Diploma, gözaltı, mala el koyma… Peki şimdi ne olacak?

Fotoğraf: Evrensel
Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları suç örgütü kurmak-yönetmek-üye olmak, irtikap, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırmak, Kent Uzlaşısı adı altında terör ile iş birliği yapmakla suçlanıyor ve aslında liste uzuyor da uzuyor.
Daha sorgusu yapılmamış 106 kişi yandaş medyada eli sopalı programcılar ve konukları tarafından büyük bir iştahla yargılanıyor. Bu müsamerenin bir de özrü var: masumiyet karinesi. Suçu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur. Ama… herkes yargılanabilir, kimsenin ayrıcalığı yoktur. Bu karine kitlesel gözaltının kamuoyu tarafından sorgulanmasının önünü kesmek ve siyasi olanı hukuki pakete sığdırmak için aşırı dozda yatıştırıcı ilaç niyetine.
Ancak halk İstanbul’da ilan edilen kısmi OHAL’e, eylem yasaklarına rağmen sokakları boş bırakmadı. Sadece İstanbul’da değil hemen her yerde protestolar yapıldı. İÜ öğrencilerinin Saraçhane’ye gelebilmek için aştığı barikatlar, ODTÜ’lü gençlerin gece boyunca devam eden eylemleri, Marmaray’da kendiliğinden protestolar, semtlerdeki eylemler, evlerden kadınların tencere tavayla yaptıkları nümayişler, Muğla’da biber gazı altında ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganıyla doldu alan ve alanlar. Parlamentodaki irili ufaklı partiler, barolar, meslek örgütleri gözaltıları kınadılar. Kınamakla kalınmadı; iktidarın niyeti de bir bir faş edildi.
‘Milleti muhalefetle karıştıranlar var’ diyen Erdoğan’ın küçümseyip etrafını çitlemeye çalıştığı bir kısım millet, ‘karar’ın önünde korkarak diz çökmeyeceğini gösteriyordu.
İmamoğlu’nun önce diplomasının yakılması bir gün sonra gözaltına alınmasında ‘yumuşama’, ‘görüşme’ ‘uzlaşma’ ile bir müddet oyalanmış, ‘sarı öküzü’ defalarca vermiş, ‘Anayasa’ya aykırı ama bir seferden bir şey olmaz’ hamlelerinin sahibi CHP’nin, gözaltıları birkaç demeçle geçiştirebileceği; DEM’in ise belirsiz ‘süreç’i riske atmamak için eylemsizlik parantezinde kalacağı hesaplanıyordu. Sokak iktidarın cebirini de cebrini de bozdu. Üstelik 13 yıl önceki tweetleri bahane gösterilerek İsmail Saymaz’ın gözaltına alınması ve bununla Gezi benzeri bir kalkışmanın peşinin bırakılmayacağı mesajının verilmesine rağmen. Sokak; bu daha başlangıç sloganlarıyla doldu.
Sosyoloji ilmine meraklı Saray iktidarının yönteminin halktaki nabzı ölçerek adım adım ilerlemekte olduğu artık iyi biliniyor. İBB gözaltılarından itibaren süreç, Erdoğan’ın en güçlü, üstelik teveccüh de gören rakibinin tutuklanmasına ve belediyeye kayyım atanma aşamasına kadar ilerleyecekse bunun ölçüsü halktaki nabız sayısı olacak. Diplomaya el koyarak bir şok, gözaltılarla bir şok daha yaratarak dumura uğratılmaya çalışılan refleks, halktaki önceden birikmiş bir tepkiyi uyardı. Önümüzdeki yakın süreci bu tepkinin düzeyi ile iktidarın niyeti arasındaki oran belirleyecek. Sokak yine siyasetin laboratuvarı oldu. Boy orada ölçülüyor.
Öte yandan bir yıldır dolar 40 liraya çıksın diye yakaran ihracat sektörü ise kendileri için demokrasinin liranın pul olmasıyla yakından ilgili olduğunu düşündükleri için muhtemelen sevinmişlerdir. Emekçiler, emekliler, işçiler ise doların fırlamasıyla ücret ve maaşlarından kayıp yaşadılar. Haklarını istediklerinde grevleri yasaklandı, tweetleri kovalandı, meydanlar boşaltıldı, hapishaneler dolduruldu.
İktidarın en yakınındaki şirketlerin zenginlikte dünya listelerine girdiği, vergi kaçakçılığı, AKP belediyelerinin sorgulanmayan irtikap, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma işlemleri ortada dururken bunların milyonlarca insanın oy verdiği belediye başkanının suçlanmasının ana başlıkları haline gelmesine tepki göstermiyor sadece. Aynı zamanda halkın sofrasından eksilenlerle beslenirken ‘millet’in elini kolunu bağlayan bir düzene karşı da gösteriyor tepkisini.
Sokak, seçme ve seçilme hakkının, rakibi etkisizleştirerek bu kadar kolaylıkla ilga edilebilmesini bir haysiyet sorunu haline getiren kalabalıklar, hem bu süreçte bekleyerek elde edilebilecek bir şeyin kalmayabileceğini gördüler. Hem de şu anda sahip olduklarını korumak, kendilerinden alınanlara sahip çıkmak için güç buldular. İmamoğlu’nun diplomasının rektör onayıyla iptal ettirilmesinden sonra, ‘Üniversite biat etmez’ yazılı pankartlar taşıyarak akademik, demokratik hakları için mücadelelerini Saraçhane’ye taşıyan İÜ gençliği buna misaldir.
Saray da bu sosyolojiyi döner döner bir daha okur artık.
Evrensel'i Takip Et