19 Mart 2025

Turpun büyüğü heybede

Diploması, resmi telkin ve İÜ marifetiyle iptal edilen İmamoğlu’nun üniversite değil lise mezunu olarak gözaltına alınması ileride bugünleri anlatan tarih kitaplarını okuyacaklar için nasıl böyle zıvanadan çıkılabildiği belki de bir muamma olacak. Olayların içinde yaşayanlar için ise ihtimal dışı fazla bir şey kalmadı.

Bir yandan PKK lideriyle görüşülürken bir yandan da DEM Partiyle kent uzlaşması yaparak belediye seçimlerini kazanan İmamoğlu terör örgütü yöneticiliğiyle suçlanabiliyor. İmamoğlu örgütüne mensup 100 küsur kişi ve bu arada Gezi’yle iltisaklı olduğu iddia edilerek Gazeteci İsmail Saymaz gözaltına alındı. İstanbul eylem ve protesto gösterilerine kapatıldı; Newroz öncesinde birkaç günlük OHAL düzenine geçildi.

Yargı sopası kullanılarak, mesnetsiz suçlamalarla yapıldığı apaçık belli olan gözaltı ve tutuklamalar karşısında halkın hala yargı düzenine inanmasını bekleyen iktidar mensupları, bu ülkede hukukun siyasi bir araç haline geldiği, hukukun kalmadığı gerçeğini dillendirenleri bile suçlamak eğilimindeler. Ancak İmamoğlu’nun ‘suçunun’ isnat edilenler değil, cumhurbaşkanlığı adaylığını önceden açıklamaktan ibaret olduğu, bunun da kanunda yeri olmadığı bütün halkın bildiği, gördüğü bir şey.

En büyüğü başta olmak üzere irili ufaklı birçok ‘turp’la doldurulan çuvalın güvenlik kapsamına alınmasının siyasi karşılığı seçme seçilme hakkının gaspından başka bir anlam taşımıyor. Tek adam rejiminin, zaman içinde ilkeleştirilen alınan oy sayısına dayalı meşruiyet kalıbını dolduramamasının iktidarda yarattığı rezonansın, krize dayanan ekonomik istikrarsızlık, yoksullaşan halkın talepleri, patlamaya hazır sosyolojik tablo ile gerilimi arttıkça şiddet uygulamak tek seçenek haline geldi. Neyin meşru neyin olmadığının öneminin kalmadığı bir zemin yaratıldı. Atı da turpu da alan geçecek Üsküdar’ı.

Kendi etkisi dışındaki toplumsal kesimleri birer birer sindiren, hapishaneleri doldururken dışarısını da bir hapishaneye çeviren sisteme genelde faşizm deniyor. Ve faşizm yaşanmış deneyimlerin öğrettiğine göre inşa edilen bir şeydir. Zorunlu ve sopayla sağlanmış itaat, rakip siyasetçilerin ve partilerin sindirilmesi, toplumsal ilişkilerin iktidara zorunlu biat şartıyla yeniden tanzimi, hukuk ve yasanın görecelileşmesi, emek örgütlerinin sesinin kısılması faşizmin şartıdır. Arka arkaya gelen kitlesel gözaltıların, yasak ve baskıların, kazanılmış hakların ilgasının faşizmi hatırlatması tesadüf değildir.

İmamoğlu ve arkadaşlarına atılı suçlar normal bir aklı zorluyor. Toplumda yarattığı şok etkisi de büyük. Öyle görünüyor ki tek adam rejimi kendi gücünü perçinlemek ve ‘koltuğu’ korumak için artçı şok dalgalarına muhtaç. Buna dirençli olmak, böyle bir rejimi kabul etmemek gerekir. İmamoğlu doğru söylüyor; bugün diplomayı fesh ettiren, gazetecileri yargılayan, yarın banka hesaplarına, emekli maaşlarına (bu zaten oluyor), aşa, ekmeğe ve eve (bunlar da olabiliyor) her şeye el koyabilir. İktidarın ve dayandığı sermaye güçlerinin içselleştirdiği ilkel birikim sürecinin kapsama alanı her şeyi içererek gelişiyor.

İmamoğlu’na ve diğer belediyelere yapılan hamle doğal olarak sadece bir rakibi sindirmekten ibaret değil. Sermayenin tercihlerine uygun bir iktidar planında her pürüzü temizleme hamlesi. İmamoğlu kadar hakları tırpanlanan, açlık sınırında bir yaşama zorlanan bütün emekçilerin sorunu. Çünkü en başta halkın değişim isteğinin ve bunun şimdilik genele mümkün görünen en basit yolunun; sandığın ipoteklenmesi demek. Sandık aslanın ağzındaysa almak gerekir. Bunun da direnmekten, itirazdan başka yolu yoktur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Diplomaya da kayyım!

Diplomaya da kayyım!

Bir süredir operasyonlar, tutuklamalar, kayyım atamalarıyla siyaset alanını zorla daraltan iktidarın, bir ‘hayali’ daha gerçekleşti. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu’nun diploması, iktidara yakın gazetecilerin günlerdir anons ettiği gibi, üniversite yönetimi marifetiyle iptal edildi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
19 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et