Hukukun gör dediği

Ali Laricani, İmran Han, Viktor Babariko, Maria Corina Machado. | Fotoğraflar: Wİkimedia Commons

Hukuk gerçeği anlamamızı sağlayan büyük bir “yalan” gibi… Aslında Pablo Picasso’nun sözüdür, sanat der, gerçeği anlamamıza yarayan büyük bir yalandır. Bugün yapılsa çok büyük ihtimalle seçimi kazanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Cumhurbaşkanı adayı ilan edildiği gün gelen tutuklama kararı bana Picasso’nun sanat için söylediği bu sözü hatırlattı. Biraz tahrifatla sanıyorum bugünlerde onu hukuk için de söyleyebiliriz. 

Gerçekten de öyle değil mi, bazen söylenen bir yalan gerçekliği anlamamızı daha kolay hale getirmez mi? Gereksiz yere edilen bir yemin, abartılı övgüler, ısrarlı bir inandırma isteği, mesnetsiz gerekçeler, dil sürçmeleri, ikna etmek için kutsalların kullanılması vb. bizi iki kere düşündürür. Böylece daha gerçekçi bir çıkarım yaparız. Dolayısıyla yalan bazen bizi gerçeğe daha çok yaklaştırır. İmamoğlu’nun tutuklanması, diploma meselesi ve daha birçok davanın bana söylediği böylesi bir “yalan” işte. Peki bu “yalan” bize hangi gerçeği anlatıyor? İktidarın kaybedeceği bir seçime gitmek istemeyeceğini.

İnsanların böylesi bir “yalanın” ardındaki gerçeği görmeleri çok zor olmadı, sokaklar, meydanlar bu nedenledir ki doluyor, taşıyor… Geçelim bilinçli halimizi trans halindeki bir insanın bile her telkini kabul etmediği bilinmektedir. Kişi ne kadar derin bir telkinde olursa olsun mantık dışı telkinlere yanıt vermez örneğin. İnsan aklı şüphecidir. Telkin altında bile.

Normal bir seçim sürecinde cumhurbaşkanlığını kazanma ihtimali uzunca bir süredir aşikâr olan bir kişinin cumhurbaşkanı adaylığı açıklandığı gün tutuklanması onu en çok aklayacak olan şeydir. Artık mahkeme süreçleri gereksizdir. Suçlamaların inandırıcı olmasını istemiyorsanız bu tarih çok doğru bir tercihtir. İktidarın bunu görmediğini düşünmüyorum ama belki artık bunu pek fazla önemsemiyorlardır.     

Bu tarz girişimler sadece bize özgü değil aslında. Muhaliflere hapisler, soruşturmalar hatta ölümlerin reva görüldüğü çok sayıda örnek var. Bu uygulamaları meşrulaştıran örnekler olarak değil de kaçınılması gereken örnekler olarak bazılarına değinelim.  

Lula da Silva önemli bir örnek. 2018’de Brezilya seçimlerinin en kuvvetli adayı iken yolsuzluk suçlamasıyla hapse atılmış ve seçime girmesi engellenmişti. Ne ilginçtir ki Lula’yı hapse attıran Savcı Sergio Moro daha sonra Bolsonaro hükümetinin Adalet Bakanı oldu. 19 ay hapiste yatan Lula’ya pardon dendi, hapis cezası geçersiz sayıldı, 2022 seçimleriyle de Brezilya Devlet Başkanı oldu. Geç de olsa adaletin yerini bulduğu bir örnek oldu Brezilya.  

Pakistan’daki İmran Han halen hapisteki bir başka örnek. İmran Han 2023 seçimleri öncesi yolsuzluk suçlamalarıyla hızlı bir şekilde mahkûm edildi ve seçimlere katılması yasaklandı. Kendisine yönelik en çarpıcı suçlamalardan biri Amerika’nın Pakistan’daki hükümet değişikliğinde rolü olduğuna dair belgeleri yayınlamasıydı. 

Venezuela’da Maduro rejimi de muhalif liderlere yönelik benzeri uygulamalara sıkça başvuruyor.  Başka örneklerin yanı sıra en son Maria Corina Machado, 2024 seçimlerinin en güçlü muhalif adaylarından biri olarak hükümetin yolsuzluk iddialarıyla adaylıktan men edildi.

İran'da Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin adayların belirlenmesinde önemli bir rolü var. Bu kurul, adayları ahlaki yeterlilik, rejime sadakat vb. gerekçelerle engelleyebilmektedir. En son 2021 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bazı reformist adaylar bu mekanizma ile engellenmiştir. Bu anlamda en önemli isim Ali Laricani’dir. Seçimlere girmesi engellenmiş, reformistlere yakın güçlü bir adaydı. Sonuç seçimlere katılım %50’nin altında kaldı. 

2020 Belarus Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Lukaşenko'ya karşı güçlü adaylar olarak ortaya çıkan Sergey Tihanovski ve Viktor Babariko tutuklandıkları için seçimlere katılamadılar.

Mısır’da 2018 seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı el-Sisi'ye karşı aday olmak için başvuran eski Genelkurmay Başkanı Sami Anan seçim öncesinde çeşitli suçlamalarla tutuklandı. Böylelikle yarıştan çekilmek zorunda kaldı.

Ve Rusya, Rusya'da muhalif lider Aleksey Navalny örneği akıl alacak gibi değil. Yolsuzluk karşıtı çalışmaları ve Kremlin’e karşı muhalefetiyle tanınıyordu. 2018’de adaylığa karar vermişti. Seçime katılması, hakkındaki mahkeme kararı nedeniyle yasaklandı. Navalny’nin hikayesi, tutuklanmalar, zehirlenmeler, suikast girişimleriyle dolu 16 Şubat 2024’te karanlık bir ölümle son bulan bir hikâye. Örnekler artırılabilir.

2018’de Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olduğunda hapishaneydi. Şimdi de İmamoğlu hapiste, olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminin ana muhalefet partisi adayı, kazanma ihtimali açıkça görünen bir aday.

Tüm bu örneklerde görülen genel eğilimi yadsıyıp, hukuku bağımsız ve adil kararlar veren bir kurum olarak okumak da mümkün, gerçeği anlamamızı sağlayan büyük bir yalan olarak okumak da… Gerçek avazı çıktığı kadar bağırmıyor mu?   

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu'nun tutuklanma gerekçesi ortaya çıktı: "Kaçma şüphesi"

Evrensel'i Takip Et