8 Nisan 2025

"Bekle beni"

Fotoğraf: Evrensel

“Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni.”

Siz kesinlikle istemiyorsunuz ama ayrılık üzerinize doğru gelmektedir. Gitmek günü yaklaştıkça zaman, mıknatısın topluiğneyi çekişi gibi geçiverir aniden. Sevdiğiniz insanlardan, evinizden, evcil hayvanınızdan, sokağınızdan, mahallenizden, işte o ağaçtan, yaşadığınız yerleşim yerinin sizce önemli yerlerinden, daha sonra farkına varacağınız o memleket kokusundan ve özellikle ondan, evet O’ndan uzak kalacaksınız bir süre…

Savaşa gidiyorsanız dönüşünüz olmayabilir.

Hapse giriyorsanız, bir insan ömrünün yetmesinin mümkün olmadığı bir ceza süresi olsa da yine bir umut sürekli göğsünüzün altında bulunur.

Sonra yüreğinizdeki ok gittikçe derine gömülür; boğazınızdaki düğüm bir türlü çözülmez, gözleriniz daha bir inançla bakar dünyaya…

Hayata bağlayan bir daldır, Konstantin Simonov’un Valentina Serova’sı gibi umut, özlem, hasret, bekleyiş…

“Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle beni.”

Şiir, kitap sayfalarında kendisine gereksinim duyanı beklerken, bir Cem Karaca çıkar ve ona bir ezgi ile kendi sesini katıp yeniden ruhlara serper:

“Tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan / Saçma da olsa bekleyişin / Bekle yine / Yalnız sen olsan da / bekleyen beni / Bekle / Bekle beni…”

Edebiyat haksızlığa, kurulu düzene isyandır çoğu zaman.

Bıktırıp, “yeter artık, gidin, geleceğimizi kararttığınız yeter” diye güzel günleri ilmek ilmek örerken içeriye zorunlu uğrayanlardan Nevzat Çelik de bekleyişin şiirini yazmış, Ahmet Kaya yüreklere işlemiştir:

“geçici ayrılık benimkisi / ilkyaz çiçeğine gebeyim / ağıtlar yakmayın adıma / ben ölmedim ölmeyeceğim

sıcak saklayın gecelerimi / karlar altından çıkıp geleceğim / düşlerinizin ateşinden /
ılık bir rüzgar gibi eseceğim

“demlice bir çay koyun üstüne / aç çocuk gibi besleyin sobayı / nasıl tütüyorsanız gözümde / öylece tütsün buharı.

İçeriden, dışarıdakilere karamsarlık yüklemeyen bir selamdır bu. Zaten şairin görevi direnmektir, umut vermektir, onca kara günden sonra gülümsemektir tüm acılara; gülmek devrimci bir eylemdir çünkü…

“Hadi gülümse bulutlar gitsin / İşçiler iyi çalışsın, gülümse / Yoksa ben nasıl yenilenirim / Belki şehre bir film gelir / Bir güzel orman olur yazılarda / İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.”

Ve ilk önce saldırı, sonrasında gözaltı…  Uygar ülkelerdekine benzemez bizdeki… Korku salmaktır… Burnu sürtsün hele bir, bir daha bulaşmasın, demektir can acıtmalar, hakaretler, aşağılamalar, sopalar, tekmeler, yumruklar, ciğeri dağlayan, gözleri kızartıp yaşlarını nehre çeviren kimyasal gazlar. Ne kadar uzatırlarsa uzatsınlar, gerekirse tutuklasınlar, yüz yıla mahkûm etsinler sonuçta her çıkan, galip çıkar. Çünkü: yenik değiliz / etseler de bizi ekmeğimizden / çocuklarımızın buğday başağı saçlarından / yardan ayırsalar da bizi / yenik değiliz / kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat / yenik değiliz / torbamız tohum dolu / koşar adım giriyoruz kavgaya

Attila İlhan… “tutuklunun günlüğü”… “gereği düşünüldü”:

(…)
bir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü
ne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü
(…)
toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü
verirse halklar verir tarihte hükmümüzü

(…)

Beklenilecektir. Dışarıdakiler çay suyunu koyup umutla bekleyeceklerdir. Hüzünle gülümseyeceklerdir tüm acılara inat, çünkü yenilmemişlerdir. Asıl hüküm ise tarihindir, çünkü o fena halde doğru yargılar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

TİS taslağı yenilensin
600 bin kamu işçisinin talebi:

TİS taslağı yenilensin

Kamu işçilerinin enflasyon nedeniyle sadece 3 aydaki kaybı 5 bin liraya yaklaştı. Konfederasyonların iktidara sunduğu toplu sözleşme taslağındaki zam oranları daha şimdiden eridi. İşçiler, taslağın yenilenmesi ve onaylarına sunulduktan sonra pazarlık masasına götürülmesi çağrısında bulundu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Elektriğe yüzde 25 zam geldi.

Evrensel'i Takip Et