Galatasaray süpürüldü

Fotoğraf: Oğuz Yeter/AA

Maçtan önce Beşiktaş’ın küçük detaylarla Galatasaray’a karşı üstünlük sağlayabileceği görülüyordu.

Bunlardan ilki Beşiktaş’ın her ne kadar Ole Gunnar Solskjaer döneminde topa daha çok sahip olmaya eğilim göstermesine rağmen bir önceki dönemden gelen hızlı geçiş yapan takım kimliğini hâlâ koruyor olmasıydı. Galatasaray ise, rakip yarı sahaya topun kaybedilmesinden hemen sonra sıkı bir ön alan baskısı yapabileceği parselasyonda yayılmaması nedeniyle özellikle bu sezon hızlı geçişlerde önemli sorunlar yaşamıştı.

Beşiktaş’ın Galatasaray’a karşı üstünlük sağlayabileceği detaylardan ikincisi ise etkili sol kanat hücumlarıydı. Arthur Masuaku’nun başrolde olduğu bu hücumlar Galatasaray’a zorluk çıkarmaya adaydı. Galatasaray’daki mevcut tablo da bu tehlikeyi destekliyordu. Şöyle, Ismail Jacobs’un sakatlanmasından sonra rakipleri Galatasaray’ı sol kanadından vurmaya başlamıştı. Ancak Eren Elmalı ve Przemyslaw Frankowski transferinden sonra bu tablo ters biçimde değişmeye başladı. Eren Elmalı kısa sürede Galatasaray’ın sol kanat savunmasını ayağa kaldırırken Frankowski eklemesi sağ kanat savunmasını aşağıya çekti.

Bir başka küçük detay da Beşiktaş’ın orta sahasında görev yapan Gedson Fernandes’in dribling kapasitesinin yüksek olmasıydı. Galatasaray orta sahasında Mario Lemina dışında Fernandes’in toplu koşularına karşı koyabilecek oyuncunun bulunmaması iki açıdan sorun yaratabilirdi. İlki Fernandes’in bu bindirmelerinin Galatasaray’ı takım halinde geriye koşmaya mecbur bırakması. İkincisi de bu bindirmeler sayesinde Beşiktaş’ın takım merkezinin öne taşınmasıyla Galatasaray’ın savunma halinde kalmaya zorlanması.

Bu tabloya Beşiktaş’ın milli takımlara çok az oyuncu vermesi nedeniyle ilk 11’ini oluşturan ana omurganın Solskjaer’le daha fazla çalışma fırsatı bulması ve Galatasaray maçı provasını çok daha sağlıklı yapmasını da ekleyebiliriz. Buna karşın Galatasaray ilk 11’inde milli takımlara çağrılmayan sadece üç oyuncu vardı: Fernando Muslera, Lucas Torreira ve Gabriel Sara. Ne var ki Muslera ve Torreira izinli olsalar gerekir ki milli aranın ilk haftasında antrenmanlarda hiç görülmediler, ikinci hafta ortaya çıktılar.

Solskjaer’in stratejisi

Maçtan önce açıklanan kadrolar, Solskjaer’in maç stratejisini yukarıda saydığım küçük detaylar üzerinde inşa ettiğini düşündürüyordu. Bu stratejinin ana hatlarını şöyle sıralayabilirim:

Hızlı geçiş hücumları: Solskjaer Beşiktaş’ın mevcut hızlı geçiş hücumu kimliğini biraz daha keskinleştirmek için Ciro Immobile’yi ilk 11 dışına atarak forvet hattını hareketli dört futbolcudan oluşturdu: Kanatlarda Milot Raschica ve Ernest Muçi. Merkezde ise bütün boşluklara koşacak olan Rafa Silva ve bu koşuları destekleyecek olan Jaoa Mário.

Galatasaray’ın sağ kanat sorunu: Solskjaer, Frankowski’nin savunma zayıflıklarını daha net biçimde ortaya çıkarabilmek amacıyla sol kanada topla dribling yapabilen Muçi’yi yerleştirdi. Böylece Masuaku daha çok savunmada kalarak Barış Alper Yılmaz’ın bindirmelerine karşılık verebilecekti.

Önde baskı: Galatasaray’ın geriden oyun kurmasını önlemek amacıyla Beşiktaş önde dört-beş oyuncuyla baskı yaptı. Burada amaç Davinson Sànchez ve Abdülkerim Bardakcı’yı ileri uzun vurmaya zorlamaktı.

Fernandes’e defans rolü: Solskjaer Galatasaray’ın hızlı hücum oyuncularına zorluk çıkarmak için Fernandes’i temelde hücumda değil, savunma önünde konumlandırdı.

Solskjaer’in ana planının Galatasaray’ı sistem dışına çıkarmak olduğunu söyleyebilirim.

Buruk’un özel bir planı yoktu

Buna karşın Okan Buruk’un takımının oyununa ve gücüne güvenmek dışında özel bir Beşiktaş planının olmadığını düşünüyorum. Buruk muhtemelen, futbolcularının bildik Galatasaray oyununu oynamaları durumunda Beşiktaş’ın özellikle savunmadaki zayıflıklarının ortaya çıkacağı düşüncesindeydi. Bunun da galibiyeti getireceği umuyordu.

Ancak Galatasaray, maçın 11’e 11 oynandığı dönemdeki birkaç sekans dışında bildik oyununu hiç oynayamadı. Bunun Beşiktaş’ın Galatasaray’ı sistem dışına çıkarmasının dışında bir nedeni daha vardı: Galatasaraylı oyuncular konsantrasyon ve zihin olarak oyuna hiç giremediler. Maçın başından itibaren Galatasaray’ın Beşiktaş’a, “sizi yeneceğiz” hissini hiç veremediğini gördük. Sanırım Galatasaraylı futbolcular galibiyet için Galatasaray formasıyla sahaya çıkmış olmalarının yeteceği düşüncesindeydiler. Bunun sonucunda da oyunun hiçbir diliminde Beşiktaş’a hücum ve savunma anlamında reaksiyon veremediler.

Sonuç olarak maçın Galatasaray adına yazabileceğim ve ele alabileceğim fazla veri sunmadığını söylemek istiyorum.

Frankowski üzerinden planlama tartışması

Bu yazıda sadece bir konuyu tartışmak istiyorum. Spor kamuoyunda Frankowski’nin üçlü formasyonun kanat beki olduğu için dörtlü formasyonda bek olarak görev yapamayacağı yolunda bir karine oluşmuş durumda. Dolayısıyla gördüğüm kadarıyla olup biten her şey, gerek Frankowski, gerek Álvaro Morata üzerinden kadro plansızlığı üzerinden ele alınıyor. Ben bu tezin karşısındayım.

Kanımca Frankowski’nin sağ bekte başarısız performans göstermesinin temel nedeni üçlü formasyonun kanat beki ya da hücumcu bir olması değil. Eğer böyle olsaydı Frankowski Galatasaray’ın sağ kanat savunmasında zayıflık yaratırken sağ kanat hücumlarını yukarı çekerdi. Oysa ilk maçından itibaren hiçbir zaman bunu görmedik.

Bana göre Frankowski’nin iki temel sorunu var. Bu sorunlardan ilkinin zihinsel olduğunu düşünüyorum. Frankowski zihinsel olarak o kadar dağılmış durumdaki, maç içinde zaman zaman futbolun temel doğrularını bile unutabildiğini görüyoruz. Kanımca Frankowski’nin ikinci sorunu fiziksel kapasitesinin Lens’taki günlerine oranla oldukça düşmüş olması. Bu nedenle beyni ile refleksleri arasındaki mesafe açılmış durumda, düşündüğünü uygulayamıyor. (Frankowski’nin fizik kapasitesindeki gerileyiş, zihinsel dalgalanma yaşamasıyla ilintili olabilir.)

Frankowski’yle ilgili tezimi savunmak için buraya iki örnek alıyorum. İlk örnekte Frankowski’nin fiziksel kapasitesinin sanıldığı kadar iyi olmadığını göstermeye çalışacağım. İkinci örnekte ise zihinsel olarak oyunun içinde olmamasının onu futbolun temel doğrularından uzaklaştırdığını.

Geriye koşamayan kanat beki

İlk örnek, dakika 18,52. Beşiktaş kalecisi Mert Günok topu eliyle Emirhan Topçu’ya göndererek oyunu hareketlendiriyor. Emirhan Topçu ise orta sahadaki Muçi’ye uzun oynuyor. Frankowski burada araya giriyor, ancak topu kontrol edemiyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Bu topu Rafa Silva kontrol ederek Muçi’ye veriyor. Frankowski’nin takip ettiği Muçi topu biraz sürdükten sonra merkezdeki Mario’ya oynuyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Mario da topu alır almaz etrafında dönüyor ve sağdan bindiren Raschica’nın önüne bırakıyor. Böylece 4’e 4 Beşiktaş hücumu başlıyor. Bu sırada sahadaki görünüm aşağıdaki gibiydi.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Top sağ kanattaki Rashica’ya gelmek üzere. En solda ise Rafa Silva bindiriyor. Muçi ve Mario ise bu hücumu merkezden destekliyorlar. Galatasaray’da ise Eren Elmalı Rashica’yı karşılamaya hazırlanıyor. Bardakcı Elmalı’nın dublajını almak için oraya hareketleniyor. Torreira da aynı bölgeye koşuyor. Yunus Akgün ise hücumu desteklemek için öne koşan Jonas Svensson’u takip ediyor. Frankowski ve Sara ise aynı hizada ve geride kalmış durumdalar. Oysa üç saniye önce Frankowski Muçi’nin önündeydi.

Rashica topu kontrol ettikten sonra Elmalı’nın üzerine gidiyor. Hücumu destekleyen Mario ve Muçi ise Sara ve Frankowski’yle olan mesafelerini daha da açmış durumdalar.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Galatasaray ceza sahasına giren Rashica kaleye şut atıyor, ancak bu şut Eren Elmalı’dan geri dönüyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Dönen top Svensson’a geliyor, böylece 4’e 4 başlayan Beşiktaş hücumu 5’e 4’e dönüşüyor. Fakat Svensson topu kontrol edemiyor. Rashica geri dönerek bu topu kontrol etmek zorunda kalıyor, ancak bu sırada Torreira önünü kapatıyor. Bu nedenle Rashica topla ceza sahasına çıkmak zorunda kalıyor. Yitirilen bu zaman zarfında Frankowski ve Sara Galatasaray savunmasındaki yerlerini almayı başarabiliyorlar.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Böylece Beşiktaş sayısal üstünlüğü geçirdiği bu hızlı hücumdan yararlanamamış oluyor.

Burada genelde ve Frankowski özelinde gördüğüm şeyler şunlar:

  • Beşiktaş hücumu sırasında Frankowski, tükenmiş olduğu için geriye koşamadı. Bunun nedeni bir önceki hücuma katılması ve topun Muçi’ye gelmesini önlemek amacıyla gösterdiği efor nedeniyle gücünün bitmesiydi. Frankowski bu nedenle geriye jogging temposunda koşabildi.
  • Benzer biçimde Sara da geriye hızlı koşamadı. Keza Yunus Akgün de Svensson’u takip etmek için attığı deparı gücü bittiği için yarıda bırakmak zorunda kaldı.
  • Eğer Rashica ilk pozisyonda topu merkeze aktarmayı başarabilse Frankowski ve Sara geriye dönemediği için Sànchez karşısında üç Beşiktaşlıyı bulmuş olacaktı.

Burada söylemeye gerek yok ki Frankowski’nin geriye koşamamasının üçlü kanat beki geçmişiyle hiçbir ilgisi yok. Tam tersine üçlü kanat bekinden ilk beklenti hücumda ve savunmada peş peşe yüksek şiddetli koşular gerçekleştirebilmesidir. Ancak Frankowski bu Beşiktaş hücumunda ihtiyaç duyulan yüksek şiddette koşuyu gerçekleştiremedi.

Zihinsel düşüş

Buradan geçiyorum Frankowski’nin zihinsel olarak oyunda olmadığını ortaya koyan ikinci örneğe.

Dakika 21,50. Yunus Akgün’ün Victor Osimhen’e gönderdiği uzun topu Beşiktaş kalecisi Mert Günok kontrol ederek hemen eliyle Alex Oxlade-Chamberlain’e aktarıyor. Ondan da top Mario’ya geliyor. Mario da sağdan bindiren Rafa Silva’yı görüyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Topla buluşan Rafa Silva’yı Galatasaray’da karşılayan oyuncu Sànchez oluyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Ancak Silva birden hızlanarak içeri doğru dönüyor ve Sànchez’in önüne geçiyor. Silva’nın bu hamlesinde asıl etken Sànchez’le Frankowski arasındaki mesafenin açılmış olması. Mesafe açılınca Silva Sànchez’i ekarte etmesi durumunda golle burun buruna geleceğini hemen seziyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Hız olarak Silva’nın gerisinde kalan Sànchez, rakibinin şut çekeceği zannıyla son anda yere yatarak topu önlemeye çalışıyor. Ancak Silva şut atmak yerine topa basıp kolayca kurtuluyor Sànchez’den ve Muslera’yla karşı karşıya kalıyor. Sonra da golle sonuçlanacak şutunu çıkarıyor.

Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır

Bu hücumda gördüğüm şu.

  • Mert Günok’un pasıyla başlayan Beşiktaş hücumunda hiçbir Galatasaraylı futbolcu ön alan baskısı yapmadı. Bu sayede Beşiktaş üç pasla kolayca Galatasaray yarı sahasına geçti.
  • Hücumun hemen başında Muçi sahte bir koşu gösteriyor merkeze. Onu marke eden Frankowski hemen hareketleniyor merkeze, ama çevre kontrolü yapmıyor. Bu nedenle Muçi’nin durduğunu görmüyor ve bunu fark ettiğinde zihinsel olarak darbe alıyor.
  • Bu zihinsel darbe sonucunda Frankowski’nin odak noktası kaybolduğunu söyleyebilirim. Geriye doğru koşmasına karşın zihinsel olarak ne yapması gerektiğini süzmekte ve uygulamakta zorluk çekti. Normalde burada en gerideki Galatasaraylı olarak Sànchez’in dublajına girmesi gerekiyordu. Ancak zihinsel olarak dağıldığı için önce hızını kesti, ardından da Sànchez’in dublajına girmek yerine tam tersine ondan uzaklaştı. Böylece Silva’ya bıraktı pisti.
  • Başta Silva’yı yakalayacağını düşünen Sànchez son anda bir stoperin yapmaması gereken bir şeyi yaptı ve topa atladı. Ancak kontrol Silva’daydı, bu sayede kolayca kurtuldu Sànchez’den.
  • Burada Frankowski zihinsel kontrolünü yitirmese Sànchez’den kurtulan Silva’nın karşısına çıkacak ve golü önleme fırsatı yakalayacaktı. Bunu yapamadı.
  • Söylemeye gerek yok ki çoğu zaman Frankowski zihinsel olarak oyundan koptuğu için futbolun gerektirdiği basit hareketleri bile düşünemez duruma düşüyor.

Tartışma

Bilindiği gibi üçlü formasyonda kanat bek oynayan futbolcu o kanadın hem savunmada, hem hücumda tek hâkimi durumundadır. Bu da kanat bekinin hücumda ve savunmada çok sayıda yüksek şiddette koşu atmasını gerektirir. Ancak ilk ve ikinci örnekte gördüğümüz gibi Frankowski kendisinden istenilen ve beklenilen bu yüksek şiddetli koşuları atamıyor.

Frankowski bu koşuları atamadığı gibi futbolun en temel ve basit doğrularını uygulamanın bile oldukça uzağında. Ne çevre kontrolü yapıyor, ne takım arkadaşının dublajına giriyor, ne de oyunun gerektirdiği hareketleri gerçekleştirebiliyor.

Kısaca söylemeye çalıştığım şey şu: Frankowski bilmesi gereken basit şeyleri bilmiyor olamaz. Ancak bilmesi ve uygulaması gereken şeylerden radikal biçimde uzak olduğu da çok açık.

Niçin böyle olduğunu biliyor değilim, ancak bir fikrim var: Ligue 1 taktik disiplinin çok ön planda olduğu bir lig olmadı hiçbir zaman. Tam tersine taktik değil, atletizm ve yetenek kutsanır Ligue 1’de. Kanımca Frankowski Ligue 1’den geldiği için Galatasaray’ın büyük bir disiplin gerektiren taktik anlayışına (bire bir adam markajı) uyum sağlayamadı, bu da onda zihinsel ve fiziksel bir çöküşe yol açtı.

Ben buradan hareketle Frankowski’nin Galatasaray üçlü de oynasa aynı hataları yapacağını ileri sürüyorum. Tıpkı geçen sezon Angeliño’nun yaptığı gibi. (Hatırlayalım, iyi bir hücum beki olduğu söylenen Angeliño Galatasaray’ın bire bir adam markajına dayanan ön alan savunmasına uyum sağlayamamış, bu nedenle savunma ve hücumda hiçbir varlık gösterememişti.)

Daha da özeti şu bence: Pür bir forvet futbolcusu olan Barış Alper Yılmaz’ın savunmada görev yaparken (dün Frankowski’nin oyun dışı kalmasının ardından uzun süre sağ bek olarak görev yaptı) gösterdiği özen ve gayreti Frankowski’nin göster(e)memiş olmasını onun üçlü kanat beki alışkanlığına bağlamamalıyız. Sorun bilişsel anlamda daha köklü ve yapısal bence.

Sonuç

Dün Galatasaray Beşiktaş karşısında hiçbir varlık gösteremedi. Ben bunun temel nedeninin milli takımlardan dönen futbolcu grubunun kısa sürede ligin havasına girememiş olmasına bağlıyorum. Bu nedenle de inatçı ve arzulu Beşiktaş tarafından kolayca sistem dışına çıkarıldı. Tezimi iki hafta sonra Samsunspor karşısında kolayca test edebileceğiz.

Evrensel'i Takip Et