Neden genel grev, genel direniş?

Türkiye, açık bir rejim krizi yaşıyor. Uzun süredir etkisini hissettiren otoriterleşme eğilimleri, artık bir yönetim biçimi olmanın ötesine geçerek seçme-seçilme hakkına, en temel hak ve özgürlüklere ve halkın kendi kendini yönetme iradesine karşı topyekûn bir saldırı dalgasına dönüşmüş durumda. Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonda yaşananlar, bu sürecin ne kadar kuralsız, keyfi ve tehlikeli bir noktaya geldiğini açıkça gösteriyor.

19 Mart sivil darbesi, yalnızca iktidarın seçimle kaybettiklerini yargı ve güvenlik aygıtları eliyle geri alma çabası olarak değerlendirilemez. Asıl mesele, sandıkta kazanma ihtimalini göremeyenlerin halkın iradesini gasbetme girişimidir. Bu saldırı, Türkiye’nin dört bir yanındaki yerel yönetimlere, emekçilere, kadınlara, gençlere ve muhalif kesimlere yönelik kapsamlı bir kuşatma harekatıdır. Devletin doğrudan yürütmenin aparatı haline geldiği ve yargı üzerinden muhalefetin sindirilmeye çalışıldığı bir sürecin yansımasıdır.

19 Mart ve sonrasında yaşananlar yalnızca siyasal bir tasfiye planı değil; aynı zamanda ekonomik krizin, yoksulluğun ve güvencesizliğin üzerini örtme, hayat pahalılığı ve açlık sınırında yaşamaya mahkum edilen milyonların öfkesini bastırma çabası olarak görülmelidir. Bugün yaşanan gelişmeler iktidarın geri dönülmez bir yola girdiğini, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.

Son yıllarda iktidar eliyle örülen korku duvarı, ancak örgütlü mücadele ve etkili eylem biçimleriyle yıkılabilir. İktidarın yerel yönetimleri ve kamu kaynaklarını tamamen kendi denetimine alarak tüm ülkeye çökmeye yönelik hamlelerinin önüne ancak “genel grev, genel direniş” ile geçilebilir. Peki günlerdir alanlarda haykırılan “genel grev, genel direniş” çağrısı neden bu kadar önemli?

Genel grev, işçi sınıfının ve emekçi halkın üretimden gelen gücünü kullanarak yaşamı durdurduğu; yalnızca ekonomik değil, siyasal ve toplumsal taleplerle iktidarlara ve sermayeye karşı kolektif bir irade ortaya koyduğu en güçlü mücadele biçimidir. Belirli bir iş kolu ya da sektörle sınırlı olmayan bu grev biçimi, emeğiyle yaşayanların birleşik eylemiyle hayatın tüm alanlarını kapsayan bir karşı duruşu ifade eder.

Genel grev, işçi sınıfının “üretmeden hiçbir şeyin yürümeyeceğini” gösterdiği tarihsel bir eylemdir. Bugün derinleşen yoksulluk, adaletsizlik ve otoriter baskı koşullarında, genel grev yalnızca bir taktik değil; uzun süredir yaşadığımız sancılı toplumsal dönüşümün önünü açacak tarihsel bir sorumluluk olarak görülmelidir. “Genel grev, genel direniş” çağrısı; emek cephesinin bu tarihsel sorumluluğu yerine getirmesi, otokrasiye geçişin önüne geçilmesi ve sömürü düzenine karşı örgütlü bir halk gücü yaratılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Güçlü bir genel grev ancak farklı sendikaların ve emek örgütlerinin ortak koordinasyonu ve birlikte karar almasıyla mümkün. Tek tek iş yerleri başta olmak üzere, yaşamın bütün alanlarında dayanışma ağları kurulması; bildiriler, forumlar, iş yeri toplantıları, uyarı eylemleri üzerinden örülen hazırlık süreci, genel grevin gücünü ve etkisini belirleyecektir.

Günümüz koşullarında “genel grev, genel direniş” çağrısı, aynı zamanda “Nasıl bir toplum istiyoruz?​” sorusuna verilmiş güçlü bir yanıt olmalıdır. Eğer toplumun örgütlü güçleri öncülüğünde yaşanan saldırılara karşı güçlü ve birleşik bir mücadele örgütlenemezse, baskıcı ve otoriter rejim daha da güçlenecek ve ilk olarak emekçi halk ezilecektir. Bu nedenle, 19 Mart darbesinin hedeflerini bertaraf etmek ve tek adam rejimini geriletmek ancak emekçilerin birleşik ve örgütlü mücadelesiyle mümkündür.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Dersler iptal, herkes dışarı

Dersler iptal, herkes dışarı

Gençler geri adım atmıyor. Yargı darbesine karşı halk hareketinin en etkin ve sürükleyici güçlerinden olan üniversite öğrencileri, geçen hafta sonu aldıkları boykot kararını dün uygulamaya başladı. Ülkenin belli başlı tüm üniversitelerinde yüksek katılımlı boykotlar gerçekleştirildi. Öğrenciler sadece derse girmemekle kalmadı, kampüslerde eylem için bir araya geldi. Talepler şunlar:

Üniversiteleri iktidarın siyasal ajandasına alet eden karar ve uygulamalar derhal son bulsun.

İstanbul Üniversitesi yönetiminin “diploma iptali” kararı geri çekilsin.

İBB Başkanı İmamoğlu ve hukuksuzca gözaltına alınan herkes serbest bırakılsın.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Fahrettin Altun: Türkiye sokağa teslim olmayacak.

Evrensel'i Takip Et