Başka bir sağlık barışla mümkün

Fotoğraf: Evrensel
Bazı kurumlar ana ve geleceğe sabırla ‘pozitif anlam’ üretir, ömre ve çağa tanıklıklarımızı yaşanılır kılar. Salt üyelerinin değil toplumun onlardan beklentisi yüksektir. Bu bağlamda TTB’ye salt hekim meslek örgütü diyemeyiz, yerelden evrensele halkların kurumudur.
Tarihsel olarak demokrasi, insan hak ve özgürlükleri olmadan, hekim de olsa hiçbir meslek grubunun özlük hakları bir istisna olarak düzelemez.
1980 sonrası yasaklı yıllarda siyaseti bilimle hemhal eden farklılıklar için bir vaha, sendika yasaklı yıllarda grev de örgütleyebilen bir emek örgütü, İHD / TİHV gibi insan hakları kurumlarının olmadığı dönemlerde insan hakları referans merkezi, ekoloji mücadelesinin henüz toplumsallaşamadığı doksanlı yıllarda bir çevreci kurum gibidir halkın nezdinde TTB.
Kritik eşiklerde bir miras olarak güven inşa edicidir aynı zamanda. Kovid pandemi sürecinde de öyleydi, cezaevlerinde hak ihlallerinden çatışmalı yıllara her nerede demokrasi, hak ve özgürlükler örseleniyorsa söylenecek sözü hep vardı.
Yakın coğrafyamız bir savaştan diğer savaşa tükeniyorken, beri yanda yerelde bir yol olarak ‘barış iklimi’ ifade edilirken, TTB benzeri kurumların tarihsel rolü kaçınılmazdır. İdam cezasından, savaşa, işkence ve kötü muameleden ana dili yasağına, antidemokratik uygulamalardan ekolojik yıkıma inşa edici bir tutum ve hafızaya sahip, bu yolda çokça bedel ödeyen TTB bu tarihsel eşiğe ne kadar hazır?
Hafta sonu TTB başkan ve Merkez Konsey üyelerinin de katılımı ile Diyarbakır Tabip Odası ev sahipliğinde Tıp Haftası bağlamında bir forum düzenlendi: ‘Sağlığın belirleyici olarak BARIŞ.’
Bu yıl 14 Mart Tıp Bayramı’nda TTB gündemi ‘beyaz yürüyüş’ ile ‘başka bir sağlık sistemi mümkün’ idi. Forum açılış konuşmasında TTB M.K. Başkanı Alpay Azap “Barış ve demokratik bir ortam olmadan sağlıklı olamayız, başka bir sağlık tartışması eksik kalır, bu bağlamda demokratik emek örgütleri ile başka bir Türkiye mümkün tartışmasını yürüteceğiz” diyordu.
Barış Akademisyenlerinden Melek Göregenli ‘barış ve savaşın sosyal temsillerini’ anlatırken ifade ettiği ‘Kör vatanseverlik ve inşa edici vatanseverlik’ hatırlatması önümüzdeki süreçte daha görünür olabilir. Öğrencilerine atıfla ‘Okulun ilk yılı başka, çıkışta başka biridir’ gözlemi, hayatın akışında barış ve savaş kutuplaşması için de geçerli.
TTB anıt isimlerinden Mahmut Ortakaya da oradaydı. TTB tarihinde “Sağlıktan ve özgürlüklerden tasarruf edilemez” sözü ile dünden geleceğe bir hafızadır o.
Geçen hafta Ankara’da ‘beyaz yürüyüş’te bir hastane önünden TTB M.K. Üyesi Dr Ali Kanatlı’nın tanıklığı, ana dilinde sağlık yasağının malpraktise dönüşümünün bir özeti: “Arapça bildiğim için fark ettim. Bir hasta bir şeyler soruyor ama cevap alamıyordu. ‘Bu ilacı aç mı tok mu içeceğim’ derken aslında bir vaginal fitildi elindeki ilaç.’
Bu yıl 28. Diyarbakır Tabip Odası Barış ve Dostluk ödülünü İbrahim Kaboğlu ve Dicle Fırat Haber Ajansı almış oldu. Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr Veysi Ülgen, “Ödülün sadece bir takdir göstergesi değil, aynı zamanda toplumsal adalet, özgürlük ve hukukun üstünlüğü mücadelesine olan bağlılığın bir ifadesi olduğunu” vurguladı.
TTB M.K. ve Diyarbakır Tabip Odası forum katılımcıları eşliğinde ortak basın açıklaması gerçekleştirdi sonrasında. “Sağlıklı olma halinin en önemli belirleyicilerinden birinin barış içinde bir yaşam olduğu, savaşın ise doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunu olduğu” bir kez daha vurgulandı.
“Barışın yeniden gündeme geldiği bu dönemde demokratikleşme ile birlikte gerçek bir barışın sağlanmasının hepimiz için en temel ihtiyaçların başında geldiğinin bilincindeyiz” diyen TTB M.K. bir tarihsel sorumluluk daha üstlendi.
TTB açıklamasında “Suriye’de Alevilere yönelik resmi kolluk kuvvetleri eliyle yapılan katliamlara” tanıklığa atıfla “Türk Tabipleri Birliği; her durumda tavizsiz olarak yasam hakkını savunan bir örgüttür. TTB, uluslararası insancıl hukuk kurallarını ihlal eden, sivilleri ve sağlık görevlilerini, doğayı, tarihsel birikimi katleden, coğrafyayı yaşanmaz hale getiren her türlü yapı ve oluşumun savaş suçu işlemiş, yasam hakkı ihlaline yol açmış olduğunu kabul eder. Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunur” diyordu.
TTB “Yapılan bu etnik ve mezhepçi katliamın insanlığa karşı suç” olduğunu vurgularken siyasi iktidar ve uluslararası güçleri bu suçun durdurulması için derhal harekete geçmeye çağırdı.
Her barış süreci umut ile hemhaldir. Geçmiş TTB MK. başkanlarından Eriş Bilaloğlu konuşmasında “Gerçek felaketlerle sahte umutlar arasında yaşıyoruz” cümlesine yanıt ararken aklıma Mehmet Uzun’un bir sözü geldi. Barış konferansı kapanış metninde şöyle demişti: “Umut imkansız bir sevda değil, imkansızı gerçeğe dönüştürecek bir yol haritasıdır.”
Hasılı ‘Başka bir sağlık mümkün’
‘Başka Türkiye mümkün’
Ama barış olmadan nasıl olacak bu?
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et