Almanya, Solgun Anne!

AfD Liderleri Alice Weidel (solda),  Tino Chrupalla (sağda)
Fotoğraf: AA, Wiki Düzenleme: Evrensel

Hitler’in Almanya’da iktidara geldiği ve Nazi rejiminin resmen başladığı 1933 yılında Almanya’nın durumuna dair bir sorgulama ve uyarı niteliğindedir aslında Bertolt Brecht’in “Deutschland bleiche Mutter” başlıklı şiiri, ki Türkçeye “Almanya, Solgun Anne” olarak tercüme edilebilir. Şiir, esası itibariyle Almanya’nın içine girdiği karanlık sürece ve halkın maruz kaldığı baskıya karşı içten bir acının kâğıda dökülmüş hali olarak çıkar karşımıza. Almanya’nın bir "anne" olarak tasvir edilmesi, bir yandan anayurdun (Mutterland) kendisine ve halkına ihanet edişine diğer yandan tarifsiz yorgunluğuna işaret eden güçlü bir metafordur. Almanya, çocuklarını (halkını) savaşlara sürükleyen, yıkıma uğratan bir anneye dönüşmüştür.

“Başkaları kendi utançlarından bahsetsin / Ben kendi utançlarımdan bahsedeceğim” diyerek başlıyor şiir. Herkese bir çağrı gibi…

Evinde / Yalanlar yüksek sesle haykırılıyor / Ama gerçek / Sessiz kalmak zorunda / Öyle mi?... Sanki yine herkese bir çağrı var zamanları aşan…

Almanya, solgun anne! / Oğulların seni nasıl da mahvetti…

Şüphesiz mahvolan sadece Almanya olmadı. Faşizm bütün bir Avrupa’yı, Japonya başta olmak üzere birçok başka ülkeyi, hülasa bütün dünyayı hırpaladı.

İkinci Dünya Savaşı sonrası karşımıza çıkan ABD-Avrupa İttifakı (Atlantik ittifakı) Sovyetler Birliği başta olmak üzere Doğu Avrupa’daki sosyalist rejimlere karşı olduğu kadar, faşizme karşı bir oluşum olarak da görülmelidir. İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkileri ve faşist rejimlerin neden olduğu trajediler, Avrupa'da kalıcı bir barış ve istikrar arayışını doğurmuş, bu da liberal bir uluslararası ilişkiler nizamının, diğer bir deyişle kural tabanlı uluslararası düzenin (Rule Based International Order- RBO) inşasını beraberinde getirmiştir. RBO ile birlikte devletlerin birbirleriyle düşmanca ilişkiler yerine, savaş sonrası sürecin bir ürünü olarak inşa edilen uluslararası hukuka dayalı ilişkiler geliştirmeleri hedeflenmiş, serbestleşen uluslararası iktisadi ilişkilere uluslararası barış, istikrar ve iş birliğinin de eşlik etmesi amaçlanmıştır. Her ne kadar dünyanın geri kalanına yönelik politikalarında barış, hukuk, uzlaşı vb. kavramlar sözde kalsa da ABD-Avrupa bağlamında bu süreç başarıyla işlemiştir.

Ancak SSCB sonrası neoliberalizmin küresel etkileri, ekonomik krizler, küresel salgın, NATO’nun genişlemesine eşlik eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve İkinci Trump dönemi işleri değiştirmeye başladı. İşte böylesi bir süreçte Avrupa’da faşist, otoriter, ırkçı/milliyetçi, muhafazakâr seslerin daha fazla duyulur olduğunu gözlemlemeye başladık. “Oligarşi, faşizm ve yeni küresel koalisyon” isimli yazımda da işaret ettiğim gibi Avrupa Parlamentosunda Avrupa’nın birçok faşizan unsurunu içeren Avrupa'nın Vatanseverleri" (Patriots for Europe) adında bir ittifak bile kuruldu yakın zamanda. İttifakın kurucularından Macaristan Başbakanı Orban, Trump’ın göreve başlamasını büyük bir beklenti ile kutladı: “Bu yeni dönem Trump ve “Avrupa'nın Vatanseverlerinin” Batı dünyasını dönüştürmeye başlayacağı bir dönem olarak tarih kitaplarına girecek." Orban sloganını ifade etti: “Occupy Brussels – Brükseli İşgal Et!” Bu ifade, Avrupa Vatanseverlerinin Brüksel merkezli Avrupa Birliği politikalarına karşı çıkışının çarpıcı bir ifadesi olarak değerlendirilmelidir.

Arkasından Münih Güvenlik Konferansı ve Trump’ın Başkan Yardımcısı JD Vance’ın Avrupa değerlerine yönelik eleştirileri ve bunun yarattığı şok etkisi yaşandı. ABD, Trump yönetimi altında Musk’ın el selamını iletmeye devam ediyordu.

Münih Güvenlik Konferansı, Nazi Almanya’sı tarafından 22 Mart 1933'te inşa edilen Dachau toplama kampına oldukça yakın bir yerde toplandı. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz kamptaki anıtın bu tür vahşetlerin bir daha asla yaşanmaması gerektiğini gösterdiğini ifade ederek, "Bir daha asla" ilkesinin Almanya'nın savunması gereken tarihi bir görev olduğunu vurguladı. Scholz, aşırı sağcı AfD'yi de sert bir şekilde eleştirerek, "Bir daha asla" ilkesinin AfD'yi desteklemekle bağdaşmadığını söyledi. Bu konuşma hiç de boşuna değildi. ABD Başkan Yardımcısı Vance önceki akşam Şansölye Scholz ile görüşmek yerine aşırı sağcı AfD partisinin lideriyle bir araya gelmişti. Öncesinde de Scholz’ü atlayarak iki kere CDU/CSU lideri Merz ile görüşmüştü.

Böylesi bir konjonktürde Almanya seçimleri çok önemliydi. Piyasa köktencisi, muhafazakârlar ve sağcılardan oluşan partiler Almanya'da ezici bir zafer elde etti. Friedrich Merz'in liderliğindeki CDU/CSU oyların yüzde 28.5'ini, eski Goldman Sachs bankacısı Alice Weidel'in aşırı sağcı partisi AfD ise yüzde 20.8'ini aldı.

Küresel faşizasyon sürecine eşlik eden böylesi bir sürecin Almanya gibi son derece kritik bir ülkede söz konusu olması endişeleri artırmalı şüphesiz. Brecht’in şiirinde çizdiği manzaranın tekrarı olasılığı insanlık için büyük bir risk.

Almanya, solgun anne! / Nasıl da oturmuşsun kirletilmiş halde / Halklar arasında. / Lekelenmişler arasında / En çok göze çarpıyorsun.

Oğullarının en yoksulu / Öldürülmüş yatıyor. / Açlığı büyüdüğünde, / Diğer oğulların / Eli onun üzerine kalktı. / Bu herkesçe biliniyor.

Elleri öyle kalkmış halde, / Kardeşlerine karşı kaldırılmış, / Şimdi küstahça senin önünde geziyorlarVe yüzüne gülüyorlar. / Bu herkesçe biliniyor.

Söz konusu eller Musk’ın kalkan elini hatırlatıyor ister istemez…

Ancak ehvenişer haberler geliyor Almanya’dan. CDU/CSU’nun AfD ile hükümet kurmayı reddettiğini biliyoruz. Görüşmeler Sosyal Demokratlarla bir ittifakın muhtemel olduğunu hatta bu yönde yol alındığına işaret ediyor. Dahası deli gömleğine dönen “borç freni” uygulamasının esnetilmesine dair de bir uzlaşı var gibi görünüyor. Bu nokta özellikle önemli, onu da başka bir yazıda ele alalım.

Not: Şiirden yapılan alıntılar profesyonel bir çevirinin ürünü olarak değerlendirilmemelidir.   

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Diplomaya da kayyım!

Diplomaya da kayyım!

Bir süredir operasyonlar, tutuklamalar, kayyım atamalarıyla siyaset alanını zorla daraltan iktidarın, bir ‘hayali’ daha gerçekleşti. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu’nun diploması, iktidara yakın gazetecilerin günlerdir anons ettiği gibi, üniversite yönetimi marifetiyle iptal edildi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
19 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et