31 Mart 2025

Bir değişimin eşiğinde

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Maltepe mitingine dair dün Evrensel’de yayımlanan izlenimin sonunda, mitinge katılan iki yoksul kadınla sohbetten kısa bir bölüm aktarmıştık. Kaldığımız yerden devam edelim.

Eyüp’ten CHP İlçe örgütü tarafından organize edilen teknelerle mitinge gidip gelen bu iki kadın ‘eltiyiz’ dediler. Nurtepe’de oturuyorlarmış. Biri kırklı yaşlarının sonlarında diğeri elli yaşların başlarında gösteriyordu. Biri emekli, diğeri çalışmaya devam ediyor. Emekli olan, 14 bin 500 liraya bile tamamlanmamış olan en düşük orandan emekli maaş alıyormuş. Bayram ikramiyesine bu yıl yapılan bin liralık zammın bile hâlâ hesaplara yatmamış olmasından yakınıyor. İktidarın bayram tatilini uzatmasıyla ilgili olarak da “İstediği kadar uzun tatil olsun. Ben bu emekli maaşıyla Nurtepe’den 3 gün olsun çıkabilir miyim?​” diye soruyor.

CHP’nin “İmamoğlu’na özgürlük mitingi” olarak adlandırdığı mitinge ilişkin soruyorum; “Kalabalık nasıldı?​” Hiç bu kadar kalabalığı bir arada görmediğini söylüyor. “Peki bu miting ve günlerdir olan tepkiler İmamoğlu’na özgürlük getirir mi?​” diye devam ediyorum. “Sanmıyorum” diyor.

Diğeri, asgari ücretli olarak çalıştığını söylüyor ve iş yerinde sorun olmaması için soyadını vermek istemiyor. Böyle olunca tedirgin olmasınlar diye fotoğraflarını da çekmiyorum. İki çocuğu üniversiteye hazırlanıyormuş. Bu mitinge de çocuklarının geleceği için ve iktidarın derin yoksullaşmaya yol açan ekonomi politikaları nedeniyle katıldığını söylüyor. İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili olarak da şunları ifade ediyor: “Bir büyükşehir belediye başkanı gizli tanık ifadesiyle tutuklanır mı? Böyle bir saçmalık olur mu? Bu aslında, ortalıkta görevden alınabilecek bir delil yok ama ben tutuklamak istiyorum, demek.”

Günlerdir süren ve ülkenin dört bir yanına yayılan tepkilerin kaynağını “haksızlığa isyan” olarak adlandırıyorlar en genel ifadeyle. Ve onun içini de kendi mitinge geliş gerekçelerinde olduğu gibi başka şeylerle açarak dolduruyorlar.

Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanlarıyla çok sayıda bürokratla belediye çalışanın tutuklanmasına giden süreç, AKP’nin, iktidarda kalabilmesini mümkün kılacak yegane yol olarak gördüğü, muhalefeti bölme planının başarısızlığa uğramasının bir sonucuydu. ‘Kent uzlaşısı operasyonu’ için düğmeye basılmasının nedeni buydu. Bu gözaltılar olurken Erdoğan’ın diğer yandan, Newroz’u resmi bayram ilan etmeyi bir vaat gibi dillendirmesi de aynı stratejinin bir devamıydı. Ancak, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın, Diyarbakır Newroz mitinginde bu gözaltıları Öcalan’ın açıklamalarıyla başlayan süreci sabote etmeye yönelik girişimler olarak nitelendirip, bu tür politikaların süreci entübe edeceğini ifade etmesi iktidarın bu planının tutmadığının ifadesiydi.

27 Şubat’tan beri İmralı’ya yeni bir ziyaret olmaması ve iktidarın, bu dönemde ancak aile ziyareti olabileceğini ifade etmesi, kendi hazırlıkları açısından vites küçülterek zaman kazanma arayışını gösteriyor. Erdoğan’ın Trump ile yapacağı görüşme öncesi Hakan Fidan’ın ABD’deki temasları ve Suriye sahasındaki gelişmelerin analiziyle birlikte bayram sonrasında o sürece dair yeni işaretleri de muhtemelen göreceğiz.

Çağlayan’da serbest bırakılan gençlerden birinin babası kızına sarılırken, “İyi ki varsın ve iyi ki benim kızımsın” diyordu. Benzer ifadeleri, tutuklanan gençlerin ailelerinden de geçtiğimiz günlerde duymuştuk.

Erdoğan iktidarının ‘İç cepheyi tahkim etme’ söylemine rağmen, içeride, 2002’den beri en yaygın ve kitlesel sokak protestolarıyla karşılaştığı bir dönemde, bölgesel jeopolitik dengeler ile ülkenin askeri birikimine güvenerek ABD ve AB’nin desteğiyle tutunmaya çalıştığı bir tablo var.

Bu arada, yeni Suriye hükümetinin tek adamı Colani (Ahmet el Şara) tarafından açıklanan 22 kişiden oluşan kabinede Kürt, Dürzi, Alevi ve Hristiyan toplumlarının temsilcilerine yer verilmemesi, Erdoğan iktidarı ile Colani arasındaki temasların ruhuna uygun bir gelişme oldu.

Ancak, Türkiye’de son 10 gün içinde yaşananlar bile, milyonların mücadele ederek başarmanın mümkün olduğunu deneyimlediği bir sürecin kapısını açtı.

İstanbul’a kayyımı durdurmayı başarmış olan bir mücadelenin başka neleri değiştirebileceğini de hep birlikte göreceğiz.

Yazının girişinde yer verdiğimiz yoksul kadınlardan birinin sözüyle bitirelim: “Sultan Süleyman’a kalmadı dünya…”

Evrensel'i Takip Et