10 Nisan 2025

Bahçeli ve Saray yönetimi; tehdit ve dayatma!

Fotoğraf: TCCB

Erdoğan başkanlığındaki Saray yönetimi, CHP’ye yönelik hamlelerinin dışa vurumunda rol oynadığı 19 Mart başlangıçlı protestoların yol açtığı etki karşısında, başlıca silahı olan baskı, yasak ve saldırıyı yoğunlaştırmayı sürdüreceğini gösterilere saldırı, gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra tehdit dozu artmış açıklamalarla da göstermiş oldu. CHP’nin, partiye kayyım atanmasını kurultay yaparak savuşturması ve bu kurultay sırasında Özel’in devletin “Bir cunta yönetimi tarafından yönetilmekte olduğu”nu söylemesi üzerine, propaganda bakanlığına bağlı birliklerin ve “bakanlık” mevkisindeki görevlilerin art arda gelen salvo atışlarında ifade bulan karşı saldırı tutumunu Devlet Bahçeli, “tüm partiler”i “uymakla zorunlu” bir devlet planı düzeyinde pratikleştirilmek üzere bir kez daha ilan etti.

Bahçeli, CHP yönetiminin “erken seçim” söylemi ve çağrılarını “boşuna uğraş”; CHP kurultayını “siyaset ve demokrasi hayatı”nın “kara leke”si olarak niteledi; Özgür Özel’in açıklamalarını “Türkiye karşıtlığı” kapsamında listeledi. Erdoğan üst bürokrasisindeki atanmışların birbiri ardına yaptıkları açıklamaları sövgü düzeyi daha da yükseltilmiş nitelemelerle sıralayan bahçeli, CHP kurultayının “Ülkemiz aleyhine plan yapan iç ve dış mihrakların tazyik, tertip ve tesiriyle” gerçekleştiğini ileri sürdü ve CHP’yi “İliklerine kadar gayrimilli ve faşizan özellikleri barındıran icazetli bir siyasi yapı” olarak nitelemekten kaçınmadı. Erdoğan ve ekibinin söylemini takiben o, boykot çağrısı ve uygulamasını “Yerli ve milli sermayeye cephe açan; daha vahim anlatımla siftaha, nafakaya, rızka, helal kazanca düşmanca” bir tutum, “ülke ve millet karşıtı” politika olarak gösterdi. Açıklama satırları ilerledikçe zehir saçma düzeyi de artan söyleminde Bahçeli ve MHP yönetimi, CHP’nin “yumuşama-uzlaşı-iş birliği” tutumuna aykırı düşen son pratik politikasını “Siyonist ve emperyalist barbarlıkla … aynı fotoğraf karesine girmiş, aynı emel ve hedeflerde birleşmiş, Türkiye’ye karşı da bilenmiş” bir politika olarak göstermeye yöneldi.

Bu zehir-zemberek açıklamaların nedeninin partilerine kayyım atanması girişimine ve belediye başkanlarının tutuklanmasına karşı CHP yönetiminin, zulme uğramış ve ekonomik-sosyal çöküş içindeki kitlelerin farklı kesimlerinden gelen direniş tutumuyla birleşme eğilimi göstermesi olduğu apaçıktır. CHP yönetimi bunun yerine belediye binaları önünde nöbet tutarak protestocu açıklamalarla işi geçiştirseydi, Bahçeli-Erdoğan ve kastın diğer silahşorları yine hakaret etseler de ölçüyü kaçırmamaya özen gösterirlerdi. Ne ki, yığınsal tepki birikiminin de itkisiyle Saraçhane başta olmak üzere birçok yerde kitlesel protestolar içinde yer alarak iktidar karşıtı taleplerin dile getirilmesinde rol oynayan CHP yönetimi, işte tam da bu nedenle ihanet ve düşmanlıkla suçlanarak hedefe konuyor. Öfke dozu bir tür intikam yemini niteliğindedir ve Bahçeli, yaygın kitlesel protestoların yarattığı baskı ve ortağı olduğu iktidarın açmazlarının açığa vurulmasında CHP’nin de yer almasını, onun “yasa dışı marjinal grupların sözcüsü, Türkiye düşmanlarının gözcüsü durumuna” düşmesi olarak göstermektedir. Özel’in, Erdoğan’ı “cunta başı” olarak nitelemesine duyduğu öfkenin kin-nefret ve intikam ateşine dönüştüğü açıklamasında Bahçeli, iktidar politikalarına muhalif olanları “15 Temmuz'dan daha acıklı bir sona hazır olmaları” tehdidiyle hazır ola geçmeye çağırmaktadır. Ö. Özel’i “Ayaklarını denk alma” -yoksa ne olur acaba diye sormak bile gereksizdir- herkesi Saray yönetimi/rejimi sözcülerinin düşünce sistematiğiyle düşünüp söylemlerini örnek almaya çağırmaktadır. Yoksa diyor Bahçeli, “İç cephemizi sarsmaya ve gedik açmaya çalışan müflis, müfrit ve münafık siyaset tellallarına asla merhamet ve hoşgörü gösterilmeyecektir.”

Sermaye düzenini devlet konumundan savunan ve bu türden tehditleri savuranlar yığın hareketinin “ruhu” ve gelişme diyalektiği hakkında bilgi ve deney sahibi olup burjuvazinin uluslararası deneyimlerinin dersleriyle eğitimlidirler. Gelenekleri, inançları, ön yargıları istismardan kaçınmazlar. Sosyal ekonomik ve politik çeşitli taleplerle sömürü, yoksulluk, açlık, işsizlik ve baskı karşıtı tepkilerin birleşik kitlesel mücadele boyutuna varmasını engellemek için vaatlerden tehditlere, suçlamadan vahşi düzeyde fiili saldırılara her yöntem, muhalefetin -devrimci ve burjuva- düzeyine bağlı olarak geçerlilik gösterir. CHP’ye, yönetimi Erdoğan politikalarıyla uyumsuz tutum gösterdi diye bunca nefret dolu tehditler savuranların işçi sınıfına, kent-kır emekçilerine, halk kitlelerinin örgütlü ileri kesimlerine, devrimci örgütlere ve sosyalist partiye karşı daha azgın bir saldırı politikasının temsilcileri olduğunu ve olacağını, kendi tarihimizin pratiği ve uluslararası örnekleriyle biliyoruz. Mart 2025 protestolarını mekanik mantık yürütmelerle ve “baskı direnişi büyütür” türünden tek yanlı kurgularla değerlendiren ‘aklı evvelleri’ bir yana bırakarak tekil direnişlerin, boykotların, protestoların birleşik halk hareketinin gücü olarak şekillenmesine de hizmet edecek bir çalışmayı yoğunlaştırmaya ihtiyaç vardır. Faşizan saldırganlığın sosyal, siyasal, iktisadi ve kültürel alanda yol açtığı ve açacağı yıkımların etkileri ancak böyle sınırlanabilir.

Evrensel'i Takip Et