Direnirken...

Bu hafta için başka bir yazı tasarlanmıştı. Ancak tarihi öneme sahip günlerden geçiyoruz ve siyasal zemin çatırdarken yazı planlarının aksamasının önemi yok.

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına gösterilen tepki sokaklara taştı. Başta üniversite öğrencileri olmak üzere toplumun tüm kesimlerinden gelen itiraz, iliklere işleyen soğuk akşamlarda eylemlere dönüşmüş durumda. Rejimin hiçbir sınır tanımayan saldırıları, geleceğine sahip çıkan yurttaşların bedenleriyle ördüğü duvara çarptı. Saraçhane’de konuşan Özgür Özel de “Sokaklar bizimdir, meydanlar bizimdir” sözleriyle yeni konumunu belli etti.

Çarşamba gününden bu yana sokakta, sosyal medyada ve medyada kıran kırana bir mücadele sürdürülüyor. Bu haftaya kadar seçim öncesi koalisyonlar ve destek artırma kampanyalarıyla ortaya konulan muhalefet yapma biçimi, yaşanan ‘sivil darbe’ nedeniyle kitlesel protestolara dönüşmüş durumda.

Yurttaşlar, hukuk kararı gibi gösterilmeye çalışılan siyasal kararları protesto için sokaklara çıktığında, baskı ile karşılık gördü. Kitlesel protestoların nasıl sonuçlar üreteceği henüz belli değil. Ancak pek çok sınırın aynı anda aşıldığı bu tarihsel eşikte, muhalefetin talepleri karşılansa bile siyasal ortamda eskiye dönülmesi pek mümkün görünmüyor. İktidarın us dışı uygulamalarının ulaştığı nokta ve buna karşı gelişen kitlesel mobilizasyon düzeyi ‘eski normal’e dönülemeyecek kadar derin etki yaratmış görünüyor. Bu nedenle, artık bir kısmı sokakta yürütülen siyasetin varlık nedeninin bu hafta ortaya çıkan sorunları aştığının akılda tutulması ve bundan sonra atılacak adımların uzun erimli sonuçlarının hesaplanması gerekiyor. Güncel protestoların zamansal ve merkez şehirlerin ötesine geçen mekansal boyutundaki farklılık, içinden geçilen dönemin bir hafta öncesinin siyasal liderlik ritüelleriyle kucaklanamayacağını gösteriyor. Unutulmaması gereken bir diğer boyut, sürdürülen protesto seferberliğini yönetme biçiminin önümüzdeki dönemin siyasal haritasını ve faaliyet dinamiklerini etkileyecek olması gerçekliği.

Her ne kadar İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelik gözaltılardan doğan ve CHP kurumsallığı içinde ilerleyen bir protesto dizisiyle karşı karşıya olsak da meydanlarda biriken kitlenin türdeş olmaması nedeniyle, ortak bir gündemi olan ve fakat ‘merkezsiz’ bir protestonun şekillendiğini söylemek mümkün. Bu durum, bir dezavantaj olmayıp, sürecin özgür ruhunun gelişim kanallarını açık tutmada işlevli olacak gibi görünüyor. Protestoların tek bir merkezce belirlenmeyen içeriği, hazırlık süreçlerini daha karmaşık hale getirse de, yaratıcılığa kapısını sonuna kadar açık tutuyor.

Demokratik değerleri, temel hak ve özgürlüklerini ve haysiyetini korumak için bir araya gelmiş bulunan kitlenin samimi ve cesur itirazı, devlet aklının tepkileri kademeli olarak zayıflatmak için kullandığı bütün taktiklere rağmen muhalif duruşa ciddi bir katkı sağlamış bulunuyor.

***

Sokaktan sonra, özellikle gençler için mücadelenin aktığı en önemli mecra ‘sosyal medya’. İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelik operasyondan sonra başlatılan bant daraltılması, Cuma sabahı itibarıyladurdurulmuştu. Bu kararın bir normalleşmeden çok trollerin önünün açılması için verildiğini düşündürten pek çok neden var: Gizlilik kararı nedeniyle sanık avukatlarına gösterilmeyen dosya içerikleri trollere sızdırılıyor. Bir iş insanının evinde bulunan nakit paranın fotoğrafı, sosyal medyada üç ayrı kişi için yapılmış haberlere zemin kılınıyor. Bir belediye bürokratının evinden çıkan, hatıra niteliği taşıyan ve yıllardır dokunulmadığı ifade edilen iki silahın görseli, bu kişiye ilişkin iddiaları bile aşan bir senaryo eşliğinde dolaşımda tutuluyor.

İktidar aygıtı, yaşı daha ileri ve interneti daha az kullanan kesime hitap etmek için televizyonu ve gazeteleri kullanıyor. Gözaltıları protesto eden yüz binler ne televizyon programlarında ne de gazete manşetlerinde yer alıyor. CHP il binası satın alınırken sayılan nakit para görüntüleri, haberin konusu ne olursa olsun her yarım saatte bir yandaş TV kanallarında ekranı kaplıyor. Saraçhane mitinglerinin ilk akşamında, en coşkulu ve kalabalık an yaşanırken, bir kamu TV kanalında ‘son dakika’ bandı altında sabah saatlerinde çekilmiş Saraçhane Meydanı’nın boş görüntüleri gösteriliyor. Mansur Yavaş’ın net demeçleri ortadayken, açık oturumlarda isimlerinin altında hukukçu, gazeteci, akademisyen yazan kişiler Mansur Yavaş’ın nasıl “fırsat kolladığı”nı anlatıyor.

***

Kitle sokakta, sosyal medyada ve medyada direnirken;

  • ‘Bilgi’nin yaygın bir biçimde maniple edildiğinin akılda tutulması,
  • Kandırma, korkutma ve ilgisiz kılma pratiklerine karşı cesur, yaratıcı, uyanık ve sabırlı olunması,
  • Türdeş olmayan gruplarca iş birliği halinde üretilen protesto dalgasının, aynı zamanda bir öğrenme-deneyimleme süreci olduğunun bilinmesi,
  • İktidarın başarısız olamayacak kadar rasyonel ve meydan okunamayacak kadar güçlü olduğu hissine kapılmayarak kararlı olunması,
  • Yaşanan deneyimin muhtemel yeni ittifakların temel harcı olacağının ve yeniden harekete geçme maliyetini azaltacağının akıldan çıkarılmaması gerekiyor. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Boykot dersi

Boykot dersi

Eylem yasaklarına, uygulanan şiddete rağmen protestoların kitleselleşmesine engel olamayan iktidar, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu yüzlerce yurttaşı, evlerini basarak gözaltına aldı. Operasyona, ‘Eşitsizlik, adaletsizlik üreten saray düzenizi gözaltılarla ayakta tutamazsınız’ tepkisi geldi. Üniversiteliler boykot çağrısı yapıp, hazırlıklara başladı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Fahrettin Altun: Türkiye sokağa teslim olmayacak.

Evrensel'i Takip Et