıdır” başlıklı broşüründe bu tarihsel önemi ayrıntılandırıyor. Kısaca özet geçmek gerekirse: 1830’larda aşırı üretim krizini aşabilmek için yeni pazarlar oluşturmaya çalışan İngiltere’nin hesaplarını Mısır’daki Mehmet Ali Paşa bozunca İngiliz donanması 1840’ta önce Beyrut’u sonra da Akka’yı yerle bir etmiş, ardından da Lazkiye’den Hayfa’ya kadarki hatta stratejik mevzileri birer birer ele geçirmiş, Yafa ve Gazze’ye de uğramış, sonunda da Orta Doğu’daki ticaret yollarını kontrolüne alabilmişti. İngilizler daha o zamanlardan Filistin’e Yahudileri yerleştirip oradaki İngiliz çıkarlarını koruyacak bir devlet kurma planlarından bahsediyorlardı. Bugüne geldiğimizde Beyrut’tan Akka’ya oradan Gazze’ye uzanan sahil hattında yeni petrol ve gaz yatakları var ve bu limanlar doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da ticaret için de ayrıca çok önemli. Buralarda yeni keşfedilen önemli doğal gaz sahalarından bazıları Lübnan’ın kara sularında ve biri de Gazze açıklarında. Bu havzaları ABD ve Avrupa İsrail aracılığı ile kontrol ediyor.

Malm 2015’te Almanya İsrail’e bu havzaları korusun diye savaş gemisi satarken 2022’de İsrail’in bu havzalardan Almanya’ya ve AB ülkelerine Ukrayna krizinin ortasında gaz ve ham petrol satar hale gelmesini vurguluyor. Ardından da bütün bu tezgahı bir anlığına durduran, dolayısıyla ABD ve Avrupalı kapitalistleri dehşete düşüren olay olarak da 2023’teki El-Aksa Tufanı’nı işaret ediyor. 7 Ekim sonrası Gazze’ye çok yakın ve Chevron’un yürüttüğü Tamar gaz çıkarma platformu tüm faaliyetlerini durdurdu. “Ancak 7 Ekim’den beş hafta sonra, Gazze’nin kuzeyinin büyük bir bölümünün moloz yığını haline getirilmesinden sonra, Chevron, Tamar gaz sahasındaki faaliyetlerine yeniden başladı.” Yakın tarihte Obama’nın sekiz, Biden’ın dört yılı ve Trump’ın ilk iki ayının özeti burada yatıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ülkede 10 milyon kişi 25 bin liranın altında, açlık sınırı civarında bir ücretle çalışıyor.

65 yaş üstü nüfusun yüzde 13’ü geçinebilmek için, inşaat gibi ağır işler de dahil, çalışıyor.

Aile Bakanlığı verilerine göre 3 milyon 690 bin aile sosyal yardımla geçiniyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et