23 Mart 2025

Halkın ekmeği: Adalet ve grevler

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, aynı gece çalışma arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınması, eş zamanlı olarak İstanbul’da gösteri ve toplantı yasağı getirilmesi, yurttaşların iradesinin yok sayılması; seçme ve seçilme hakkına yönelik saldırı, hukuk ve demokrasinin gasbının ilanıydı. Seçim süreçlerini kendi yararına olacak biçimde yöneten ve sonra da “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diye devlet makamlarına çöken iktidarın keyfi gelince koyacağı sandığı, ondan kurtulmak için bir güvence olarak görmek mümkün değil. Demokrasinin ve hukukun şalteri, üretimden gelen güç, işçi sınıfı ve emekçilerin ellerinde. Mücadelenin, sonuç alıcı ve etkili olması için hedef genel grev olarak görünüyor. Grev hakkına ve siyasi grevlere yakından bakacak olursak…

Türkiye’de grev hakkı

Grev hakkı Türkiye’de toplu iş sözleşmesi yapılması sürecinde belirli bir aşamada kullanılan bir hak. Mevzuatta grev, işlevi yönünden sınırlı tutularak, toplu iş sözleşmesi yapılması esnasında bir pazarlık aracı olarak kabul ediliyor. Grev kararını toplu iş sözleşmesine yetkili sendika alır; sendikanın baskısı, toplu pazarlık patronun otoritesine yöneliktir. Fransızcadan gelen grev, adını Paris’te bulunan “Greve” Meydanı’ndan alır. Bu meydan, işsizlerin ya da iş bırakanların iş bulmak için toplandığı alandı. İş bırakan işçilerin meydana giderken “Greve gidiyoruz” dediği söylenir. Ayrıca tarihte ilk grevin milattan önce 1170’te Mısır’da piramitleri inşa eden işçiler tarafından gıdaların verilmemesi üzerine yaptıkları rivayet edilir. Sanayi Devrimi ile birlikte daha geniş ve çeşitli grevlere tanıklık edilirken, Osmanlı döneminde ise ‘ta’til-i eşgal’ (işi bırakma) ifadesi kullanılır. 1908 grevleri, bütün iş kollarında örgütlenip tüm ülkeyi etkilemekle birlikte ücret merkezlidir. Cumhuriyet döneminin 1923-1960 yılları arasındaki grevlerde gene ücret ve iş koşullarına ilişkin talepler yoğundu. 1936 tarihli İş Kanunu ile grevin yasaklanmasından sonra, grev sayısında bir azalma görülür. Zamanın grevleri büyük çoğunlukla mesleki taleplere dayalıdır; bazı iç dayanışma grevleri ve hak grevleri de kayda değer bir yer tutar. Çalışma süresi (48 haftalık iş süresi) ve işçi ücretlerinin düzenli ödenmesi gibi grev yoluyla öne sürülen bazı isteklerin yasal düzenlemelere geçtiğine de işaret eder. Toplu iş ilişkilerinde gerçek bir dönüm noktası 1961 olur. Artık grev hakkı Anayasa’da tanındığından dolayı, bundan böyle birçok grevin yapıldığı yeni bir dönem başlar. Yasal sistem siyasi grevlere izin vermemesine karşın, siyasi grevler görülür. Örneğin, “15-16 Haziran 1970 direnişi”, sendikal örgütlenmede kısıtlamalar öngören ve daha sonra bazı hükümleri Anayasa Mahkemesince 19 Ekim 1972’de iptal edilecek 1317 sayılı Kanun TBMM’de görüşülürken girişilen geniş katılımlı yankı uyandıran bir protesto eylemi.

Siyasi grev doğrudan demokrasi

Siyasi grev, “Yasama organını veya hükümeti yeni bir politika uygulamaya, kamu otoritelerini bir karar almaya veya bir karar almaktan kaçınmaya zorlamak amacıyla yapılan grev” olarak tanımlanabilir. Siyasi grevlerde devlet siyasi otorite olarak muhatap alınır. Siyasi grevde, emekçiler, salt işçi sıfatlarıyla değil “yurttaş” sıfatıyla hareket edip toplumun genelini ilgilendiren “yurttaşlık” işlevini yerine getirir. Böylece sadece belirli dönemlerde ve seyrek işletilen seçimlerle yetinilmeyip, halk daha açık, dolaysız ve aktif bir şekilde sesini duyurabilir. Bir başka deyişle, temsili demokrasinin zaafları telafi edilerek, siyasi grev sayesinde daha “canlı” doğrudan bir demokrasi işletilir. Siyasal kitle grevleri, işçi sınıfının mücadelesinde önemli bir rol oynamakla birlikte araçlardan sadece birini teşkil eder. Tarihi olarak bakıldığında, siyasi grevlerin çeşitli boyutlarda ve amaçlarla gerçekleştirilmiş. Geniş çaplı, tarihsel bir dönemece damgasını vuran önemli siyasî grev örnekleri var. Örneğin, Rusya’da St. Petersburg grevleri Bolşevik devriminin başlangıcını teşkil eden önemli adımlar. Aynı tarih diliminde, 1920’de Almanya’da yönetime yeni geçen Kapp ve Lübnitz, bir genel grev hareketi sonucunda birkaç gün içinde çekilmek zorunda kalmışlardı. Amaç ve boyut bakımından orta çapta siyasi grevlerden bir örnek olarak da, Fransa’da şubat 1960’ta Cezayir halkının bağımsızlık mücadelesini destekleyen genel grev gösterilebilir. Daha sınırlı ve belirli bir siyasal amaca yönelik tek bir genel grev her şeyi sağlayacak bir yöntem de olamaz kuşkusuz.

Grev yasadaki kapsamı dışında kullanılamaz mı?

4857 sayılı İş Kanunu’na göre, “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir”, yine 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre “İşin akışı can güvenliğini tehdit eder durumda olduğunda sorunun tespiti ve giderilmesi talebinde bulunan işçi güvenli çalışma sağlanana kadar çalışmama hakkını kullanabilir.” Bu tanımlarda grev kelimesine rastlanmasa da ücreti ödenmediğinde, iş ortamında can güvenliği sağlanmadığında işçiler iş durdurabilir. Keza başkaca nedenlerle de işçiler iş durdurabilir. İşçilerin yasada tanımlanmasa bile hakları için iş durdurmaları fiili grev olarak tarif edilir.

Genel greve yakın tarihte verilecek iyi örneklerden biri de 8-9 Ocak 2019’da Hindistan’da gerçekleşti. 200 milyonun üzerinde işçi, köylüler ittifak kurarak çalışma koşullarındaki kötüleşmeye karşı genel greve gitti ve kent meydanlarını doldurdu. Türkiye’de ise 1991 yılı 3 Ocak’ta Türk-İş’in kararı ile bir genel grev gerçekleştirildi. 3 Ocak genel grevinde, ana gündemler tüketim maddelerine getirilen zamlar, madenlerde yaşanan iş cinayetleri ve tıkanan toplu sözleşmelerdi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Boykot dersi

Boykot dersi

Eylem yasaklarına, uygulanan şiddete rağmen protestoların kitleselleşmesine engel olamayan iktidar, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu yüzlerce yurttaşı, evlerini basarak gözaltına aldı. Operasyona, ‘Eşitsizlik, adaletsizlik üreten saray düzenizi gözaltılarla ayakta tutamazsınız’ tepkisi geldi. Üniversiteliler boykot çağrısı yapıp, hazırlıklara başladı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Fahrettin Altun: Türkiye sokağa teslim olmayacak.

Evrensel'i Takip Et